İstanbul'da, her üç tüp sudan ikisi mikroplu çıktı

Güncelleme Tarihi:

İstanbulda, her üç tüp sudan ikisi mikroplu çıktı
Oluşturulma Tarihi: Ocak 03, 2000 00:00

Haberin Devamı

İSTANBUL'da 73 ayrı marka tüp su satıldığı, bunların da sadece 23'ünün ruhsatlı olduğu belirlendi. kaçak dolum yapılan 50 ayrı markaya ait tüp suların ise kirli ve mikroplu olduğu tespit edildi.

İSTANBUL'da satılan her üç tüp sudan ikisinin kaynak suyu adı altında kirli ve mikroplu su olduğu ortaya çıktı. Belediye İl Sağlık Müdürlüğü'nün son bir yıl içinde yaptığı denetlemeler sonucunda İstanbul'da 73 ayrı marka tüp su satıldığı, bunların da sadece 23'ünün ruhsatlı olduğu belirlendi. kaçak dolum yapılan 50 ayrı markaya ait tüp suların ise kirli ve mikroplu olduğu tespit edildi.

Şebeke sularındaki kirlilik, 1994 yılında had safhaya ulaşınca, ‘‘denize düşen yılana sarılır’’ örneğinde olduğu gibi İstanbullular da çareyi, kaynak suyu satan istasyonlarda arama yoluna gitmişti. Su istasyonlarının mantar biter gibi hemen hemen her köşe başında türemesi sonucunda, sayıları bir anda 7 bine ulaşmıştı. Yeterli denetimin yapılamaması sonucunda da bu 7 bin su istasyonundan büyük bölümünü sağlıksız su satışına yöneltmişti. Sağlıksız su satışının engellenebilmesinin çaresi de, su istasyonları kapatılarak bulundu.

Ancak, evdeki hesap çarşıya uymadı. Kapatılan su istasyonlarının yerini alan 19 litrelik tüp sularda, hemen sisteme adapte oldu.

KAYNAK DİYE SATIYOR

Arkadaşımız Zeliha Aslan, Belediye İl Sağlık Müdürü Mecit Çalışkan'la İstanbul'da satılan tüp sularla ilgili olarak görüştü. Çalışkan, yaptıkları denetimler sonucunda İstanbul'da 73 ayrı marka tüp su satıldığını belirlediklerini söyledi. Çalışkan, ‘‘Ancak, ruhsat almış su firmalarının sayısı sadece 23... Diğerleri ise hangi şartlarda ve nerelerde dolduruldukları belli değil. Önüne gelen bir kuyu kazıyor. Buradan çıkan suyu polikarbonat ambalaja doldurup pazarlıyor. Bu kaçak firmalar polikarbonatları da kendileri ürettirmiyor. Piyasadan boş ambalajları topluyor. Daha sonra suları bunlara doldurup kapaklıyorlar. Bu nedenle ruhsatlı çalışan firmaların ambalajlarına bile su doldurabiliyorlar. Bunları yakaladığımızda imha ediyoruz. Haklarında gerekli yasal işlemleri yapıyoruz. Ama bir süre sonra başka bir bölgede faaliyet göstermeye başlıyorlar’’ dedi.

Kasım ve aralık aylarında İstanbul'da yaptıkları denetlemelere de değinen Çalışkan, ‘‘iki ayda denetlenen 63 su istasyonundan sadece 15 tanesinin ruhsatlı olduğunu belirledik. 29 istasyondaki polikarbonat ambalajdaki tüp su yönetmeliğe uygun çıktı. 16 firmaya eksikliklerinin tamamlaması için süre verdik. 24 firma hakkında ise yasal işlem başlattık. Aynı süre içerisinde alınan 130 numuneden 57 tanesi içme suyu yönetmeliğini uygun, 73 tanesi ise uygun değil’’ dedi.

İstanbul'daki ruhsatlı sular

Kevser

Dağdelen

Şadırvan

Hisar

Beypınarı Koçbey

Kuzey Kaynak Suyu

Kum

Kemer

Hamidiye Kaynak Suyu

Mercan

Sırmakeş

Özkayışdağı

Elmas

Kardelen

Komili

Erikli-Oba

San

Sural

Hünkar

Buzdağı

Canpınar

Koru

Altın Çam

Sahra (*)

Şırlan (*)

Özayran (*)

Ser (*)

Köyüm (*)

Damla (*)

Üçpınar (*)

Sırma (*)

(*) Ruhsatı diğer illerden alınıp, İstanbul'da satılan su markaları.

Şampuan reklamları kafa karıştırıyor

Okuyucularımızdan Haluk Başar, Organics şampuanlarının ilk piyasaya çıktığı günlerde reklamlarında glucasil maddesini ön plana çıkarıldığına daha sonra bundan vazgeçildiğine dikkat çekiyor. Başar, Organics'in şimdi şeker, protein ve vitamin içerikli olarak tanıtıldığına değinerek ‘‘Şampuan reklamları kafamızı karıştırıyor. Glucasil kullanmaktan önemsizliği anlaşıldığı için mi, yoksa sağlığa herhangi bir zararı olduğu için mi vazgeçildi?’’ diye soruyor.

Konuyla ilgili olarak Organics şampuanlarının temsilcisi Unilever Araştırma ve Geliştirme Koordinatörü Dr. Ahmet Uzuner'le görüştük. Uzuner, Glucasil ve glucasil complex'in bir madde adı değil ticari tanım olduğunu ve bunların tüm dünyada Unilever adına tescil edildiğini belirtti. Uzuner ‘‘Glucasil adı altında ürünlerimizde yer alan madde ‘glutomic asit mono sodyum tuzu' glucasil compleks adı altındaki ürünlerimizde ise ‘isoleciun ve glucose' maddeleri yeralıyordu. Şimdi ‘Enerji bileşimi' başlığı altında şampuanlarımızda bunlara ilave olarak protein ve vitaminler kullanıyoruz. Şampuanlarımızda kullanılan tüm maddeler canlı organizmalarda da bulunuyor. Bu maddelerin saç sağlığındaki önemi bilimsel çalışmalarla kanıtlandı. Reklamlarımız da bu kanıtlara dayanarak Sağlık Bakanlığı'nın izniyle yapılıyor. Şampuanların içeriklerinde yapılan değişikliklerin nedeni bu maddelerin zararlı veya önemsiz olmaları değil. Değişik araştırma laboratuvarlarımızda ortaya çıkan yeni gelişmelerin tüketicilerimizin ihtiyacının karşılanması amacıyla hizmete sunulmasından kaynaklanıyor’’ dedi.

Beko İngilizlerden tam not aldı

BEKO, İngilizlerin Tüketici Dergisi Which'den tam not aldı. Which, İngiltere'de satılan buzdolaplarını performans açısından test etti. Yapılan testler sonucunda Beko'nun CN260 modeli, dünyanın önde gelen bir çok markasını geride bırakarak, dört katagoride en yüksek notu aldı.

Test sırasında buzdolablarının etkinliğini ölçmek için, fiyat, enerji kullanımı, termostat kalitesi, soğutma gücü, soğutma sürekliliği, dondurma gücü, buz yapma ve buzdolabının çalışırken yarattığı ses kriterleri kullanıldı. Değerlendirilmeye alınan dolaplarda çevre dostu olması ön koşul olarak arandı. Beko, değerlendirmeye alınan tek Türk buzdolabı oldu ve İngiliz, Alman, İtalyan buzdolaplarını geride bırakarak, tüketicilerin satın alabileceği en iyi buzdolapları arasına girdi.

Arkadaşımız Cüneyt Uzunoğulları, Beko Beyaz Eşya yetkilileriyle görüştü. Beko'nun İngiliz buzdolabı pazarında yüzde 10 paya sahip olduğunu belirten yetkililer, ‘‘İngiltere'de yılda 350 bin adet Beko buzdolabı satılıyor. İngiltere'de Türkiye'den daha fazla buzdolabı satar konuma geldik’’ dediler. Which Dergisi'nin daha önce yaptığı testlerde de başarılı sonuçlar aldıklarına dikkat çeken Beko yetkilileri, 2000 yılında İngiltere pazarındaki pazar paylarını daha da artırmayı hedeflediklerini söylediler.

Tüketici ödüllerinin üçüncüsü dağıtılıyor

SANAYİ ve Ticaret Bakanlığı Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürlüğü, ‘‘Üçüncü Geleneksel Tüketici Ödülleri’’ için bilinçli tüketici, üretici ve satıcılarla tüketicileri koruyan kuruluşlar arasında yarışma düzenledi. Ödüllendirmede, tüketici bilincinin geliştirilmesi, yasal hakların kullanılması konusunda özendirilmeleri, tüketici talep ve tercihlerini dikkate alan firmaların teşvik edilmesi amacıyla 1999 yılında yapılan faaliyetler dikkate alınacak. Radyo-Televizyon programı, yazılı basın tüketici köşesi, bilinçli tüketici, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un uygulanmasında başarılı kuruluş, tüketici memnuniyetini ilke edinen firma, bilimsel çalışma ve hizmet dallarında verilecek ödüller için doğrudan aday olunabileceği gibi başka kişi ve kuruluşlar da aday gösterebilecek. Başvurular 1 Şubat 2000 tarihine kadar Tüketici ve Rekabetin Korunması Genel Müdürlüğü'ne gönderilmesi gerekiyor.

Depremden korkup eşyaları unuttular

Okuyucularımızdan Mahmut Gürel, Ataköy'de bulunan evinden yine Ataköy'deki başka bir eve taşınmak için Tuzcuoğlu firmasıyla anlaştı. Anlaşma 120 milyona yapılmasına karşın eşyalar taşınacağı gün firma yetkilileri eşyayı ancak iki kerede götürebileceklerini söyleyerek 50 milyon lira daha verilmesini istedi. Gürel çaresiz bu isteği kabul etmek zorunda kaldı. Ancak eşyalar taşındığı sırada Düzce Depremi gerçekleşti ve işciler korkudan taşıdıkları eşyaları asansörde bırakıp kaçtı. Yaklaşık bir saat sonra asansördeki eşyalar eve taşındı. Gürel, faks ve bilgisayar mausunun eksik olduğunu farketti. Firmayı arayarak zararının tazmin edilmesini istedi. Ne var ki sonuç alamadı. Konuyla ilgili olarak görüştüğümüz Tuzcuoğlu firması yetkilisi Mahmut Gürel, ‘‘Deprem sırasında işcilerimizin kaçması çok doğal. Asansörde kaybolan eşyalardan onlar sorumlu tutulamaz. Bina kapıcısının da eşyalara sahip çıkması gerekirdi’’ dedi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!