Güncelleme Tarihi:
Kayıt dışılık çok hassas bir konu. Nitekim, internet arama motorlarından bu konuda bir arama yaptırdığınızda önünüze yüzbinlerce sonuç açılıveriyor. Yani, kamuoyu ya da akademik çevreler bu konuyla çok ilgili görünüyor. Bu kadar çok ilgi gösterilen bir konu olmasına rağmen, kayıt dışı çalışmanın cezasının 46 YTL, hatta bazı durumlarda 23 YTL olduğunu biliyor muydunuz?
Açıklayalım. Vergi mükellefiyeti ne zaman başlar? Ticari bir faaliyet ile başlar, değil mi? Vergi kanunlarımızda da zaten mükellefiyetin ya da ticari faaliyetin başlangıç zamanı konusunda bir belirsizlik yok. Hatta, kusursuz bir belirleme var. Nitekim Vergi Usul Kanunu ticari bir faaliyet için işe başlama zamanını, “bir işyeri açmak” olarak belirlemiş ve bu tabirin belli bir yerde bilfiil ticari veya sınai faaliyete geçmek olarak anlaşılması gerekeceğini belirtmiş. Yine aynı kanunda, ticari faaliyete tahsis edilen yer işyeri olarak kabul görmüş ve bazı örnekler verilerek ve sonuna da “gibi” edatı eklenerek bu konuda her hangi bir sınırlamaya yer bırakılmamış.
CEZA NE?
Ticari bir faaliyete başlayacak olanların vergi dairesine bir “işe başlama bildirimi” vermesi zorunlu ve bu bildirimin işe başlandığı tarihten itibaren on gün içinde verilmesi gerekiyor. Peki, bu bildirimin verilmemiş ya da geç verilmiş olması ne anlama gelir? Faaliyetin, bildirim tarihine kadar geçen süre içerisinde kayıt dışı sürdürülmüş olduğu anlamına gelir elbette. Ve eminim, şu anda kayıt dışı kelimesini duyunca hemen ağır bir ceza bekliyorsunuzdur. O halde cevabı verelim.
İşe başlandığının vergi dairesine geç bildirilmesi usulsüzlük cezasının kesilmesini gerektiriyor. Söz konusu ceza ise; birinci sınıf tüccar için 46 YTL, ikinci sınıf tüccar için 23 YTL. Yani, kayıt dışı çalışılır da günün birinde vicdanen rahatsızlık hissedilir ve işe başlandığı vergi dairesine bildirilirse bunun cezası duruma göre 23 ya da 46 YTL.
İdare’nin kayıt dışı bir ticari faaliyeti tespit etmesi ve faaliyetin başlangıç tarihini de somut delillere dayanarak ispat etmesi halinde yine bu miktarda ceza kesiliyor. Yani, faaliyet ister İdare tarafından tespit edilsin, isterse mükellef tarafından bildirilsin kesilecek ceza miktarı bu, değişmiyor.
Belki de şimdi aklınızdan, “kavranabilen kayıt dışı ticari kazanç vergilenmiyor mu? Bu vergi için faiz ve ceza alınmıyor mu?” diye geçirebilirsiniz. Vergi, ceza ve faiz alınıyor, hatta kazancın takdir komisyonunca tespit edilmesi suretiyle dahi bunları almak mümkün bulunuyor. Ama aynı ceza uygulaması zaten kayıt içinde bulunan bir mükellefin bilerek ya da bilmeyerek kayıt dışı bıraktığı kazanç için de yapılıyor. Arada bir fark yok. Ama işe ne zaman başlandığının ve ne kadar kazanç elde edildiğinin somut bir şekilde belirlenememesi ya da takdir edilememesi halinde yalnızca mükellefi kayıt altına almak ve sadece 23 ya da 46 YYL tutarındaki bir cezayı kesmekle de yetinebilirsiniz. Yani, yoklama memurunu götüren arabanın neredeyse benzin parasına bir ceza.
CAYDIRICILIK VAR MI?
Ticari faaliyete gerçekten başlanılan tarih ile işin vergi dairesine bildirildiği ve mükellefiyet tesis ettirildiği tarih arasında kalan süreyi sineye çekebilir ve kayıt dışı aktörün o ya da bu nedenle ve hiç olmazsa kayıt altına girmiş olduğundan bahsedebilirsiniz. Bunu sineye çekiyor ve böyle düşünüyor iseniz, size bir örnek daha.
Vergi kanunları, bazı fiiller için hapis cezası öngörmüş ve hapis cezasını gerektiren fiillere, VUK 359. maddede yer vermiş. Dilediğiniz takdirde söz konusu maddeye bir göz atabilirsiniz. Ama ben şu kadarını söyleyeyim. Söz konusu maddede hapis cezaları, sadece defter ve belgeler üzerinde işlenen bir takım fiiller için öngörülmüş, ancak defter ve belgesi olmayan, olmadığı için bunlarda sahteciliği söz konusu olamayacak kişiler için öngörülmemiş. Hatta ve hatta, hapis cezasının kesilebilmesi için, birkaç fiil hariç, vergi kaybının varlığı dahi aranmıyor.
Yani tamamen kayıt dışı çalışan için vergi mevzuatı uyarınca bir hapis cezası yok, ama kayıt içinde çalışan için var. Bu durum, sizce, İdare’ce faaliyetin tespit edileceği tarihe kadar kayıt dışı çalışılmasına cesaret verir mi, vermez mi? Ya da, risk almaya değer mi değmez mi?
SİZİN GÖRÜŞÜNÜZ?
Görüşünüzü isteyeceğim bir konu. Sizce, ekonomik suç için yalnızca para cezası mı uygulanmalı ya da parasal ceza uygulanmakla birlikte bunun şiddeti ağır mı olmalı? Veyahut, ağır bir parasal ceza ile birlikte, hapis boyutuyla da bir ceza olmalı mı?
Vergisini doğru ödeyenleri memnun edebilmek için; ödemeyenlere yönelik tedbirlerin alınması ve mali güce paralel olarak vergide adaletin sağlanması gerekli. Zira, düşünceleri yönetmek ve düşüncelere hükmetmek, özellikle vergi gibi çok hassas bir konuda çok önemli. Galiba, işin “sanatsal” yönü de bunu asıp kesmeden yapmaktan geçiyor.
Ama ben eminim ki, yukarıdaki üç seçenek de taraftar bulacaktır. Dolayısıyla, vergi kanunlarının yeniden yazılması programı çerçevesinde şayet bu husus ele alınırsa iş zor görünüyor.