Esra KAYA/ANKARA
Oluşturulma Tarihi: Şubat 17, 2011 00:00
İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince, “İstanbul’a taşınmasaydık bitmiştik, taşınmasaydık rekabete ayak uydurumazdık. 2008 krizine aldanmadık ve aldatmadık. 2008’den bu yana çatır çatır şube açmaya devam ediyoruz” dedi.
EN büyük pazar neredeyse şirketlerin de orada olması gerektiğini belirten Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince, genel müdürlüğün İstanbul’a taşınmasının Ankara’ya etkisini ve 2008 krizini şöyle değerlendirdi: “Ankara’dan ayrılmamızdan köşedeki eczane ve bakkal dükkanı etkilenmiştir. Biz İstanbul’a taşınınca Ankara’nın kredilerini kesmedik. Avrupa’nın göbeğine gitme imkanı olsa İş Bankası’nın genel müdürlüğünü oraya götürmek zorundayız. Rekabet neyi gerektiriyorsa bunu hepimizin yapması lazım. İstanbul’a taşınmasaydık bitmiştik, taşınmasaydık rekabete ayak uydurumazdık. 2008 krizine aldanmadık ve aldatmadık. 2008’den bu yana çatır çatır şube açmaya devam ediyoruz.”
22. İş’le Buluşmalar
Türkiye İş Bankası ve Dünya Gazetesi’nce ortaklaşa gerçekleştirilen geleneksel “İş’le Buluşmalar”ın Ankara’da düzenlenen 22’nci toplantısı, “Dönüştürücü İnovasyon ve Rekabet” ana başlığı altında yapıldı. Sektördeki gelişmeleri özetleyen Özince, şöyle konuştu: “Banka olarak, Türk girişimcilerin rekabet yarışında önde olmaları için daha çok katma değeri yüksek işler yapmamız gerekiyor ve bunun için çaba göstermeye devam ediyoruz. Sürekli gelişiyoruz. Sadece geçen sene 2 bin 250 kişiyi işe aldık. Personel sayımız 24 bine, şube sayımız da 1155’e ulaştı. 1156. şubemiz de Erbil. O da inşallah bu ay açılacak. Bağdat’taki şubenin açılışı da güvenlik nedeniyle biraz daha gecikti.”
Rusya’da banka alıyoruz
Yurtdışı çalışmalarını da anlatan Özince, şöyle konuştu: “Şimdi Rusya’da banka alıyoruz. Küçük bir banka alıyoruz ama 15 tane şubesi var, merkezi Moskova’da. Güzel derli toplu adam edebileceğimiz, ticaret yapacağımız,
kredi kartı satmak değil kredi kartı da dağıtırız icap ederse ama öyle bireysel bankacılık değil muradımız. Biz girdiğimiz her ülkenin bankacısı olmamız lazım. Sadece orada Türklerin bankacısı değil, Rusların da bankacısı. 25 senedir Türkiye’de tasarruf ve kumbara kampanyası sürdürmüşüz. Onlar da öğrensin tasarruf etmeyi. Hiç tasarruf alışkanlığı yok o toplumlarda. Yurt dışında toplam 40 civarında şubemiz olacak. Bu bir Türk Bankası tarafından önemli bir şey.”
İş Bankası’nın Ankara’da ihracattan aldığı payın önemine işaret eden Özince, şu bilgileri verdi: “Türkiye’de ihracat payları yüzde 13 iken, Ankara’da ihracattan yüzde 17 pay aldık. Türkiye genelinde ithalattan aldığımız pay yüzde 9.3. Ankara’da bu rakam 7.9.”
Ekonomik krizden çıkış testini başarıyla geçtikTÜRKİYE’nin, ekonomik krizden çıkışta bir testten geçtiğini anlatan Bahçeşehir Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Taner Berksoy, şu değerlendirmeyi yaptı: “Bu testi başarıyla geçtik.
Merkez Bankası, kendi istediği cari açık kurunu korumalı. Şu anda iyi gidiyor. Türkiye ekonomisi bu testten de geçecek. Önümüzdeki dönemde enflasyon baskısı yaşanacak mı buna bakacağım. Bizim piyasalarımız çok sığ. Çok kolay manipüle edilip, çok kolay hareketlenebiliyor. 1988- 2009 yılları arasında 6 tane ekonomik kriz yaşandı. Hafızamızın büyük bir kısmı kriz yüklü. Bu krizlerin 5’ini kendimiz yarattık. Sonuncusu küreseldi. Türkiye ekonomisinin, diğer ülkelerle kıyaslandığında, çok büyük etkilenmesinin hiçbir nedeni yok. Temel dengeleri düzgün.”
Mali sektör sığ olursa faiz de oynar, kur da
MALİ sektörünüz sığ olursa faiz ve kurun oynayacağını söyleyen Ersin Özince, “Bankacı veya finansörünüz her kimse finansmanı geri çekmeye kalkar ya da siz işinizle bağdaşık finansman sağlayamazsınız. Kısa vade ile uzun vadeli yatırım yapmak zorunda kalırsınız. Dövizle uzun vade bulursunuz, TL ile mal satarsınız, riski dengelemek istersiniz, enstrüman alamazsınız. İstanbul Finans Merkezi Projesi bu tür sorulara cevap vermek için düşünüldü, bu projeye tüm iş adamlarının, Ankaralıların ve herkesin sahip çıkması gerekiyor. Proje İstanbul’da bir gayrimenkul projesi değil” dedi.
Türkiye dünyada ilk 10 ekonomi arasına girerTÜRKİYE’nin şansı olması halinde dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girebileceğini belirten Ersin Özince, şu mesajı verdi: “Yere göğe sığdıramadığımız bu potansiyel hep var. Ama fırsatları zamanında uygun kullanabilecek misiniz, kullanamayacak mısınız? Fırsatları iyi kullanamazsanız veya iyi süremezsiniz dünyanın en iyi otomobili veya uçağına biniyor olsanız bile bir kayaya çarpıp kurban gidebilirsiniz. Türkiye büyük bir ekonomi ise veya olacaksa mali sektörünün GSMH’ya oranı, gelişmekte olan ülkelerin ortalaması kadar olamaz. Bunu artırmanın çarelerine bakmak lazım. Merkez Bankasının mikro politikalarından bana ne. Tabii ki bana, hepimize bir şey ama şimdi derdimiz bu değil ki. İş Bankası olarak uzun vadeli bakıyoruz. Türkiye’nin mali, finansal istikrarı da, piyasaların derinleşmesine ve devletin piyasaların içinden elini çekmesine yani serbest piyasa ekonomisine bağlı.”
İş Bankası satılık değilANKARALI girişimcilerle yapılan işlerin gayet yolunda gittiğini söyleyen Ersin Özince, Ankaralı işadamlarına şu mesajı verdi: “Bütün istediğimiz sizin işleriniz daha da gelişmesi. Bankamızın performansını hiç kimseye satmaya çalışmıyoruz. Banka satılık değil. ‘Satılık olsun diye şöyle bir süsleyelim de bir 5 milyar daha fazla etsin.’ Hiç öyle bir derdimiz yok. Tabiki sermayedarlarımızı düşünerek piyasa değerine de çalışıyoruz. Nitekim Türkler bankacılık yapamaz denirken kurulmuş olan bu müessese, bugün dünyanın en iyi banka markaları arasında en yüksek Türk şirketi.”
Dönüşümü günlük yaşama çevirmeliİNOVATİF dönüşüm ve rekabetçiliğin çağın ekonomiye damga vurduğunu söyleyen Alarko Holding Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Koordinatörü Ayhan Yavrucu, şöyle konuştu: “İşletmelerin ayakta kalabilmesi için dönüşümü günlük yaşama çevirmek gerek. Bu evinizdeki oturuş düzenini değiştirmeye benziyor. Değişimi hayat biçimi, günlük uğraş haline getirmeliyiz. Rekabet sadece şehir bazında değil, dünya bazında oluyor. Artık Amazon’daki bir satıcı, Türkiye’deki satıcıyla rekabet ediyor. Bu yüzden de bilgiye ihtiyaç var. Geniş ölçüde profesyoneller kullanmak, fizibiliteleri iyi yapmak gerek. İşadamlığı felsefesiyle bu dönüşümü sağlayamayız. Riskleri daha iyi hesap etmeliyiz. Gidilebilecek ülkeler olağanüstü sorunlar doğurabiliyor. Sorunlar çıkıyorsa, demek ki o riskleri yeterince değerlendirememişiz. Çok ciddi rekabet riskleriyle karşı karşıya kalabiliriz. Kurumsallaşma fikrinin yerleşmesi büyük önem taşıyor. Dünyanın gelişmiş nesli dönüşüm sürecini daha ileriye taşıyabilir. Özetlemek gerekirse Türkiye’de para sorunu yok akıl, bilgi sorunu var. İyi proje verirseniz desteklenirsiniz.”
Dışarıda çöpe büyük paralar ödeniyorANKARA’dan 4 bin ton çöp çıktığını belirten İşbir Holding A.Ş. Yönetim Kurulu Başkan Vekili Ali Kantur, şöyle devam etti: “Mamak çöplüğü işine girerken, çöplüğün içinde enerji var mı diye baktım. Dünya bu konuda neler yapıyor diye baktım. Sonra dünyanın yaptıklarıyla gidersek batan 3. ülke oluruz dedik. İnovasyonla ilgili çok güzel örnekler var. Ar-Ge inovasyon için önemli bir faaliyettir ama girişimsel inovasyon yoksa değer yaratılamaz. Geri beslemesi olduğu için farklı değerlere gidilebilir. Katı atıkla ilgilenenler için şirket araştırması ve fuarlar çok önemli. Gelişmiş toplumlarda katı atık ve çöp konusundaki yaklaşımları farklı. Çöpü yakarsınız ama çöpü üretenden para almanız gerek. Ankara’dan 4 bin ton çöp çıkıyor. Dışarıda çöpe büyük paralar ödeniyor.”
TÜBİTAK herkese eşit mesafedeŞİRKETLERİN harcamalarına göre rekabet gücünün yükselmediğini dile getiren TÜBİTAK Başkanı Prof. Nüket Yetiş, “Bizim
KOBİ veya özel sektör şu sektör gibi bir ayrımımız yok. Herkese eşit mesafedeyiz. Yeterki proje istenen kriterleri sağlıyor olsun. Firma olarak Türkiye olarak zirveye tırmanmak istiyorsak dünyanın ilk 10 ülkesi arasına girmek istiyorsak en zengin Ar-Ge ve özgün teknolojiye sahip olmalı. TÜBİTAK olarak bundan başka bir şarkı bilmiyoruz” dedi.
Rekabet için rakiplerin önünde olmak gerekiyor
REKABET edebilmek rakiplerden önde olmak gerektiğine işaret eden Gama Güç Sistemleri A.Ş. ve Gama Endüstri A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Evren Ersü, şöyle konuştu: “İşlerini daha doğru daha hızlı daha ucuza yapabilenler yapıcı yeniliklerle işlerini ve işlevlerini güçlendirebilenler kazanıyorlar. İnovasyon yani var olanın yenilenmesi birkaç değişik şekilde olabiliyor. Artımsal yenilik, tranformasyonal ya da dönüştürücü inovasyon ya da yıkıcı inovasyondan bahsetmek mümkün. Artımsal inovasyon var olanın temel varsayımları çerçevesinde düşünülerek yapılan inovasyonu, aynı şeyi daha ucuza yapmayı daha ucuza mal etmeyi veya kısaca daha iyi yapmayı hedefliyor. Bu proseslerin inovasyonu olabileceği gibi ürün inovasyonu olarak da meydana gelebiliyor. Artımsal inovasyona doğal düşünme süreci ile ulaşabiliyoruz. İnsan beyninin bu tür ufak adımları ve bağlantıları tasarlaması daha kolay. Dolayısıyla artımsal inovasyon daha güvenli ve daha ucuz ve daha az riskli. Oysa dönüştürücü inovasyon temelden farklı bir şeyler yapmayı bir nevi metamorfozu gerektiren ve yeni büyüme platformlarına yol açan inovasyon olarak tanımlanıyor. Dönüştürücü inovasyon için sorulacak sorular farklı. Temel yeteneklerimizin işlerimizi nasıl daha avantajlı duruma getirebileceği ve nasıl yeni fırsatlar için kullanılabileceğinin düşünülmesi gerekiyor.”