Güncelleme Tarihi:
Celepci, AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, Türkiye'de özel sektörün, Akdeniz gazıyla ilgili olarak bölgede normalleşme sürecini beklediğini söyledi. Celepci, "Normalleşme kapsamında Türkiye ve İsrail arasında beklenen adımlar atıldı, ama Akdeniz gazı sadece İsrail gazından ibaret değil. Aynı zamanda Güney Kıbrıs'taki gazın da Kıbrıs sorununun çözümü için taraflar arasında somut adımlar atılarak, dünya enerji piyasalarına sunulması gerektiğini düşünüyoruz." dedi.
Fuat Celepci, İsrail gazı için kullanılacak güzergahın Güney Kıbrıs'ın ilan etmiş olduğu münhasır ekonomik alandan geçeceğine dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"Buna bağlı olarak İsrail gazını Türkiye ve dünya piyasalarına sunması planlanan projenin gelişiminde birtakım engellerle karşılaşabiliriz. Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Konvansiyonu düzenlemesine göre, Güney Kıbrıs'ın kendi münhasır ekonomik alanından geçecek bu boru hattı için 'hayır' deme şansı yok, ama birtakım engellemeler çıkarma imkanı var. Örneğin boru hattının geçişi için gerekli olan ÇED raporunun onayının, Güney Kıbrıs'ın ilgili kurumlarından alınması gerekecektir. Bunun yanı sıra Güney Kıbrıs’ın kendi münhasır ekonomik alanı içinden geçecek boru hattının teknik detayları konusunda söz söyleme yetkisi bulunuyor. Bu çerçevede boru hattının güzergahı da dahil, alınacak önlemler konusunda değişiklikler istemesi ihtimal dahilinde. Bu durum yalnızca İsrail gazını taşıyacak boru hattının hayata geçirilmesinde gecikmelere neden olabilir. Dolayısıyla Kuzey ve Güney Kıbrıs arasında mevcut sorun çözülmeden projeye başlanılması neredeyse imkansız gözükmektedir."
TÜRKİYE'NİN TEMEL TEZİ
Türkiye'nin temel tezinin, Güney ve Kuzey Kıbrıs'ın federal bir yapı içinde üniter bir yönetime kavuşması ve her iki toplumun da çıkarılacak doğalgazdan elde edilecek gelirden faydalanması olduğunu belirten Celepci, "Kuzey Kıbrıs’ın da bu gelirden pay alması, bir anlamda bu projenin hayata geçirilmesi için Türkiye’nin kırmızı çizgisidir. Bu nedenle bu şart sağlanmadan, Güney Kıbrıs tek taraflı olarak bu gazı göndermeyi kabul etse bile bu durum Türkiye için projeyi gerçekleştirmek adına yeterli olmayacaktır. O yüzden İsrail ile Türkiye arasındaki normalleşmenin yanı sıra Güney ve Kuzey Kıbrıs arasındaki müzakerelerin de uygun bir şekilde sonlanması gerekiyor." diye konuştu.
Celepci, projenin hayat geçirilmesi için deniz boru hattı inşaatına başlamadan önce birtakım hazırlık çalışmalarının yapılması gerektiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Deniz dibi haritasının çıkarılması, boru hattının güzergahının belirlenmesi, boru hattının teknik analizinin yapılması gibi ön mühendislik çalışmalarına ihtiyaç var. Kıbrıs konusunda eğer taraflar olumlu gelişmeler sağlayabilirlerse, müzakerelere devam ederken bile zaman kazanmak adına, belki bu ön mühendislik çalışmalarına başlanabilir. Ancak müzakereler sonrasında hem Afrodit hem de Leviathan sahasındaki gazın önce Türkiye sonra dünya piyasasına gönderilmesi için en az 3 yıllık sürece ihtiyaç olacaktır. Projenin teknik boyutu en kolay taraf. Müzakereler ne kadar kısa sürede biterse projeyi hayata geçirmek o kadar kolay olacaktır."
İSRAİL İLE NORMALLEŞME
İsrail ile 2010 yılında yaşanan Mavi Marmara krizinin ardından, ilişkilerin normalleştirilmesine yönelik temmuz sonunda anlaşma imzalanmıştı. Bu kapsamda İsrail, 31 Mayıs 2010'da yaşanan Mavi Marmara olayı sırasında yakınlarını kaybeden ailelere tazminat olarak, Türkiye tarafından açılan hesaba 20 milyon dolar yatırmıştı.
Ayrıca, son dönemde hız kazanan normalleşme süreci çerçevesinde konuşulan ve iki ülke arasında yapılacak olası bir gaz anlaşmasıyla bölgedeki kaynakların uluslararası piyasalara Türkiye üzerinden aktarılması senaryosu yeniden güçlendi.
ABD Enerji Enformasyon İdaresinin verilerine göre, Kıbrıs'ın güneyindeki Afrodit sahasında 200 milyar metreküp doğalgaz rezervi bulunuyor. İsrail'deki Leviathan gaz sahasının ise yaklaşık 500 milyar metreküp rezerve sahip olduğu tahmin ediliyor.