Raporun en çarpıcı yönlerinden biri mali uyumun önemine dikkat çekilen bölüm. Bu bölümde orta ve uzun vadede Türkiye'nin yüksek faiz dışı fazla vermeye devam etmesi gerektiği belirtilirken, borçların sürdürülebilirliği açısından orta dönemde her yıl yüzde 6.5 faiz dışı fazla rakamının devam etmesi gereği üzerinde duruluyor. Dünya Bankası'nın Türkiye raporunda bankacılık alanında yapılanların yeterli olmadığı, daha birçok adımın atılması belirtilirken, BDDK'nın bağımsızlığının Türkiye için kritik olduğunun da altı çiziliyor. Raporun Türkçe özeti de hazırlandı. Özet rapor
İsmail Aslan tarafından bugün sunulacak
TÜRKİYE İÇİN SENARYOLAR:
Raporda Türkiye için hazırlanan değişik senaryolar yeralıyor. İşte özet:
Reform senaryosunda yüzde 5 büyüme öngörülmektedir ancak demografik koşulları göz önüne alındığında, AB ile yakınlaşma yönünde gerçek ilerleme kaydetmek için daha da yüksek büyüme gerekecektir. Bu, aşağıdakiler dahil orta vadeli reform programının kararlı bir şekilde uygulanmasının stratejik gereğini vurgulamaktadır:
yapısal mali reformların derinleştirilmesi;
kamu harcamaları yönetimini iyileştirecek kurumsal reformların devamı;
bankacılık, enerji, tarım ve telekomünikasyon alanlarında yapısal reformların sürdürülmesi;
kamu altyapı hizmetleri ve kamu bankaları üzerinde odaklanılarak, özelleştirmenin hızlandırılması;
beşeri sermayeye daha fazla yatırım yapılması ve rekabetçiliği ve istihdamı teşvik eden işgücü piyasası politikaları da dahil olmak üzere, daha güçlü sosyal politikalar.
Ekonomik reforma ilişkin yerinde sayma senaryosu, Türkiye'nin iç ve dış şoklardan zarar görebilecek durumda olması ve yatırımcı güvenini arttırma gereğinden dolayı geçerli olmayabilir. Yapısal reformların 2003'ten itibaren hız kaybettiği
(yarı yolda kalan) senaryoda, sürdürülebilir mali uyum için kilit koşullar yerine getirilmemiş olacaktır. Canlanma yavaşladıkça bütçe gelirleri düşerken, harcamalar da genişlemeci mali politika varsayımıyla artacaktır. KKBG kötüleşecek ve enflasyonu sınırlama konusunda kaydedilen ilerleme durmaya başlayacaktır. Türkiye'nin kredibilitesi düşecek ve ekonomi iç ve dış şoklar karşısında büyük ölçüde zayıf kalacaktır. Türkiye'nin kamu sektörü borç yükü orta vadede çok yüksek düzeylere çıkacaktır. Kötü mali performans, düşük büyüme hızı ve yüksek faiz hadlerinin birleşimi kamu borcu için sürdürülemez bir yol oluşturacaktır. Enflasyonun ve daha yüksek faiz hadlerinin dönüşü özel yatırımları dışarı itecektir. Taze sermaye girişi olmadığından ekonomi dış borçları ödemek için car hesap açıkları yaratmak zorunda kalacaktır. Bu şartlarda, 2003-06 döneminde yıllık GSMH büyümesinin yüzde 2'den fazla olamayacağı öngörülmektedir. Bu senaryo refah açısından çok olumsuz etkiler doğuracaktır 2006 yılına gelindiğinde, tahmini kişi başına gelir sürdürülen reform senaryosundakinden yaklaşık yüzde 20 daha düşük olacaktır. Açıktır ki düşük büyüme senaryosu Türkiye için sürdürülebilir değildir
AB STRATEJİK ÇIPA
Makroekonomik istikrar, görülebilir gelecekte, sürdürülebilir yüksek düzeyde mali uyuma bağlıdır. Mali uyum, yapısal reformlar ve sıkı para politikası da dahil destekleyici makro politikalarla güçlendirilmelidir. Eğer Türkiye
AB'ye doğru güvenilir bir şekilde yol alırsa orta vadede en azından enflasyon-büyüme çelişkisinin maliyetini minimize edebilecektir.
Kamu sektörü kurumlarını modernize etme ve kamu yönetimini iyileştirme konusunda kararlı uygulamalar kaliteli mali uyum ve iş ortamının iyileştirilmesi için kritik bir öneme sahiptir.
Büyüme sürecini geliştirmek ve sürdürülebilir hale getirmek finansal ve reel sektörün performansındaki iyileşmeye bağlıdır. Geniş bir yelpazedeki yapısal reformlar, mali sistemi güçlendirmek, kurumsal yeniden yapılandırmayı desteklemek, düzenleyici reformları tamamlamak ve özelleştirme ve piyasa serbestleştirilmesini hızlandırmak amacıyla derinleştirilmek zorundadır.
Sosyal politikalar geliştirilmelidir. Devam eden reform sürecinin olumsuz etkilerini azaltacak, insan kaynakları seviyesini artıracak ve maksimum iş yaratmak için işgücü piyasalarının etkin çalışmasını sağlayacak önlemler alınmalıdır. Gelirler politikası Türkiyenin rekabet gücünü koruyacak şekilde oluşturulmalıdır.
Sürdürülebilir büyüme, Türkiyenin ticaret ve sermaye hareketleri açısından dünya ekonomisi ile daha fazla entegrasyonuna bağlıdır. Güçlü ihracat performansını korumak, doğrudan yabancı sermayeyi özendirmek ve güven ortamını iyileştirmek amacıyla yapısal reformlar gerekmektedir. Ekonominin dış şoklara karşı kırılgan olduğu dikkate alındığında kur politikalarındaki esnekliğin devamı önemli olmaktadır.
AB tam üyelik sürecindeki çabalar
Türkiye'nin reform çalışmalarına stratejik bir dış çapa olacaktır'.
Bankacılıkta yapılması gereken önemli işler var
Sağlıklı bir mali sektör makro istikrarı destekleyecek ve özel yatırımları tetikleyecektir.
2001 krizi sonrasında, bankacılık sistemi reformu konusunda yapılanlar çok hızlanmış olmasına rağmen hala yapılması gereken çok önemli işler vardır. BDDK kurulmuş, bankacılık mevzuatı AB ve Basel normlarına göre yenilenmiş, zayıf bankalara müdahale edilmiş, ve kapsamlı bir yeniden sermayelendirme operasyonu yapılmıştır. Bankacılık krizi atlatan diğer ülkelere oranla,Türkiye'de krizin maliyeti çok yüksek olmuştur. Bütün yapılanlara rağmen piyasalarda bazı özel bankaların yeteri kadar sermayelendirilmediği konusunda algılama devam etmektedir. Bu algılamanın nedenleri çeşitli faktörlere dayanmaktadır. Bunlar:
Bankaların yeniden sermayelendirme kapsamında artırılan sermayelerinin çok önemli bir kısmı enflasyon muhasebesi nedeniyle oluşan varlık değerlemesinden kaynaklanmaktadır.
Grup kredilerinin sermaye tabanından düşülmesini öngören düzenlemeyi kaldıran mevzuat değişikliği yapılmıştır. Bankaların yüksek miktardaki DİBS portföyünün risk ağırlığı sıfır olarak belirlenmiştir.
Diğer yandan, bankalar, yüksek gurup kredileri ve devam eden vade uyuşmazlığı nedeniyle karlılık sıkıntısı çekmektedir. Kamu bankaları yeniden yapılandırılmasının tamamlanması ve özelleştirilmesi süreci içinde yeni önlemlerin alınması gerekmektedir. Bu devamlı siyasi destek gerektirmektedir. Bankacılık dışı sektörlerin geliştirilmesi orta vadede önemli gündem maddelerinden biri olacaktır.
Sürdürülebilir büyümenin önündeki iç ve dış riskler
Sürdürülebilir büyümenin önünde, dikkate alınmak zorunda olunan önemli risk faktörleri vardır. Bunlardan iç riskler;
Mali sektör reformlarının tamamlanmaması ve Hazine'nin yüksek miktarda borçlanma ihtiyacı, özel sektör yatırımcılarının finansman yollarını kapatabilir .
Kriz sonrası zor duruma düşen şirketlerin ve bu alandaki yeniden yapılandırma çalışmalarının yavaş olması, rekabet gücünün artırılması ihtiyacı doğurabilir. İş gücü piyasasındaki katılıklar, işgücü verimliliğini artırmakta ve yeni iş alanları yaratmakta gecikmelere neden olabilir. Dış riskler;
Dünya ekonomisinde beklenen düşük büyüme hızı, uluslararası yatırımcıların risk iştahını azaltarak, doğrudan yabancı sermayenin gelişini azaltabilir.
Irak'ta potansiyel savaş sonrası istikrarsızlığı; BM ticaret kısıtlamalarının kalkması nedeniyle artan bölgesel ticaret hacmi, Türkiyenin ödemeler dengesi için olumlu olmasına rağmen, Irak savaşının ekonomiye olumlu etkileri doğal olarak orta vadeli olması yanında olumsuz etkileri yakın zamanda görülmektedir.
2003 ve daha sonraki yıllar için yapılan dış finansman planları, daha çok uluslararası piyasa borçlanmalarına dayanmaktadır. Uluslararası piyasalardaki mevcut durum gözönüne alındığında Türkiye bu planlarını gerçekleştirmekte zorlanabilir.