Kemal Abi'den tespitler

Güncelleme Tarihi:

Kemal Abiden tespitler
Oluşturulma Tarihi: Haziran 27, 2009 11:06

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Kemal Abisi'ydi... "Babalar gibi satarım." "Bana yamuk yapmayın", "Parayı veren düdüğü çalar" gibi kendine has üslubuyla yaptığı yorumlarla her zaman gündemde kaldı. Eşi Ahsen, çocukları Abdullah, Fatma ve Zeynep'le 59'uncu Hükümet'in en çok tartışılan ismi oldu.

Haberin Devamı

Eski Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın hükümet kadrosundan çıkarılalı yaklaşık bir ay oluyor. Bu süre içinde kamuoyu önüne pek çıkmayan Unakıtan, İstanbul Çamlıca'daki evinde 6.5 yılın yorgunluğunu çıkarıyor. Bu süreçte sadece "Hükümete küskün mü?" söylentilerine yanıt olsun diye bir kez Meclis'e giderek grup toplantısına katılan Unakıtan'a, perşembe akşamı bir toplantı için bulunduğumuz Çırağan Sarayı'nda rastladık.

Aralarında İstanbul Yeminli Mali Müşavirler Odası Başkanı Sezai Onaral, Gümrük eski Müsteşarı Nevzat Saygılıoğlu gibi isimlerin de bulunduğu Maliye Hesap Uzmanları Vakfı üyeleriyle yemek yiyen Unakıtan'a sohbet talebimizi ilettik.

Önce "Artık halktan birisiyim, bir şey söylememek için bir şey söylersem bana uymuyor, bir şey söylesem başkalarına uymaz, yanlış anlaşılır, bu nedenle konuşmak, bir değerlendirme yapmak istemiyorum" diyerek kabul etmek istemedi. Ancak sorularımızı dünya kriziyle başlatınca dayanamadı. Saat 23.00 sularında Unakıtan'ın esprili üslubuyla bol tebessümlü bir sohbet gerçekleştirdik.
 
KRİZİN SONU GELDİ

Referans Gazetesi'nden Jale Özgentürk'ün haberine göre, Unakıtan, yaşanan krizin farklı bir kriz olduğu görüşünde. Batının uzun zamandır böyle bir kriz görmediğini, bu nedenle de bocaladığını söylüyor. Krizin uzamasının nedenini de buna bağlıyor ve "Halbuki bu kriz çok büyük paralar harcayarak değil, güveni sağlayarak daha çabuk halledilebilirdi" diyor. ABD ve Avrupa başta olmak üzere gelişmiş ülkelerin krizden çıkabilmek için çok çaba sarf ettiğini ekleyen Unakıtan, "Bu kez hep birlikte hareket edebiliyorlar. Bu fevkalade avantajlı bir durum. Ve bu krizden de çıkılacak, zaten krizin de sonu artık gelmiş vaziyette. Yalnız bu çıkış hızlı olmayacak, yavaş yavaş olacak. Ama şunu söylemeliyim ki dünya ekonomik sistemi değişecek" diye devam ediyor.

Unakıtan, bu değişime ülkelerin hazırlıklı olması gerektiğini de dile getirirken "Bu nasıl olur? Hakiki büyümelere daha fazla önem verildiği zaman, makro ölçülerde gerçekliğin daha ön planda olduğu bir sistem olacak. Eskisi gibi böyle sanal büyümeler olmayacak. Sen ne üretiyorsun ona göre bakılacak" diyor. 
 
TÜRKİYE AĞIR ETKİLENDİ

Unakıtan'a göre, "Bu krizden Türkiye de ağır şekilde etkilendi ve etkilenmeye devam ediyor..." "Böylesi bir şok bekliyor muydunuz? sorusuna "Yani bu şok deprem gibi nasıl dalga boyu yüksek olanlar var, alçak olanlar var. Dünyada şoklar ama küçük ama büyük olacaktır. Onun için ülke ekonomilerinin kendilerinin devamlı hazırlıklı olmaları lazım. Bu hazırlık yapısal reformlardan geçiyor. Bunları ne kadar kuvvetli yapabilirseniz ve sürekli hale getirirseniz, ülkeyi o kadar dış ve iç şoklara dayanaklı hale getiriyorsunuz" yanıtını veriyor.

Bu arada Türkiye'ye ilişkin yorum yapmama kararlılığından burada vazgeçen Unakıtan, Ergenekon, irtica ile mücadele belgesi gibi kamuoyunu meşgul eden tartışmalara ilişkin tüm kesimlere şu uyarıyı yapıyor: "Belgedeki imza sahte olsa ne olur olmasa ne olur. Türkiye'nin gündemi ekonomi olmalı!" 
 
 
 IMF'Yİ İSTEMİYORSAK TASARRUF ARTMALI

Türkiye'nin iki büyük meselesi var. Birisi bütçe açıkları diğeri ise cari açık... Türkiye'de bir süre cari açık risk olur mu olmaz mı diye çok konuşuldu, bir zaman da bütçe açıkları tartışıldı. Ama ikisi de ciddi risktir. Türkiye'nin bu iki darboğazı aşabilmesi için yapısal olarak birtakım önlemler alması lazım. Türkiye'de şu anda IMF ile anlaşma yapalım mı yapmayalım mı tartışılıyor. IMF ile anlaşma yapıp yapmama Türkiye'nin elinde, Türkiye mecbur kalırsa yapar, kalmazsa yapmaz. Bunun önlemi şu anda Türkiye'de tasarruf açığını çözmektir. Tasarruflar çok düşüktür Türkiye'de."
 
POPÜLİZMLE İŞ ZIVANADAN ÇIKIYOR

Türkiye'nin tasarrufları artırması gerekir. Bu olmadığı sürece büyüme cari açık yoluyla yani borçlanma yoluyla olur. Vergi alma, borç al mantığıyla gidersen bütçe açıkları büyüyor. Bu nedenle bizim hakikaten kayıtlı ekonomiye tam geçmemiz lazım, vergilerimizi tam toplamamız ve bütçemizi tam denk hale getirmemiz lazım. Bunun için alınacak, mevzuat açısından alınacak ve idari açıdan alınacak önlemler var. Özel sektöre düşen birtakım ödevler de var. Bir de tabi bunları yapmak içinde siyasi iradenin tam olması lazım. Popülist şeylerle yaklaşıldığı zaman şu sebeple veya bu sebeple bunlardan taviz verilmeye başlandığı zaman iş zıvanadan çıkıyor.
 
VERGİ İNDİRMİ YETMEZ GÜVEN DE LAZIM

Hükümet vergi indirimleriyle tedbirli bir hareket tarzı sergiledi. Son vergi indirimini azaltarak yaptı. Demek ki, bir süre sonra da bunları azaltacak. Vergi indirimlerini yaparken talebi canlandırma pahasına yaptı. Bunlar ekonomi için iyi şeyler. Tabii kriz döneminin en büyük sıkıntılardan birisi, eski vergiler ödenemiyor. Çünkü firmalar zarar ediyor. İç talep daralıyor, bir sürü dolaylı dolaysız vergiyi alamıyorsunuz. Bunların önlemini alırken sadece vergi indirimi değil bazı başka tedbirler de almak lazım. Piyasada güveni artıracak önlemleri almak lazım. İdari tedbirleri almak lazım. Türkiye gereksiz şeyleri tartışıyor. Gündemi ekonomi olmak zorunda...
 
 
 
KRİZ ANKARA'YA UĞRAMADI MAAŞLAR KÜT DİYE ALINIYOR

Unakıtan, krizin kendisini fiziksel mi yoksa ekonomik olarak mı etkilediği sorusunu ise şöyle yanıtladı: "Şimdi tabii ben maaş alan bir adamım. Milletvekiliyim, maaş aldığım için beni para olarak etkilemedi. Aynı parayı alıyorum, hatta fiyatlar düştüğü için alım gücüm de arttı. Yani sabit gelirlilerin daha doğrusu devlet memurlarının bundan fazla etkilendiğini düşünmüyorum. Yani Ankara çok etkilenmedi, zaten krizlerde Ankara çok etkilenmez. Herkes maaşını zamanında küt alıyor. Ama İstanbul öyle değil, çok etkilendi. Bugün bana bir işadamı geldi. Ben işadamıyım çok şükür şimdiye kadar haciz memuru kapıya getirmedim dedi. Yani en büyük başarısı olarak bunu görüyor, çok zor bir iş!
 
'TİTREYEREK BORÇ ALMAK İSTEMİYORUM DEDİM ZARFLA PARA GELDİ

Unakıtan, Türkiye'yi yokluklar ülkesi haline getirmenin çok kötü olacağını da söylerken 2003'te ilk iktidar olduklarında yaşadığı bir anısını şöyle anlatıyor: "Bu ülke güzel bir ülke, millete her şeyi açık açık anlattığınızda sizi destekliyorlar. Biz ilk geldiğimiz sırada hakikaten Türkiye'nin mali durumu çok kötüydü. Bir şeye iki defa vergi koyduk, ben de çıktım açıkladım, ben Türkiye'nin Maliye Bakanı olarak başka ülkeye ayaklarım titreyerek borç istemeye gitmek istemiyorum, dedim. Hatta o sıralarda zarfın içine para koyup gönderen ne kadar çok insan oldu biliyor musunuz? Hepsini teşekkür yazısıyla geri gönderdik. Türkiye'nin yapmak zorunda olduğu çok önemli şeyler var. Kendi ayakları üzerinde durabilecek kapasite ve büyüklükte bir ülke.
 
 'KEMAL ABİ'DEN RENKLİ NOTLAR

Başbakanla görüşüyor musunuz?

Televizyondan izliyorum, grup toplantılarına falan gidiyorum. O da çok yoğun tabi, Allah kolaylık versin.
 
Yeni Maliye Bakanımız için ne düşünüyorsunuz?

Kendisini anlamak için İngilizceyi geliştirmelisiniz!
 
Çocukların işleri nasıl?


Çocuklar büyüdü. İşlerine karışamıyorsunuz.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!