Güncelleme Tarihi:
TAŞI toprağı bir kez ‘altın’ ilan edilmiş bir şehir İstanbul. Yüzyıllarca bağrını kimlere açmadı ki… Anadolu’da bir umut arayanların bavulu eline kapıp geldiği bir durak oldu. Kimi hamal kimi işportacıydı başlarda… Şimdi hava kararınca İstanbul’un simgelerinden Galata Köprüsü ve civarında renkler çeşitleniyor. Afrika’dan, Ekvador’dan, Çin’den gelen işportacılar, İstanbul sokaklarında yeni hayatlarını arıyor. Eminönü’ndeki alt geçit, akşamları Afrikalı işportacılara emanet.
Sokakta doyan sanatçılar
Karaköy, Eminönü, Sirkeci’den sonra, Tünel’den Taksim’e yürüyoruz. Bütün büyük şehirlerindeki gibi dünyayı gezen sokak sanatçıları, performanslarını sergiliyor. Çin’den çıkıp boru çalarak dünyayı gezen kişi (adını söylemediği için bilmiyoruz) İstanbul’da sokak hasılatının azlığından yakınıyor. İnsanların çoğu izleyip gidiyormuş, ellerini ceplerine atmadan. Zaten karın tokluğuna yaşayan sokak sanatçılarının, İstanbul’da işi zor görünüyor. Bu yüzden daha kısa süre kaldıklarını söylüyorlar.
Türk dizilerinin yarattığı sempatiyle İstanbul başta Türkiye’ye Arap turist akını yaşandığını bilmeyen yok. Nadir de olsa Arap dilenciler bile şehre gelmiş. Ve Arapça, İngilizce, Türkçe yazılar ile Mısırlı ünlü şarkıcı Ümmü Gülsüm’ün şarkıları eşliğinde para toplamaya çalışan Türk girişimcilerle karşılaştık.
3 saatte ördüğü bilekliği 5 TL’ye satıyor
MARIA Estelina, Ekvador’dan üç arkadaşıyla büyük umutlarla 5 ay önce İstanbul’a gelmiş. Ekvador’dan getirdiği şalları; minik, oyuncakları; el örgüsü bileklikleri ve bir yığın incik, boncuğu yer tezgahında satıyor. Her birini örmek 3 saat süren bileklikleri, 5 liraya satıyor. Ekim sonunda ülkesine dönerken biriktirebildiklerini götürmek istiyor. Çok para kazanamamış ama çabalamış. Polisten korkuyor.
Keşke buralı olsaydım
SENEGAL’den 6 ay önce İstanbul’a gelen İbrahim Sow, neden Türkiye’ye geldiğini bilmiyor. Sanki uluslararası çete, o esnada bir İstanbul turu yapmış ve İbrahim de mecburen o kafileye katılmış. “Keşke buralı olsaydım” derken bir özenmeden çok, kendi şartlarına isyan yansıyor sesine. Türkiye’de insanların iyi olduğunu söylüyor ama bir taraftan da onunla bugüne kadar alışveriş yapmanın dışında konuşan tek Türk kadını olduğumu söylüyor. Emin olamayıp birkaç kez soruyor “Gerçekten Türk müsün?”
Koca ve ağabeyle maceraya atıldık
EKVADORLU üç müzisyen küçük bir grubu eğlendirmeyi başarıyor. Beş aylık İstanbul turlarının iki ayı geride kalmış. Martina Hvenala, kocası Germain Tanama ve ağabeyi Germain Ardlano ile birlikte bir maceraya atıldığını anlatıyor. Çolu çocuğu memlekette bırakıp, “Biraz dünyayı gezip para kazanalım” demişler. Ekvador’da para kazanmanın güçlüğünden yakınıyor üçlü. İstanbul’un adını duyup gelmişler. Bu gürültülü ve koca şehirde daha çok turistlerden ekmek yiyorlarmış.