Güncelleme Tarihi:
Katar’ın Ankara Büyükelçisi Salim Mübarek Al Şafi, Türkiye’de yatırımlarının devam edeceğini belirterek, “Gayrimenkul, inşaat, turizm, tekstil, gıda, tarım, hayvancılık, sanayi, sağlık sektörü vs. sektörlerde yatırım yapmak ya da kapsamını genişletmek istediğimiz birçok gelecek vaat eden sektör var” dedi. Büyükelçi Al Şafi, Tank- Palet Fabrikası iddiaları, Türkiye’ye yönelik yatırımlar, Borsa İstanbul’un yüzde 10’luk hissesinin satın alınması, muhalefetin Katar’la Türkiye arasındaki ilişkiye dönük eleştirilerine yanıt verdi. Kanal İstanbul ve “hediye uçak” tartışmalarına girmek istemeyen Büyükelçi Salim Mübarek Al Şafi’nin, Hürriyet’in sorularına verdiği yanıtlar özetle şöyle :
YATIRIM İÇİN VERİMLİ ZEMİN
Türkiye’ye yatırım yapma nedeniniz nedir?
Bunun ana nedeni, bizi Türkiye ile bağlayan derin, çok boyutlu, stratejik, tarihi, kardeşlik ilişkisinin yanı sıra Türkiye’nin yatırım için verimli bir zemin, gelecek vaat eden fırsatlarla dolu, yatırımcıları cezbeden tüm bileşenlere sahip ve Katar Devleti için hali hazırda ve gelecekteki bir ortak olmasıdır. Türkiye’deki yatırımlarımızı farklı kılan, sadece kâr-zarar kavramına değil, iki taraf arasındaki yakın ve kardeş ilişkisine dayanmasıdır. Türkiye’de gayrimenkul, inşaat, turizm, tekstil, gıda, tarım, hayvancılık, sanayi, sağlık sektörü vs. sektörlerde yatırım yapmak ya da kapsamını genişletmek istediğimiz birçok gelecek vaat eden sektör vardır.
GELİŞİGÜZEL SUÇLAMALAR
Yapılan yatırımlara ‘Türkiye’yi satın alıyorlar’ yorumunu yapanlar var. Nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu iddiaları başlatanların bu tür açıklamalar yapmadan önce biraz araştırma yapmalarını isterdim. Çünkü bu iddialarla etkilenen ve yanlış yönlendirilen Türk gençlerine karşı ahlaki bir sorumluluk taşımaktadırlar. Türkiye’ye karşı dost, sevgi dolu ve her zaman destekleyici Katar Devleti’ni Türkiye ve halkına kayıtsız şartsız düşman ya da gerçekle tamamen çelişkili olmasına rağmen en iyi senaryoyla tamamen pragmatik bir görünümünde göstermenin ne gibi bir çıkar sağladığını henüz anlamış değilim. Gerçek şu ki, bu sözleri Türkiye gibi büyük ve önemli bir ülkeye yakıştıramıyorum. Türkiye bölgede çok önemli bir ülke ve ülkenin doğası ve yapısı uluslararası yatırımları büyük ölçüde çekiyor. Söz konusu Katar Devleti olduğunda neden konu hıyanet eğilimine kadar gitmektedir? Şüphesiz ki yatırımlarımızı siyasallaştırmaktan ve dayanamayacakları anlamlar empoze etmekten ve bunları başka amaçlarla kullanmaktan mutlu değiliz. Eğer bazılarının bu yatırımların şeffaflığı ile ilgili soruları varsa, bu konuyu yetkili makamlarla görüşerek sorgulamaları, soru ve endişelerini izah etmeli ve gelişigüzel suçlamalar yerine cevap almaları gerekir. Katar Devleti, Türkiye’nin iç politikasına dahil edilmemeli ve bazıları tarafından alet edilmemelidir. Bu durum gözlere kül serpmekten başka bir şeye benzemez ve hiçbir tarafa hizmet etmez.
KATAR BMC’YE YÜZDE 49 ORTAK
‘Tank palet fabrikası peşkeş çekildi’ iddiasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu suçlama, Türkiye’deki yerel savunma sanayisini baltalar ve ona dokunur. Tank fabrikası projesi, Türkiye’de yürürlükte olan yasal ilkelere göre bir Türk-Katar şirketi olan BMC’ye işletmek üzere yönlendirildi. Katar, BMC’de sadece yüzde 49 oranında ortak. Mesele bir satış veya satın alma değil, her iki tarafa fayda sağlayan tamamen bir yatırım sürecidir. Fabrika satılmadı, biz de satın almadık. Konu tamamen bağlam dışına çıkarıldı, çarpıtıldı ve tahammül edilemez yüklerle yüklendi. Katar Devleti saldırıya uğruyor ve asılsız suçlamalarla suçlanıyor.
TÜRKİYE’YE DESTEK
Borsa İstanbul’a girme nedeniniz nedir?
Türk halkına olan sevgimiz ve bizi birbirine bağlayan kardeşlik ilişkimiz ana sebeptir. Elbette işin ticari bir yanı da vardır. Ancak bu yatırımları özellikle Türkiye’de yaptığımızda temel amaç Türk ekonomisine destek olmaktır. Ticari açıdan bakıldığında ise geçen yıl borsadan elde edilen kârlar göz önüne alındığında bu yatırım şüphesiz kârlı bir yatırımdır. Herkesin görüşüne saygımla birlikte, ben bu eleştirilerin objektiflikten ve mantıktan yoksun olduğunu görüyorum. Katar’ın tüm dünyada yatırımları vardır. Katar Yatırım Otoritesi’nin yatırımlarının tek başına Almanya, İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri de dahil olmak üzere dünya çapında 400 milyar dolardan fazla olduğu tahmin edilmektedir. Otorite ayrıca, Londra Borsası hisselerinin yaklaşık yüzde 11’ine sahiptir. Katar Yatırım Otoritesi, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’nın İstanbul Borsası’ndaki yüzde 10 hissesini satın almış oldu. Satın almak için bir boşluk vardı, bu yüzden borsa değerlendirmesine göre Katar Devleti yüzde 10’u 200 milyon dolarla satın alırken, Avrupa Bankası aynı hisseyi 125 milyon dolara satın almıştı. Bu Türkiye’nin çıkarına değil mi, Katar’ın aldığı fiyat daha iyi değil mi?
KENDİMİZİ SİYASETTEN UZAKLAŞTIRIYORUZ
İç politikadaki tartışmaların iki ülkenin ilişkilerini zedeleme riski var mı?
Türkiye’yi ve insanlarını seviyoruz ve tüm Türk siyasi partilerine ve bunların ifade özgürlüklerine saygı duyuyoruz. Ama Türkiye’nin iç siyasetine karışmaktan kendimizi uzaklaştırıyoruz. Bizi bunun içine dahil etmeyi veya bizleri partizan amaçlar ve anlık kazançlar için kullanmayı reddediyoruz. Türk halkının her kesiminin farkındalığına ve gerçekleri algılama kabiliyet ve yeteneğine güveniyoruz. Ben herkesi düşünmeye ve sormaya davet ediyorum, bir gün bile Türklere sevgi, destek ve kardeşlikten başka bir şey göstermemesine rağmen bu şiddetli saldırı neden başkalarını değil de Katar Devleti’ne yönelmektedir? Bu saldırının hizmet ettiği amaçlar nelerdir? Maruz kaldığımız baskılara rağmen Türkiye’yi haklı ve doğru pozisyonlarında destekledik ve desteklemeye devam ediyoruz.
HAYAL VE FANTEZİ AŞAMASINA GELDİ
Türkiye ile Katar arasındaki anlaşmaların şeffaf olmadığı öne sürülüyor. Özellikle de ana muhalefet tarafından. CHP’yle bir temasınız oldu mu?
Muhalefet dahil Türkiye’nin bütün partilerine saygı duyuyorum. Ancak Katar Devleti’ni etkileyen görüşlere kesinlikle katılmıyorum. Konunun siyasallaştırılmasına, kullanılmasına ve kimileri tarafından iç politikaya alet edilmesine hayret ediyorum. Bu suçlamaların bir kısmı ileri mübalağalı ve abartılı bir aşamaya gelmiştir. Hatta hayal ve fanteziler aşamasına kadar gelmiştir. Bizim herhangi gizli bir gündemimiz yoktur.
DİGİTÜRK ANLAŞMASI
Örneğin DigiTürk konusunda birkaç hususa değinmek isterim: Kasım 2016’da DigiTürk ile Türkiye Futbol Federasyonu arasında Futbol Ligi yayın haklarının 2021-2022 sezonu sonuna kadar devredilmesi için imzalanan anlaşma neticesinde döviz kuru 3.26 lira idi. Sözleşmeye göre, DigiTürk kârı dolar olarak değil, Türk lirası olarak tahsil ederken, DigiTürk’ün sözleşmeden doğan yükümlülüklerinin yarı yarıya dolar ve lira olarak ödenmesi üzerinde anlaşmaya varıldı. Döviz kurunun TL karşısındaki değişimi, DigiTürk’ü daha fazla ödemeye zorlayan olumsuz bir etki yarattı ve yeniden müzakere edildiğinde bile, Türk tarafının zarar görmemesi için döviz kuru o dönemde reel kurdan daha yüksek bir limitte sabitlendi. DigiTürk, sözleşme nedeniyle bu temelde ödeme yaptı. Farklı şart ve durumlarda yasal yükümlülüklerin gözden geçirilmesini istemek her ticari işletmenin hakkıdır.
Geçen sezon ve bu sezon da salgından dolayı olağandışı bir sezon. Futbol Ligi Mart-Haziran 2020 arasında ertelendi ve geçen sezon zamanında bitmedi. Ayrıca, şimdiki sezon da tespit edilen zamanda başlamadı. Buna rağmen, DigiTürk önceki sezonun tamamını herhangi bir indirim yapmadan ödedi. Ancak Federasyon, DigiTürk’ten bu sezon 20-21 için (peşin) ödeme yapmasını istiyor. 2019-2020 sezonunun henüz bitmediği halde bu sezon için DigiTürk nasıl ödeme yapabilir? Bu nedenle DigiTürk, Federasyon’dan ödemeleri yeniden planlamasını istedi.
Her iki taraf da uzlaşmaya dayalı bir çözüm bulmak için birlikte çalışıyorlar. Bu sorun yakında çözülecek ve ortak bir formül üzerinde anlaşarak kalan ödemeler gerçekleşecektir.