Güncelleme Tarihi:
“Avrupa Birliği otomatik pilotta, açmazda, derin krizde...” Karamsarlık dozu hayli yüksek bu sözler Avrupa Birliği'nin (AB) en şiddetli savunucularından Almanya eski Dışişleri Bakanı Joschka Fischer'e ait...
1957'de 6 ülke tarafından kurulan 27 üyeli AB, 50'inci kuruluş yılını kutluyor. Sadece Fischer değil birçok AB politikacısı birliğin geleceğine ilişkin kaygılar içinde. İşte bu kaygıları gidermek ve yaşanan sorunlara çare aramak amacıyla dün bir deklerasyon imzalandı ve AB'nin yeni yapısının 2009'da yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimlerinden önce oluşturulması önerildi. Siyasi ve stratejik birliğini kuramayan AB'nin, yine kendi yetkililerinin sözleriyle bugün hâlâ "bitmemiş bir proje" olduğu bir gerçek.
Davut Ökütçü kimdir? |
1946'da Diyarbakır'da doğdu. Darüşşafaka Lisesi'ni ve ardından Fullbright burslusu olarak Robert Kolej Yüksek Okulu Kimya Mühendisliğini 1969 yılında bitiren Davut Ökütçü, Türk Eğitim Vakfı'nın ilk yurtdışı bursiyeri olarak 1971 yılında New York'taki Syracuse Üniversitesi'nden Endüstri Mühendisliği Yüksek Lisans programını tamamladı. 1971'de Koç Grubu'na giren Davut Ökütçü, Koç Holding'e bağlı yurtiçi ve yurtdışı şirketlerde genel müdürlük, yönetim kurulu üyelikleri dahil muhtelif kademelerde 32 yıl süreyle görev aldı. En son görevi olan Koç Holding Tüketim Grubu Başkan Yardımcılığı görevinden Şubat 2003 yılında emeklilik nedeniyle ayrıldı ancak, Koç Grubu şirketlerinden Düzey Pazarlama, Bozkurt Tarım-Gıda şirketlerinde Yönetim Kurulu üyesi olarak hizmet vermeye devam ediyor. 2003'ten beri İktisadi Kalkınma Vakfı Başkanlığını sürdüren Ökütçü, Darüşşafakalılar Derneği'nin ve Türk Eğitim Vakfı'nda Yönetim Kurulu üyeliği yapmakta. DEİK Türk-Amerikan İş Konseyi Yürütme Kurulu Üyesi olan Ökütçü İngilizce ve Fransızca biliyor. |
Türkiye ise AB üyelerinin adını bir süre duymak istemediği ülke durumunda. AB'nin bu isteksizliği Türkiye'deki üyeliğe yönelik desteği zayıflatırken, hükümet bu süreci tersine çevirmek için önemli bir adım attı. Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, geçen hafta Avrupa Birliği için Türkiye'nin 7 yıllık yol haritasını nisanda açıklayacaklarını bildirdi. Bürokrasi tarafından hazırlanan 32 başlıktaki 340 sayfalık çalışma, sivil toplum örgütlerinin görüşlerine sunuldu. Türkiye'nin 2013 yılını takvim olarak benimsediğini de ortaya koyan program, genel olarak olumlu karşılandı. Türkiye'nin AB yolculuğunun ilk günlerinden beri tanığı İktisadi Kalkınma Vakfı'nın (İKV) Başkanı Davut Ökütçü, "Yol haritası 2007 yılının kayıp bir yıl olmayacağını ortaya koydu. Kamu yol haritasını hazırladı. Şimdi sıra iş dünyasında" diyor.
Avrupa Birliği, kuruluşunun 50'inci yılını kutluyor. Ancak coşkudan çok yoğun bir karamsarlık var. Siz AB'nin geldiği noktayı nasıl yorumluyorsunuz?
50'inci yılda birliğin hâlâ bir anayasasının olmaması en önemli noktadır. AB kendi içinde kurumsal ve yapısal sorunlar yaşıyor. Bir yandan genişlemenin yarattığı sorunlar sıkıntılar gündemde. Diğer yandan Fransa'nın seçimleri sürecin durma aşamasına gelmesine yol açıyor. AB'nin genişleme taahhütlerine uygun bir alt yapısı yok. 27 üyeliğe göre tasarlanan bir proje AB. Anayasanın olmaması ortak güvenlik politikalarının belirlenememesine yol açıyor. Birlik üyeleri örneğin bir Irak konusunda farklı şeyler söylüyor. Ortak bir politika açıklanamıyor. AB ülkeleri genişlemenin nedenlerini bile hâlâ kendi halklarına anlatamamış durumda. Yeni dönemde Avrupa Parlamentosu seçimleri çok önemli. AB 2009'a kadar yeniden yapılanmaya yoğunlaşacak.
Türkiye'nin durumu da parlak değil. 8 başlıkta dondurulan müzakere süreci yürüyecek gibi görünmüyor. Dönem Başkanı Almanya'nın Başbakanı Angela Merker'in açıkça olmasa da Türkiye'nin tam üyelik sürecini 50 yıla yaymasını nasıl karşılıyorsunuz? Angela Merkel, giremez demiyor da 50 yıl sonra bağlarımız daha güçlü olacak, diyor. Bence ne suya ne sabuna dokunan bir açıklama. Aslında Almanya kendi dönem başkanlığından önce Türkiye'nin Kıbrıs sorununun çözülmesini istiyordu ama olmadı. Türkiye'nin üyelik perspektifine zarar veren temel konulardan biri AB ülkelerinde izlenen kısa vadeli politik çıkarlar ve AB'nin yaşadığı lider sıkıntısı.
Bu süreçte Türkiye ne yapmalı?
AB'nin kendi iç sorunlarına odaklanması bir başka açıdan bakılırsa Türkiye'ye ve hatta Kıbrıs konusuna zaman kazandırıyor. Türkiye bugün aslında siyasi düzeyde sorun yaşıyor. Ama teknik düzeyde de yapmamız gerekenler var. Biz uzun süredir AB tarih belirlemeden, kendi tarihimizi belirleyelim diyorduk. 2007'nin kayıp bir yıl olmaması için çaba harcıyorduk. Bu konuda bir adım atıldı. AB'nin Türkiye'ye enerji, savunma, genç nüfus gibi nedenlerle ihtiyacı var. Türkiye hızlı tüketen, genç bir toplum. Dolayısıyla gelişmiş bir Türkiye ekonomisi, AB ekonomisine de dinamizm getirecektir. Bu nedenle AB Türkiye'den vazgeçmez.
Ancak AB'de heyecanın kaybolması Türkiye ile zaten soğuma dönemine giren ilişkileri de etkiliyor. Ancak hükümet, sık sık söylediği AB'nin kriterlerini kendi kriterlerimiz yaparız sözünün ilk adımını attı. 7 yıllık yol haritasını hazırladı. Kendi tarihimizi belirleme açısından bu adımı nasıl karşıladınız?
Başmüzakereci Ali Babacan 32 başlıkta 340 sayfalık yol haritasını bize gönderdi. Uzmanların incelemesi için de 1 hafta süre verildi. Aslında hükümet siyasi boyuttaki soğukluğun, teknik boyutta yapılması gerekenlerin önünde engel olamayacağını açıklamıştı. Bunu kararlı bir şekilde ifade etmişti. Aradan çok uzun zaman geçmeden bu kadar kısa sürede böyle kapsamlı bir çalışmanın yapılması gerçekten çok sevindirici. Demek ki hükümette yoğun ve kollektif bir çalışma yapılmış. Bu paylaşım başarılı bir adım. Türkiye bu yol haritası ile kendi üyelik tarihini 2013 olarak da açıklamış oldu. Bu da AB'ye bir cevap niteliği taşıyor.
Çalışma elinize geldi mi? Nasıl buldunuz?
Evet elimize geldi. Çalışma kısa ve uzun vadeli bir planlama getiriyor. Türkiye'ye müzakere pozisyonunu belirlemeye başladı bir anlamda. Maliyeti yüksek olacak bazı konular üyelik perspektifinin netleşeceği tarihlere yani ileri tarihlere bırakılmış. Bu konular arasında çevre ve istihdam politikaları yer alıyor. Kamu kendi hedeflerini ortaya koydu. Şimdi sıra iş dünyası ve sivil toplum kuruluşlarında. Özel sektör de bu haritaya uygun olarak kendi haritasını çizmelidir.
Bu yol haritası neden önemli. İş dünyası ne yapmalı?
Bu yol haritası bir takvimdir. İçe dönük bir hazırlıktır. Türkiye masaya oturduğu zaman geçiş süresi isteyecekse gerekçelerini ortaya çıkarması için gereklidir. İş dünyası için neden önemlidir? Çünkü hükümet bu takvime göre uygulanan mevzuatları değiştirecek ve iş dünyası da buna uygun çalışmak zorunda kalacaktır. Kurumsal yapılanma, geçiş süreçleri talebi bu çalışmalarla ortaya çıkacaktır.
Çalışmanın eksik yanları var mı?
Tüm başlıklarda takvim tam olarak açıklanmamış. Geçiş sürelerini tesbit etme açısından bu önemli. Bir de görüşümüzü bir haftalık süre içinde istemeleri iyi olmadı. Bu süre çok yetersiz. Belli konuları olan sivil toplum örgütleri bundan etkilenmeyebilir ama bizim gibi AB'nin her konusuyla ilgili olan bir örgütün bir haftada gerçek anlamda araştırma yapıp sonuç açıklaması mümkün değildir. Ancak zor olmasına rağmen yol haritasına ilişkin genel görüşlerimizi hazırlıyoruz.
Hükümet bu takvimi açıklasa da AB'den bir talep gelmediği için uygulamaz. Böyle bir ihtimal var mı? Kağıt üzerinde kalma ihtimali nedir? İKV yıllardır çeşitli konularda izleme karnesi hazırlıyor. Bu konuda da hükümetin uygulamalarını yakından izleyerek eylül ayında hangi noktadayız, açıklayacağız. Bu program hiç olmazsa 2007'nin kayıp yıl olmadığını ortaya koyuyor. Tabii ki uygulama çok önemli.
İş dünyası nasıl bir çalışma içine girmeli?
İş dünyası kısa süre içinde kendi konumunu ortaya koyacak çalışmalara mikro düzeyde başlamak zorunda. Sektörlerin ve bunun altında şirketlerin mevzuattan nasıl etkileneceğinin nasıl bir maliyetle karşı karşıya kalacağının saptanması için etki analizleri çok önemli...
Türkiye'nin AB'ye tam üyelik sürecinde en önemli sorunu ne sizce?
Eğitim en önemli sorundur. Bu konuda çalışan çok değerli kurumlar var. Örneğin iki kurumun benim yaşamımda çok önemli yeri var. Bunlardan ilki Darüşşafaka Lisesi, diğeri de Türk Eğitim Vakfı'dır. Darüşşafaka, yedi yaşımda kaybettiğim babam ve içinde bulunduğum yoksul ortam nedeniyle okuma imkânım hiç yokken bana elini uzattı, benim gibi yüzlerce gence sağladığı imkânla okuma fırsatı verdi. TEV ise yurtdışında lisanüstü eğitimimi tamamlamak için olanak sağladı. Dikkat ederseniz yaşamımda en önemli yere sahip her iki kurum da eğitimle ilgili. Her ikisi de Türkiye'nin aydınlık geleceğinin eğitimden geçtiğine inanan hayırsever insanlarımızın bağışları ile vücut bulup yaşayan kurumlardır.
BEŞ SEKTÖRDE ETKİ ANALİZİNE OTOMOTİVLE BAŞLIYORUZ
Etki analizlerinin önemi ne?
Yol haritasıyla Türkiye müzakerelerde alacağı pozisyonu belirlemiş oldu. Şimdi müzakerelerden en fazla etkilenecek kesimlerin hangileri olacağı, uyum sürecinin neler getireceği, kimin nasıl etkileneceğine yönelik bilgi paylaşımı başlıyor. İKV olarak bu kapsamda 5 temel sektörde çalışma başlatıyoruz. Çimento/seramik, kimya, gıda, tekstil/konfeksiyon ve otomotiv sektörlerinden oluşan bu beş sektörde, 32 müktesebat başlığını ele alarak, ilgili sektörü ektileyebilecek unsurların neler olacağını, maliyet profillerini ortaya çıkaracağız. Çalışmalarımız 24 Nisan'da otomotiv sektörü ile başlayacak.
AB'DEKİ GİBİ ETKİ ANALİZİ UZMANI YETİŞTİRECEĞİZ
Türkiye'de etki analizlerini yapabilecek kadrolar var mı? Bazı sıkıntılar olduğu söyleniyor.
AB'de yapılan her yasal düzenlemede etki analizi yapılır. Türkiye'de ise hem etki analizini gerçekleştirecek yeterli uzman yok, hem de etki analizi kalite kontrolünü denetleyecek merkez yok. İKV olarak bu kapsamda etki analizi alanında uzmanların eğitimi programına da başlıyoruz. Mayıs ayında başlaması planlanan bu eğitim, Jacobs and Associates ile işbirliği içinde gerçekleştirilecek. Bu konuda öncü olarak 30-40 kişinin eğitilmesini sağlayacağız.
TÜRKİYE İLETİŞİM STRATEJİSİ OLUŞTURMALI
Bugüne kadar AB çalışmalarını sivil toplum örgütleri ayrı ayrı sürdürdü. Bundan sonra da böyle mi gidecek. Ortak çalışmalar olacak mı?
AB toplumsal bir proje, bu nedenle de tüm kesimlerin bu sürece katılımı şart. Yol bu konuda çalışmalar her örgüt tarafından sürdürülüyor, sürdürülecek de. Ortak çalışmalar da yapacağız. Örneğin etki analizleri ve uzman eğitimleri TOBB sektörel meclisleri çalışmalarına derinlik kazandıracak. Ancak AB sürecinde tüm kurumların sıkı bir işbirliğine ihtiyacı var. Sadece Türkiye'deki çalışmalar için değil bu işbirliği yurtdışında Türkiye'yi destekleyen bir kamuoyu oluşturmak için de çok önemli. Ciddi, kapsamlı bir iletişim strateji hala oluşturulamadı. Bunun geliştirilmesi gerekli. AB'de hâlâ Türkiye'ye yönelik kuşku, korku ve bilinmezlik söz konusu.