İstanbul Finans Merkezi’ni bina dikmek gibi anladılar

Güncelleme Tarihi:

İstanbul Finans Merkezi’ni bina dikmek gibi anladılar
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 15, 2010 00:00

İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince, sermaye piyasasının geliştirilmesi konusunda atılan en somut adımın İstanbul Finans Merkezi olduğunu belirterek, “Bu fikir bile çok yanlış anlaşıldı. Çoğu, ‘İstanbul’da bir yere binalar dikecekler’ dedi. Finans Merkezi, dünyanın iyi piyasalarından daha iyi para ve sermaye kurallarını getirecek. Eski demirperde ülkelerine özenilmemeli” dedi.

TÜRKİYE’de özel sektörün birçok konuda uluslararası rekabete ayak uydurmakta zorlandığını, bunun ardında yatan en önemli nedenin ‘sermaye piyasasının yeterince gelişmemesi’ olduğunu vurgulayan İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince, sahip olunan müteşebbis gücünü, serbest piyasa kurallarını koyarak harekete geçirmek gerektiğini söyledi.

Sözle yetinmemek lazım

Türkiye İş Bankası’nın “İş’le Buluşmalar” adlı toplantılarının temmuz ayı durağı Sakarya oldu. İş Bankası’nın Türkiye’de özel sektörün ve özel teşebbüsün destekleyicisi ve yaratıcısı olma misyonunu devam ettirdiğini dile getiren Ersin Özince, “Madem ki ülke ekonomisi bizim endişemiz, sermaye piyasasının mutlaka geliştirilmesi gerektiğini söylemeye devam etmeliyiz. Sermaye piyasasının güçlendirilmesi konusunda sadece söylemle yetinmiyoruz” dedi. Özince şöyle devam etti:

Kâr beklentimiz yok

“Kalkınma bankacılığı anlayışı sona ermesine rağmen, kâr beklentisi olmadan çabalarımızı sürdürüyoruz. Türkiye’de sermaye piyasasının geliştirilmesi konusunda atılan en somut adım, İstanbul Finans Merkezi. Bu fikir yanlış anlaşıldı. Çoğumuz, ‘İstanbul’da bir yere bir şey yapacaklar, bir yere binalar dikecekler. İş Bankası da zaten dikti kuleyi gitti’ dedi. Ankaralılar da öyle düşünüyorlar zaten. İstanbul Finans Merkezi fikrinden düşünülen, tamamen liberal serbest piyasa ekonomisinin doğru düzgün yapılabileceği, dünyanın iyi uygulamalı piyasalarından daha iyi para ve sermaye kurallarına sahip olacak bir ortam. Bu İstanbul’da da, bütün Türkiye’de de geçerli olacak. İstanbul’da kurarsanız bunu, Sakarya’da da bütün Türkiye’de uygulayacaksınız. Hatta Türk yatırımcı değil yabancı yatırımcıyı da özendirecek kurallar uygulayacaksınız. Eski demir perde ülkelerine özenilmemeli. Türkiye, serbest piyasa kurallarıyla harekete geçmeli.”

Bu deneyimi kurumlaştırmalıyız

Türkiye ekonomisinin oldukça boyutlu bir ekonomi haline geldiğini söyleyen Özince, ekonomik büyüklük anlamında, şu an bile ‘hiç umulmazken’ dünyanın ilk 20’si arasına girildiğini belirtti ve “Öylesine ummuyorduk ki, bize piyangodan bir şey vurmuş gibi geldi. Bana biraz öyle geliyor. Ne yaptık da ilk 20’ye girdik? Netice itibariyle bizim bunca deneyimi artık kurumlaştırmamız gerekiyor” ifadeleriyle de İstanbul Finans Merkezi’nin gerekliliğine işaret etti. Özince, bankaların büyük bölümünü yabancı yatırımcıların aldığını, öncesinde hemen hepsinin şahıs veya aile şirketlerine ait olduğunu kaydetti. Özince, ‘halka açılma’nın da tam bir model olamadığına dikkati çekerek, “gelişmiş ekonomilerde, bankaların çoğunun en büyük hissedarları dahi yüzde 20’yi geçen hisseye sahip değil” dedi.

Krizde 1000’i geçtik bugün 1120 şubeyiz

ERSİN Özince, son yıllarda gayrimenkul yatırımlarının fazlasıyla yatırım aracı olarak görüldüğüne dikkati çekerken de “Bu durum, dar olan kaynakları bir miktar daha ağırlaştırıyor” ifadesini kullandı. İş Bankası’nın kriz döneminde şube sayısını arttırdığına işaret eden Ersin Özince, “Önceki sene Türkiye kriz söylemleri içindeyken, biz 1000 şubeye doğru saymıştık, şu anda şube adedimiz 1120’yi geçti. Kârlı olan şubeleri belirli bir sıralamayla açacağız. Şubelerimizin kârlılığını iş adamlarımızın ticareti belirliyor. Ümit ediyorum ki iş adamlarımızın işleri daha bol ve bereketli olur” dedi.

Sakarya ve Kocaeli depreme rağmen kredi borcuna sadık kaldı

İŞ Bankası Genel Müdürü Ersin Özince, Sapanca’daki Güral Otel’de düzenlediği “İş’le Buluşmalar Toplantısı”nda yaptığı konuşmasında bankanın tarihi ve Türkiye’nin ekonomi geçmişiyle ilgili ilginç bilgiler paylaştı. Ersin Özince, “8-10 senedir klişeleşmiş bir ifadem vardı. İnsanımız ölmüşünün borcunu ödüyor. Yani uluslararası piyasada bir çok yerde bankalar neden batıyor? Borçlu borcunu ödemiyor. Aldığı malın değeri düştü diye ödemiyor. ‘Ben niye ödeyeyim bunun borcunu, nasıl olsa düşmüş’ diyor. Deprem sonrasında bu yörede hiç paramız batmadı. Ne Sakarya, ne Kocaeli’nde ne bir yerde. Hayatını kaybeden bir çok müşterimizin yakınları hatta bazen de iş arkadaşları, ahbapları ödedi” dedi.

Krizin ağır şartlarında kredi vermeyi sürdürdük

İŞ Bankası Genel Müdür Yardımcısı Adnan Bali de, İş’le Buluşmalar’daki konuşmasında, krizin en ağır koşullarında dahi, banka olarak duruş ve iş süreçlerini değiştirmediklerini bildirdi. Adnan Bali, şunları kaydetti: “Kriz sürecinde, faaliyetten kaynaklanan kredi taleplerini karşılamaya devam ettik. İş yapana kredi vermeyi sürdürdük. Bu taahhüdümüzü Sakarya’da da devam ettirdik. Krizden en fazla darbe alan işletmelerin yaygınlıkla kullandığı ticari araç ve ticari iş yeri kredilerinde, daralan piyasada pazar payımızı, zaten birinci iken, ciddi oranda artırdık. Bir örnek de Sakarya... Sakarya’da 2009’da nakdi ticari krediler binde 5 daralırken, İş Bankası’nın nakdi ticari kredileri yüzde 8.3 arttı. İşi bozulanların, ödemelerinde aksama olan 11 binin üzerinde ticari müşterinin 1.1 milyar TL’yi aşkın kredisini yeniden yapılandırdık.”

Ceketi satalım fuarlara gidelim

DURMAZLAR Makine Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Durmaz, “Ceketimizi satalım fuarlara katılalım. Oraya dünyanın her yerinden insanlar geliyor. Sadece internetten olmuyor. İnsanın doğasında var. Şöyle bir elleme ihtiyacı, görme ihtiyacı hissediyoruz. İnsanoğlunun doğasında var. Almanya’nın 1 trilyon küsür dolar ihracatı içerisinde makine ihracatı yüzde 18. Yani 165 milyar dolar. İthalatı da 144 milyar dolar. Almanya’ya da Endonezya’ya da gidelim” dedi.

3 saatlik uçuşla 7 trilyon Euro’luk pazara ulaşıyoruz

SAKARYA Ticaret ve Sarayi Odası Başkanı A. Akgün Altuğ, İş’le Buluşmalar’da yaptığı konuşmada, Sakarya’nın yatırım avantajlarını anlattı. Altuğ, “Özellikle kara, deniz ve demir yolları açısından kavşakların üzerinde olmamız ciddi bir avantaj. İstanbul ve Doğu Marmara’nın ortasında bulunuyoruz. Ben bir daire çiziyorum ve ortasına Sakarya’yı koyuyorum. Bu dairenin ortasından herhangi bir kenarına iki saatlik araç yolculuğu yaptığınızda yaklaşık 20-25 milyon insanı kapsıyor” dedi. Sabiha Gökçen’den uçağa binildiğinde, 3 saatlik yolculukla yaklaşık 7 trilyon Euro’luk bir pazara hakim olunduğunu aktaran Altuğ, “Bu, Türkiye’nin avantajı ve Sakarya’nın avantajını anlatmak için iyi bir örnek diye düşünüyorum. Hepimizin yapacak çok işi var. Sakarya’nın ihracat yapan kuruluşlarının oranı yüzde 47. Sakarya ihracatta Türkiye’nin ilk 10 ili arasında. Hedefimiz ilk 5” dedi. Akgün Altuğ, 15 yıl önce Toyota’nın Sakarya’da üslenmesiyle, bölgenin ihracatının ciddi artışa geçtiğini hatırlattı.
İtalya örneği verdi
Oda olarak üzerinde ısrarla durdukları konunun ‘süs bitkileri’ olduğunu söyleyen Altuğ, “Bu ürünleri en iyi İtalya yetiştiriyor. İtalya’da 5 yılda istenilen verime ulaşan fidan Sakarya’da 3.5 yılda o pozisyona geliyor. Sakarya toprağı, suyu o iş için yaratılmış” dedi.

Boş arazileri yem bitkisi için kiralık istedik, vermediler

İŞ’le Buluşmalar’da; Saray Halı A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Necati Kurmel, 20 bin büyükbaş hayvana sahip olduğu Saray Çiftliği’ni anlattı. Türk halkının yeterince süt tüketmediğini söyleyen Necati Kurmel, “Ben bildiğim işi söyleyeceğim” dedi ve şöyle konuştu: “İstihdam yaratalım, hayvancılık yapalım diyoruz. ‘Milleti göndermeyelim gurbete’ diye yola çıktık. Hedefim çok büyüktü. 20 bin hayvan değil de 100 bin, 200 bin, 300 bin hayvan besi yapmak, süt yapmaktı hedefimiz. Şu an 20 bin hayvanımız var. 20 bin dönüm arazide tarım yapıyoruz. Kayseri’de 2 mahsul alabiliyoruz. Adapazarı’nda da iki üç mahsul almak mümkün. 30-40 bin veya 200 bin yapmak için devlet bize müzahir olmadı. Ben onlardan kredi istemiyordum. ‘Boş olan arazilerimizi verin, kiraya verin burayı yaygın hale getirelim’ dedik. Ama başarılı olamadık. Bu hükümet vermedi, önceki de vermedi, bundan sonraki de vermeyecek.”

Tarladan apartman katına

Hükümetin milletten, milletin de hükümetten haberi olmadığını ileri süren Kurmel, “Adapazarı’nın toprakları çok verimli. 2-3 mahsul almalı. Adapazarı toprağı emmeli. Uzaktan değil de yakından incelenmeli bu topraklar. Sakıp Sabancı, ‘Çukurovalı tarladan uzaklaştı apartman katına çıktı’ derdi. Sakaryalı bu toprakların değerini bilmeli” dedi. Kurmel, Türk halkının yeterince süt tüketmediğini de belirterek, şöyle konuştu:

Nüfus arttı hayvan azaldı

“Süt içilmemesi nedeniyle süt para etmiyor. Sütün para etmediği için de üreticiler hayvanlarını kestirdi. İnekler de kesilince et kalmadı” dedi. Bu şartlarda et fiyatlarının arttığına işaret eden Kurmel, şöyle devam etti: “Hükümet, ‘bir holding, bir tavukçu, bir halıcı, bunlar spekülasyon yapıyor’ diyor. Nasıl tutarsın, hayvan yem yiyor. Nüfus çoğalıyor, hayvan sayısı azalıyor. Pazar öyle duyarlı ki, et fiyatı 17 liraya çıktığı zaman, pazarda canlı hayvanın kilo fiyatı 14 liraya çıkıyor. Kilosu 13 liraya Kars’tan canlı hayvan alıyoruz. Et 12 liraya düştü, canlı hayvanın kilosu da 8 liraya düştü. Şimdi kim zarar etti, yetiştirici.”

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!