Güncelleme Tarihi:
Aydın'da kestane hasadının başlamasıyla birlikte yaklaşık 15 metrelik ağaçlara çıkan "sırıkçı" adı verilen erkek tarım işçileri, dallar üzerinde adeta cambaz gibi hareket edip kestaneleri yere düşürüyor.
Aydın'da 73 bin 433 dekar alanda yılda ortalama 27 bin ton kestane üretimi yapılıyor. Aydın, Türkiye'de üretilen 63 bin 580 ton kestanenin yüzde 41,28'ini karşılıyor. Hasat vaktinin gelmesiyle, üreticiler yaylara çıkıp ürünü toplamaya başladı.
İncir ve zeytin gibi şehrin önemli geçim kaynakları arasında yer alan kestanenin hasadı diğer ürünlere göre daha zorlu geçiyor.
Hasat süresince çalışan kadınlar 150, ağaç tepesinde kestane düşüren erkekler ise 400 lira yevmiye alıyor.
Ağaçların 10-15 metreyi bulan yüksekliklerinden dolayı toplanması zor olan kestane için, "sırıkçı" adı verilen erkekler, ellerine aldıkları 3-4 metre uzunluğundaki sırıklarla ağaca çıkıyor. Ağaç dallarında adeta cambaz dikkatiyle hareket eden sırıkçılar, çırptıkları dışı dikenli kestaneyi yere düşürüyor.
Kestanelerin ağaçtan tamamen düşürülmesinin arından görevi kadınlar devralıyor. Kestane dikenli olduğu için eldiven giyen kadınlar, yerden tek tek topladıkları ürünü yanlarında taşıdıkları çuvala dolduruyor. Yaklaşık 50 kilogramlık çuvallara doldurulan kestaneler kuyulara boşaltıyor.
Ardından kuyulara su doldurularak kestaneler dikenlerinin çürümesi için yaklaşık 1 ay bekletiyor. Bu sürenin sonunda kuyulardan çıkartılan kestaneler, makineye ayıklanıp satışa hazır hale getiriliyor.
"EKMEK DAVASI"
Önemli üretim merkezlerinden Efeler ilçesinde yaklaşık bin 300 rakımdaki Eğrikavak Yaylası'nda sırıkçılık yapan Davut Bayrak ölümü göze alarak ağaç tepesine çıktıklarını, köyden çok fazla kişinin ağaçtan düşerek sakat kaldığını, ayağını kıranların ise işi bıraktığını söyledi.
Ağaca çıkabilen kişi sayısının bin 800 nüfuslu köyde yaklaşık 100 kişi olduğuna dikkati çeken Bayrak, "Küçüklükten beri bu işi yaptığımız gibi cambazlar gibi çalışıyoruz. Riskli ama ekmek davası. Ağacın tepesinde sırıkçı değil cambazız. Her işin bir zorluğu olduğu gibi bizim işimizin de zorluğu bu." diye konuştu.
Yaklaşık 40 yıldır kestane ağaçlarının tepesinde ekmeğini kazanan İsmail Ceylan da "Sezon başladığında o ağaç senin bu ağaç benim koşturuyoruz. Kestanenin sırıkla düşürülmesi gerçekten çok zor. Bazen öyle dallar geliyor ki oradan kestaneyi düşürmek imkansız deniyor ama yine bir şekilde düşürüyoruz. Ölen, yaralanan da çok oluyor." ifadelerini kullandı.
Köyde 5 yıl önce ağaçtan düşüp ayağını kırdıktan sonra işi bırakan Mehmet Bulut ise ağacın tepesinde çalışmanın herkesin yapabileceği bir iş olmadığını dile getirdi.
"İNSANIN BELİ AĞRIYOR"
Kadın işçilerden Ayşe Coşkun da kestane toplamanın da çok zor bir iş olduğunu belirtti.
Raziye Bayrak ise "20 yıldır kestane işiyle uğraşıyorum. İşimiz, kazancımız hepsi bu. Elimizde eldiven olsa da zaman zaman elimize diken batıyor. Zorlanıyoruz. Özellikle çok eğildiğimiz için belimiz çok ağrıyor ama yapacak bir şeyimiz yok. Güle eğlene ekmeğimizi kazanıyoruz." diye konuştu.
Merve Yüksel ise köyün tek geçim kaynağının kestane olduğuna işaret ederek, "Okula gidenler okuyor, benim gibi gitmeyenler de ekmeğini burada kazanıyor." ifadesini kullandı.
Efeler Ziraat Odası Başkanı Mehmet Kendirlioğlu da yağışların istenilen seviyede olmasından dolayı bu yılki rekolte ve kalitenin çok iyi olacağını kaydetti.