Güncelleme Tarihi:
Büyümede AB etkisi var
* Yaşanan krize bakıp “Çok şükür ki AB’ye üye olmamışız” diyenler var. Bu çıkışları lüzumsuz bir kibir olarak görenler var. Siz AB Bakanı olarak bu açıklamalara ne diyorsunuz?
- Avrupa Birliği (AB) bir ekonomik buhrandan geçiyor olabilir ama dünya ile kıyaslanınca hâlâ kişi başı refahın en yüksek olduğu bölge. Sadece ekonomi gelir değil. İnsan hakları, demokrasi, şeffaflık, vs. hepsi dahil. Bunlara bakınca yaşadığı buhrana rağmen AB, Avrupa’nın en yaşanabilir coğrafyası. Ülke olarak çok büyük başarılara imza attık. 2010’da ve 2011’in ilk 6 ayında Avrupa’nın en hızlı büyüyen ekonomi olduk. Bu büyümenin ardında küresel sermayenin çok payı var. Bu yatırımların yüzde 85’i de AB üyesi ülkelerden. Bu yılın ilk 6 ayında ise bu oran yüzde 92 olmuş. Almanya’nın bugünkü ihracatı bizim 2023 hedefimizin 3 katı. Hiç kimse kendini dev aynasında görmemeli.
* Avrupa’daki krizi görmezden gelmek mümkün mü?
- En büyük ihracat pazarımız. AB’nin sorunlarına bakıp ‘Bize ne’ deme lüksümüz yok. Krizden çıkmaları için bizim onlara yardımcı olmamız gerekir. Bugün iyi ki AB’ye üye olmamışız diyen bazı işadamları Gümrük Birliği’ne de karşı çıkmıştı. Gümrük Birliği standartlarımızı yükseltti, Avrupa ve dünya ile rekabet edebilmemizi sağladı.
Süreç sonuçtan daha önemli
* Sonunda üye olmasak bile AB ile uyum sürecinin sağlayacağı büyük katkıyı yüceltenler de var.
- Bizi fit yapacak diyetisyendir. Diyetisyene kızabilirsiniz. Şahsı size sempatik gelmeyebilir, hatta kendisi kilolu bile olabilir ama eğer reçetesi iyiyse ona bakarsınız. 27 ülke AB standartlarına kavuştuktan sonra daha zengin, daha demokrat, daha şeffaf ve müreffeh olmuş. Türkiye’de önemli mesafe katetti ama biz diyet programının üçte birini tamamladık. AB’de süreç sonuçtan çok daha önemli. O gün gelsin de katılıp katılmayacağımız kararını veririz. Şu anda odaklanmamız gereken Türkiye’nin standartlarını yükselteceğimiz süreçtir.
* AB’ye üyelik süreci somut olarak neler kazandırdı Türkiye’ye?
- AB süreci olmasaydı hâlâ Devlet Güvenlik Mahkemeleri olurdu. TRT’nin YÖK’ün yönetiminde birer general olması hukuken zorunluluktu. 24 saat Kürtçe yayın varsa, Atatürk’ten sonra ilk defa bir cumhurbaşkanı Cem evine gittiyse, Dersim katliamı nedeniyle özür dileme erdemi gösteren Başbakanımız varsa, Akdamar’da Ermeni vatandaşlarımız 112 yıl aradan sonra, Sümele’de Rum vatandaşlarımız 88 yıl sonra ayin yapmaya başladıysa, çocuklarımızın oynadığı oyuncaklarla ilgili endişelerimiz yoksa, yediğimiz yemekler daha hijyenik olduysa AB’nin katkısı vardır.
Önümdeki suyu karşımdakinin suratına atasım geliyor
* Türkiye AB üyelik sürecinde hep istenmeyen ülke oldu. Bunu seçim malzemesi yapan, Avrupalı siyasetçilere bile rastladık. Bu süreci yönetirken, öfkelendiğiniz oluyor mu?
- Türkiye’nin Başmüzakerecisi olmak çok onurlu. Torunlarıma aktaracağım anılar biriktiriyorum. Bazen içimde fırtınalar kopuyor, volkanlar patlıyor ama taşıdığım sorumluluğun bilinci içerisinde sabırlı hareket etmem gerekiyor. Gün geliyor münasip cevapları münasip bir biçimde hak edenlere veriyoruz ama sürecin kendisinin sağlıklı devam edebilmesi için sabırlı davranıyoruz. Bazen önümdeki suyu karşımdakinin suratına atasım geliyor. Dik durdum diklenmedim. Asla milletimi ve değerlerimizi ezdirmedim.
Teknokrat hükümetler beni dehşete düşürdü
* Ekonomik kriz, AB markasına ne kadar zarar veriyor?
- AB’nin zaten küresel ağırlığı bir soru işaretiydi. Şimdi krizle daha da darbe aldı. Kendi aralarında itişen, fırsat bulunca kuralları eğip büken, çiğneyen görünümünde. Bazı üyeler diğerlerinin ekonomik olanaklarından yararlanmış. Sonra birinci ve ikinci sınıf üyeler var. Ayrıca da demokrasinin işleyişini ve parlamenter kuralları icabında rafa kaldıran bir AB gördük -teknokrat hükümeti- vs... Ki bu beni dehşete düşürdü. AB’nin kendi demokrasisini ve çoğulculuğunu halin icabı deyip kenara atmasından ben memnun değilim. Bunlar çok küçülen dünyanın gözü önünde oluyor.
Türkiye bir bölgesel ve küresel ilham kaynağı
* Türkiye markası... Bu nasıl daha sempatik hale gelebilir?
- Sempatik hale gelmesi kadar format değiştirmesi de önemli. Son küresel gelişmeler AB’nin ekonomik krizi, Arap Baharı Türkiye adını çok öne çıkartıyor. Türkiye adının yabancı siyasetçiler ve medya tarafından daha sık telaffuz edildiğini gözlüyoruz. Tabii bunlar arasında iyi niyetli olmayan, önyargılı yorum ve iddialar da geliyor. Türkiye bir süredir lafla değil icraatla kendini uluslararası alanda gösteriyor. Her durumda Türkiye bir bölgesel ve küresel ilham kaynağıdır. Bu Türkiye markasıdır.
Moda kraliçesi Kim Winser de konuşmacı
YÜREKLİ Danışmanlık’ın düzenlediği Marka 2011’de yer alan bazı konuşmacılar şöyle: “Virgin Group Online Pazarlama Eski Başkanı Alex Hunter; Kelly Hoppen markasının ve stilinin yaratıcısı Kelly Hoppen MBE; Wallpaper Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Tony Chambers; Aviva Pazarlama ve İletişim Başkanı, Yürütme Kurulu Üyesi Amanda Mackenzie; Ammunition Group-Kurucu, Yaratıcı Direktörü Robert Brunner; Agent Provocateur, Aquascutum, Pringle of Scotland markalarını başarıyla yöneten efsane moda kraliçesi Kim Winser OBE; İngiliz film ve televizyon oyuncusu Jeremy Gilley.”
Türkiye AB’nin vicdanıdır
* Türkiye’nin AB üyeliği gerçekleşmesi dünyaya ne katar?
- Türkiye AB’nin vicdanıdır. İnsanlık tarihinin en büyük barış projesi olan AB, kıtasal bir proje olmaktan küresel bir proje olmaya terfi eder. Müzakere sürecinde ben arkamda sadece 74 milyonun desteğini ve duasını hissetmiyorum 1.5 milyar İslam alemini de hissetmiyorum; kendini Batı’dan koparılmış, hisseden 3 milyarlık insanlık alemini hissediyorum. Uğruna tüm dünyada yüzlerce doktora tezi yazıldı, binlerce makale var. Birbiriyle tarih boyunca savaşan uluslar AB ile aynı çatı altında buluşturmuş proje...
Bin kişiyi ağırlayacak
12 yıldır Marka Konferanslarını düzenleyen Yürekli’nin Yönetim Kurulu Başkanı Ayşegül Yürekli Şengör, “En ilham verici etkinliği sunarak markalar dünyasına örnek olmak, içeriğiyle markalara yön vermek ve böylece Türkiye’deki marka ekiplerinin gelişim sürecini hızlandırmak ve markaları desteklemeyi amaçladı. Bu yıl bin kişiyi konferansımızda ağırlayacağız” dedi. Şengör sözlerini şöyle sürdürdü: “World, Mavi, Dice Kayek 20’nci yıllarını kısa şovlarla kutlayacak. Yürekli tarafından hazırlanan ve 20 aylık bir çalışmayla ortaya çıkan Marka Hikayeleri (Marka Ekipleri) adlı kitap konferansta dağıtılacak. İngilizce ve Türkçe olarak hazırlanan kitap, Marka konferanslarıyla birlikte yol alan 10 lider markanın geçmişinden kesit olarak seçtiği hikayeleri, marka ekiplerinin bakış açısıyla sunuyor.”
Türklerin yüzde 92’si AB’yi ikiyüzlü buluyor
* Türk halkı AB üyeliğini istiyor mu hâlâ? Son anketlerde sonuç nedir?
- Son bir ayda sonuçlar şöyle. Yüzde 50-55 AB üyeliğine evet diyor. Türkiye AB üyeliğine kabul edilecek mi sorusuna ise yüzde 30 evet yanıtını veriyor. Yüzde 72, AB sürecinin Türkiye’de ekonomisi, demokrasisi ve insan hakları için olumlu olduğunu söylüyor. Fakat yüzde 92 de AB’yi iki yüzlü buluyor. AB’de ise Türkiye’nin üyeliğine yüzde 60 hayır diyor. Üye olacağına inanıyor musunuz sorusuna da yüzde 60 evet yanıtını veriyor. Onlar istemeseler de engelleyemeyeceklerini düşünüyor, bizimkiler ise istemelerine rağmen AB’ye üye olamayacaklarına inanıyor.
Sarkozy AB’de ‘yarı gebelik’ istiyor
* Türkiye için imtiyazlı ortaklık öneriliyordu. Şimdi AB’nin dağılacağı teorileri de arttı. Siz neler bekliyorsunuz?
- Sarkozy’nin değişik yaklaşımları var. Almanya ve Fransa’nın başını çekeceği ve onların davetiyle diğerlerinin katılabileceği bir çekirdek Euro Bölgesi düşünüyor. Veto ve yaptırım hakkı istiyor. Bize ayrıcalıklı ortaklık teklif edenlere bu bizim zekamıza hakarettir diyorduk. Olmayan bir şey teklif ediliyor. AB üyeliği gebelik gibidir. Ya gebesindir ya değilsindir. Yarı gebelik gibi bir şey yoktur. Şimdi Sarkozy böyle bir yarı gebelik yaratmaya çalışıyor. Eğer AB üyesi bazı ülkeler bu statüyü kabullenirse biz kendi değerlendirmemizi yaparız. AB’de karar mekanizmaları değişmeli, oy birliğiyle her şeyi kararlaştıralım derseniz 27 ülkenin oy birliğini sağlamak imkansız. AB kendini kilitlenmeye zorluyor.