İşte o an ‘Güneşi neden soğutmuyoruz?’ diye düşünmeye başladım

Güncelleme Tarihi:

İşte o an ‘Güneşi neden soğutmuyoruz’ diye düşünmeye başladım
Oluşturulma Tarihi: Aralık 02, 2016 10:25

Almanya’nın Aachen kentinde yaşayan Dr. Ahmet Lokurlu, Türkiye kökenli ünlü bir bilim ve iş adamı. ‘Güneşi soğutan adam’, ‘Güneşin efendisi’ olarak da tanınan Lokurlu, kendisine ait Soliterm Group ile dünyanın dört bir yanında güneş enerji sistemleri kuruyor. Açık teninden dolayı çocukluğundan beri güneşle sorun yaşayan Lokurlu, Türkiye tatilinde güneş çarpmasına maruz kalınca bu sektöre yönelmiş. İnsanların pek çok alanda olduğu gibi enerjide de zekalarının çok küçük bir kısmını’ kullandıklarını söyleyen Ahmet Lokurlu, Türkiye’nin nükleer enerji yatırımını da gereksiz buluyor.

Haberin Devamı

ÜNİVERSİTEYİ Türkiye’de bitirdiniz... Almanya’ya gelme fikri nereden çıktı?

Türkiye’de makine mühendisliği eğitimi aldım. Almanya’ya geliş nedenim teknik konuda eğitim almak, doktora yapmaktı; böyle başladı macera. Buraya geldikten sonra enerji ve proses mühendisliği okudum.
Türkiye yıllarınız nasıl geçti?
Çocukluğum doğduğum Kars’ta geçti; daha sonra Ankara’ya taşındık. Babam memurdu. Bir memur ailesinin terbiyeli, çok çalışkan, hep kendine özgü düşünceleri olan çocuğuydum. Çocukken fizikle, uzayla ilgili kitaplar gördüğümde okurdum. Yaptığım her şey diğerlerinden farklıydı. Çevremdeki şeyleri acaba bu nasıl oluyor veya neden başka türlü yapmıyorlar diye düşünürdüm. Okulda hep birinci, ikinciydim. Çocukların hiç hoşuna gitmezdi ve gıcık olurlardı bana.
‘Güneşi soğutan adam’, ‘Güneşin efendisi’ gibi unvanlarınız nereden geliyor?
Aslında enerji ile uğraştığınızda dünyanın ne kadar sorunlu bir yer olduğunu, bir çok şeyin çok daha zekice yapılabileceğini görüyorsunuz. Örneğin insan beyni saatte 28.000 kilometre hızla giden uzay araçları yapabiliyor ama dünyada etrafınıza baktığınızda zekanın çok küçük bir kısmının kullanıldığını görüyorsunuz. Enerjide de böyle. Ne yapıyoruz örneğin kömürü, gazı 2000 dereceye kadar yakıyor buhar ya da gaz üretiyoruz. Sonra onunla türbin çeviriyor elektrik elde ediyoruz. Sonra o elektrikle ortamı 20 dereceye ısıtıyoruz. Oysa o 20 derecenin elde edilmesi için o kadar yöntem var ki ama kullanılmıyor. Şimdi soğutmaya geliyoruz: Bir yerde ne kadar güneş varsa o kadar soğutmaya ihtiyaç vardır. Ne yapıyoruz? Yine bildiğimiz süreçle elde ettiğimiz elektrikle soğutmaya çalışıyoruz. İşte fikir orada başladı. Neden güneşi soğutma için kullanmayalım? Bunun için laboratuvarda çalışmalar yaptım; makineler geliştirdim. Yani buzdolaplarında elektrikle yapılan şey güneşin ısısıyla yapılıyor. Güneşi kullanıp kendisinin neden olduğu sorunu çözüyorsunuz.
Güneş parkları yapmışsınız bu nasıl bir sistem?
Güneş parkı, bir binanın elektriğini, soğutmasını, ısıtmasını güneşten yapmaktır. Binalara son derece şık kombine sistemler kuruyoruz. Örneğin binaların güney kısmı güneş aldığı için içerisi yanar. Biz o cepheye parabol panelleri koyuyoruz. Paneller bir yandan güneşi engelleyerek gölge yapar, diğer yandan güneşi emerek soğutma elde eder. Çatıların üzerine de paneller koyarak elektrik elde ediyoruz. Bunları kombine kullandığımız zaman hem elektrik, hem ısıtma, hem de soğutma imkanı oluyor.
Güneş enerjisinden soğutma fikri nasıl doğdu kafanızda?
1990’lı yıllardı, Türkiye’nin güneyinde tatil yapıyordum. Güneşin altında fazla kaldım. Güneş çarpması sonucu doğdu bu fikir. O zaman, “Güneşi neden soğutmuyoruz?” diye gelmişti aklıma. Almanya’ya döner dönmez hemen literatür araştırmasına başlamıştım. Benim cildim çok hassastır. Biraz güneşte kalsam hemen kıpkırmızı olur yüzüm. Hatta Almanya’da bile güneş çarptı beni. Hastaneye gittiğimde Alman doktor çok gülmüştü. “Bir Türk’ü Almanya’da nasıl güneş çarpar!” diye. Çocukken de çok güneş çarptı beni, yüzümde lekeler olurdu hemen. Güneş bir yandan beni çok rahatsız ederdi bir yandan da bütün geleceğim oldu.
Şimdi güneşten intikam alıyorsunuz diyebilir miyiz?
Tam tersine ben intikamı uyum olarak alıyorum. Ben sadece güneşin o gücünü soğutmada nasıl kullanabileceğimi düşünüyorum ve dünyanın birçok ülkesine bu sistemleri kurarak bunu tüm dünyaya göstermiş oldum.
Firmanız Soliterm’i biraz anlatır mısınız?
Meksika, Almanya, Türkiye, Güney Afrika, Fas, Şili gibi 12 ülkede tesisler kurduk. Şimdiye kadar 25 tesis yaptık ama bu bizim kapasitemizin çok altında.
Ben işi ilk kez tanıttığım zaman dünya hazır değildi buna. Pazarın belli bir ürünü kabul etmesi lazım. Biz bu dönemde teknolojiyi geliştirdik ve yatırımlar yaptık. Türkiye’de de yatırımlar yaptık. Mesela dünyada robotlarla parabol sistemleri üreten bir tek tesis var o da Türkiye’de.
Türkiye’nin nükleer santrallere yatırımını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben oldukça gereksiz buluyorum. Türkiye’nin nükleere gerçekten ihtiyacı yok. Türkiye 8 bin 700 kilometre kıyısı olan bir ülke yani müthiş bir rüzgar potansiyeli var. Çok güneş alan bir ülke. Türkiye’nin en az güneş alan yeri Karadeniz Bölgesi, Almanya’nın en fazla güneş alan yeri ise Bavyera. Karadeniz Bölgesi, Bavyera’dan yüzde 20 daha fazla güneş alıyor. Yani hem kendisine fazlasıyla yetecek kaynakları var ve hem de bu teknolojilere sahip olup bunları birçok ülkeye ihraç etme şansı var Türkiye’nin.
Alternatif enerji konusunda Türkiye’yi nasıl görüyorsunuz?
Türkiye enerjisi yoğun bir ülke. Dünyanın beşinci büyük jeotermal kaynaklarına sahip. Almanya’da 3-4 kilometre kazıyoruz 40-50 derece yeraltı suyu çıkıyor, Türkiye’de 100 metre kazıyoruz, 80 derece çıkıyor. Türkiye’de yeri iki kilometre kazdığınızda 160-170 derece sıcaklığı var. Bunu bizim sistemimizle 450 dereceye çıkartarak elektrik üreteceğiz. Yazın soğutmada kullanacağız. Ayrıca sanayide buhar olarak kullanacağız. Bu projeyle Türkiye’ye kendi potansiyelini göstereceğiz. Almanya’nın ne güneşi, ne jeotermali yüksek ama enerji bağımsızlığına çok önem veren bir ülke. Türkiye güneş enerjisinden yeterince faydalanmıyor. Sadece Konya’nın yüzölçümünün yüzde 13’ünü kullansanız tüm Türkiye’nin enerjisini karşılarsınız. Almanya’da güneş sisteminden üretilen elektrik 45 bin megawatt’tır, rüzgardan üretilen yine aynı miktardadır, hidroelektrik santrallerinden üretilen elektrik 5 bin megawatt’tır. Türkiye’de bütün kurulu güç santrallerinin yani konvansiyonel kömürle, gazla çalışanlar da dahil toplamı 75 bin megawatt’tır. Almanya’da sadece yenilenebilir enerji 100 bin megawatt’ın üzerinde.
Kurduğunuz Alman-Türk Enerji ve Çevre Enstitüsü neler yapıyor?
Kamu yararına çalışan bir enstitü. Bütün Ar-Ge çalışmalarımızı enstitü üzerinden yapıyoruz. Bu enstitü Almanya’dan Türkiye’ye know-how transferi yapmakta. Türkiye’nin buna gerçekten çok ihtiyacı var. Almanya’nın da ihtiyacı var, Türkiye Almanya için bir pazar. İki ülke de bizim ülkemiz olduğu için enstitü iki ülke arasında çok iyi bir köprü olacak. Almanya teknolojide çok ileri. Biz de bu ülkenin bir parçası olarak toplumda belli yerlere geldik ve bunu kullanmamız gerekiyor. Bizim burada oluşumuz Türkiye için bir artı değer. Türkiye’den gençleri buraya getirip doktora çalışmaları yaptırıyorum. Tabii Türkiye’ye geri dönmeleri koşuluyla.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!