Kendi gitti, ‘Gönül’ü otomobilde kaldı

Güncelleme Tarihi:

Kendi gitti, ‘Gönül’ü otomobilde kaldı
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 17, 2003 02:02

Koç Topluluğu iş ve özel hayatı otomobille dolu geçen Erdoğan Gönül'ü dün kaybetti. Vehbi Koç'un damadı, Sevgi Gönül’ün eşi ve Koç Holding Yönetim Kurulu Üyesi Erdoğan Gönül 70 yaşında vefat etti. Gönül, Anadol’un iki kişilik spor modelini geliştirmişti.

Koç Topluluğu kurucusu Vehbi Koç'un damadı ve Koç Holding Yönetim Kurulu Üyesi Erdoğan Gönül 70 yaşında, vefat etti. Koç Holding Yönetim Kurulu Üyesi ve Sadberk Hanım Müzesi İcra Komitesi Başkanı Sevgi Gönül ile evli olan Erdoğan Gönül, Koç Holding Yönetim Kurulu Üyeliği görevini sürdürüyordu. Bir süredir kanser tedavisi gören Gönül, dün sabah Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi'nde hayatını kaybetti.

Otomotiv dünyasının duayenlerinden Erdoğan Gönül'ün hayatı otomobillerle iç içe geçmiş. Türkiye'nin ilk otomobili Anadol'a hayat veren ekibin içinde yer alan Erdoğan Gönül'ün otomobil sevgisi 11 yaşında başladı. Bernard Nahum'un başında olduğu ekipte, mühendis olarak yer alan Erdoğan Gönül, daha sonra da Anadol'un iki kişilik spor otomobilini geliştirdi.

Erdoğan Gönül'ün cenazesi, 18 Temmuz 2003 Cuma günü Teşvikiye Camii'nde kılınacak öğle namazını takiben Zincirlikuyu Mezarlığı'nda defnedilecek.

1993 yılında doğan Erdoğan Gönül, iş hayatına 1959 yılında Koç Topluluğu şirketlerinden Otosan A.Ş.'de İstihsal Kontrol Müdürü olarak başladı. 1962 yılında Vehbi Koç'un kızı Sevgi Gönül ile evlendi. Koç Topluluğu'nda 44 yıl süren hizmeti boyunca Türk otomotiv sanayiinin özellikle Otosan A.Ş.'nin gelişmesinde önemli katkılar sağlayan Gönül, Otosan'da 1963-1974 yılları arasında Genel Müdür Yardımcılığı, 1974-1986 yılları arasında ise Genel Müdürlük görevlerini yürüttü.

27 yıl görev yaptığı Otosan'ın ardından 1986 yılında Koç Holding A.Ş. Otosan Grubu Başkanlığı'na atanan Gönül, 1992-1994 yılları arasında Otosan Grup Başkanlığı ve vefatına kadar da Koç Holding Yönetim Kurulu Üyeliği görevini yürüttü.

OTOMOBİL BİR ‘AŞK’

Otomobile olan tutkuyu bir aşk olarak tanımlayan Erdoğan Gönül, emekli olduktan sonra otomobil aşkını klasik otomobillerle sürdürmüye başlamış. Arkadaşımız Ufuk Sandık'la yaptığı bir röportajında, hayatına dair şunları anlatmıştı:

Otomobil tutkunuz nasıl ve ne zaman başladı?

- Tedavisi mümkün olmayan otomobil aşkına tutulduğum zaman 11 yaşındaydım. Rahmi Koç Müzesi'nde sergilenen 1933 model Buick, babamın 1933 yılında annem bana hamile kalınca hediye olarak almış olduğu otomobildir. Bu otomobilden dünyada 152 tane imal edildi. Bugün tahminen 3 tane kaldığı varsayılıyor. 1938 yılında savaş çıkınca, hükümet özel otomobillerin kullanılmasını yasak etmiş. Babam da apartmanımızın arka tarafındaki garaja arabayı takoza almış. Hatırladığım kadarıyla, 1945 yılında babam banyoda traş olurken radyo dinliyordu. Spiker artık özel otomobillerin kullanılmasının devletçe serbest bırakıldığını söyledi. Onun üzerine babam, ‘‘Oğlum, hadi arabamızı çalıştıralım’’ dedi. Henüz 11 yaşındaydım, babamla birlikte garaja indik. Aküyü ön koltuğun altındaki yerine yerleştirdi, bağlantılarını yaptı. Marşa bastı ve birinci marşta otomobil çalıştı. Egzozundan çıkan kokular ve egzoz dumanı orada benim içime ve ciğerlerime girdi ve ben hastalığa ilk bu şekilde yakalanmış oldum.

Peki, bu merak klasik otomobillere nasıl yöneldi?

- 25 yıl sonra Koç Holding üst düzey kurulu, Otosan'da edinmiş olduğum tecrübelere dayanarak beni Otosan Grup Başkanı ve Koç Holding yönetim kurulu üyesi yaptı. Fakat ben 25 yılımı gece gündüz planlarla, üretimle, imalat aletleriyle faal geçirmeye alışmış biri olarak Koç Holding'e atanmamdan sonra ‘sudan çıkmış balığa’ döndüm. Bir üst yönetici olmak ile cephede savaşmak arasında çok büyük fark var. İçimde Otosan'ın özlemi var. Çünkü aşkımın ikinci bir eşi genel müdürü vardı. Fakat bu bende egzoz kokusuna, otomobil kokusuna, tutkal kokusuna özlem yarattı. Onun üzerine ben kendimi nasıl oyalarım düşüncesiyle klasik otomobillere yöneldim. Şayet Otosan'daki görevimde yaşlanmış olsaydım, böyle bir hobiyi aklımdan geçirmezdim.

Babasının otomobilini Kanada'da bulup aldı

Bu müzede sergilenen ve koleksiyonunuz içinde en çok sevdiğiniz otomobil olan 1933 model Buick'i nasıl buldunuz?

- Buick'i tekrar kullanmaya başlamamızdan sonra, yaklaşık 1 ay içinde babam 46 model bir Ford sipariş verdi. 46 Ford gelince, babam bunu bugünkü Ayazağa'da bir çiftlik sahibine sattı. Çiftlik sahibi otomobili ortadan kesti ve pick-up haline dönüştürdü. Uzun yıllar ürünlerini taşırken kullandı. Uzun yıllar diyorum, çünkü 3-5 defa babamın arabasına bu hizmeti görürken yolda rastladım. Ama kalbimin içinde en ufak bir özlem hissetmedim. Çünkü ömrüm en son model; 46, 47, 48 model otomobillerin içinde geçiyordu. Babam da yaşım küçük olmasına rağmen otomobil kullanmama müsaade ediyordu. Sonra bundan aşağı yukarı 7 yıl önce yeğenim bana bir fotoğraf getirdi. Fotoğrafta babam annemle birlikte bu otomobilin içine oturmuşlardı. İşte o zaman özlemim yeniden yeşerdi. Aşağı yukarı 4-5 yıl süren bir araştırmadan sonra, bu otomobili Kanada'da buldum. Sahibini aradım ve otomobili satın almak istediğimi söyledim. Otomobil sahibi önce, arabasını satmak istemedi. Daha sonra ona elimdeki fotoğrafı gönderdim. Kısa bir süre sonra Kanada'dan bir telefon geldi. Otomobilin sahibi bana ‘Bu otomobil sizin hakkınız. Size bu otomobili satıyorum’ dedi.

- Sahibi olduğunuz koleksiyonu Rahmi M. Koç Müzesi'ne sergilenmesi için bağışladınız. Koleksiyondan uzak olmak sizi nasıl etkiliyor?

- Bu birikimin böyle bir müzede yer alması benim için fevkalade bir olay. Dünyada otomobil koleksiyonu yapmanın büyük maliyetleri var. Benim en büyük talihim, ailede Rahmi Koç gibi bir insanın olması ve Rahmi Koç'un aynı benim gibi bu ateşi ve merakı kalbinde hissetmesi. Benim otomobillerimi kabul etmek lütfunda bulunması benim en büyük şansımdır. Dolayısıyla Rahmi Koç'a benim bir teşekkür borcum var.

Gönül: Benim kürk paraları kuzu gibi sıralanmışlar

ERDOĞAN Gönül'ün eşi Sevgi Gönül de, Hürriyet'teki köşesinde, Erdoğan Gönül'ün otomobile olan merakıyla ilgili bir anısını şöyle anlatmıştı:

‘‘Reklama girer mi acaba? Ne yapayım her hafta başı bir sergi veya bir müze açılıyor, bana da bu konularda yazmak düşüyor. Bu sefer de biraderim Rahmi M. Koç'un Sanayi ve Teknoloji Müzesi'nin açılışını yazmayı planladım. Daha müzeyi görmeden önce bu planımı kocam Doğan Gönül'e açtım. Bana akıl verdi, bol bol tenki et ve saldır ki yazın kardeş reklamına girmesin. Bu kafa ve planla, Yunanistan'dan özellikle bu açılış için gelen misafirleri de alarak müzenin yolunu tuttuk. Bir de Haliç'in deniz kıyısındaki müze makamına vardık ki muhteşem bir alan ve muhteşem bir müze, muhteşem bir sergileme. Şimdi ne yazacağım. Övünmek gibi olmasın ama tam ‘‘A La Koç’’ bir iş yapılmış, her şey mükemmel. Hangi ara bu kadar işi planlamışlar, kimler çalışmış bilemiyorum. Herkesi tebrik ederim. Üstüne üstlük ilk girdiğim salon, Erdoğan Gönül salonu ve kocamın büyük bir titizlikle mint condition (iyi durumda) topladığı otomobiller yan yana dizilmişler. Helal olsun ama benim kürk paraları kuzu gibi arka arkaya orada sıralanmışlardı.’’

Tulum giyip çalıştı

1986 yılında Erdoğan Gönül'den Otosan A.Ş. Genel Müdürlüğü görevini devralan Ford Otosan eski Genel Müdürü Ali İhsan İlkbahar, Gönül'ün mükemmelliyetçi bir insan olduğunu, çalışanlara insiyatif veren bir yönetici olduğunu söyledi. Uzun yıllar birlikte çalıştıklarını anlatan İlkbahar'ın, Gönül'le ilgili izlenimleri şöyle:

‘‘Erdoğan Gönül, mükemmelliyetçi bir kişiliğe sahipti. Her şeyin en iyisini severdi. Anadol projesinden sonra, iki kişilik spor modelinin baş mühendisliğini o yaptı. Satın almadan gelen bir yönetici olarak, tulum giyip çalıştı. Sanki kendi mesleğini yapıyor gibi iş yaptı.’’
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!