İSO Başkanı yeni neslin kolay paraya alıştığını söylüyor

Güncelleme Tarihi:

İSO Başkanı yeni neslin kolay paraya alıştığını söylüyor
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 30, 2014 01:14

İSO Başkanı Erdal Bahçıvan üretmeden ranta dayalı büyüme modelinde sona gelindiğini söylüyor. “Haksız bir refah yaşıyoruz” diyen Bahçıvan, kolay paraya alışan yeni neslin sanayicilik yapmak istemediğini belirtiyor.

Haberin Devamı

“SANAYİCİLİK yapmak artık bir fantezi. Üçüncü kuşakta sanayi kültüründen duygusal kopuş var. Yeni nesil Bodrum’da teknede üç ay tatil yapmak varken, riskli ve fedakarlık isteyen sanayiciliği yapmak istemiyor...” Bu sözlerin sahibi Erdal Bahçıvan, 50 yıllık geçmişi olan sanayici bir ailenin ikinci kuşak temsilcisi. Türkiye’nin üretiminde yüzde 60’a yakın payın sahibi sanayicileri bir araya getiren İstanbul Sanayi Odası’nın da başkanı. İSO’nun ilk ve ikinci 500 şirketlerine ilişkin raporları kısa süre önce açıklayan Bahçıvan, Türk ekonomisinde çok ciddi bir tehlikeye dikkat çekmeye çalışıyor. Bahçıvan’la Türkiye ekonomisini bekleyen tehlikeleri konuştuk:
İSO 500 şirketleriyle ilgili rakamlar pek iç açıcı değildi. Ekonomide neler oluyor?
- Türkiye’de 2002-2012 arasında ciddi bir gelişme yaşadı. Milli gelir 10 yılda 250 milyar dolardan 850 milyar dolara çıktı. Bu zenginlik toplumun her kesimine bir şekilde yansıdı. Aşırı bir refah artışı oldu ve büyük bir özgüven patlaması yaşandı. Tavizsiz uygulanan finansal istikrarla da Türkiye bir başarı hikayesi yazdı. Ancak artık yeni bir hikaye arama dönemine geldik.
Hikaye nerede aksadı?
- 10 yılda finansal istikrarın üzerine oturmuş bir büyüme var. Yaklaşık 5-5.5 oranında bir büyüme hikayesi. Ama bu büyümenin temelini, üretimden ziyade hizmet sektörü, devletin yaptığı yatırımlar, inşaatlar oluşturuyor. 2012’den beri ise ekonomide ciddi bir duraksama, durağanlık söz konusu.
Yanlış bir büyüme modeli mi seçildi?
- Aslında çok yanlış değil. Toplumda birikmiş bir ihtiyaç açlığı vardı. Özellikle gayrimenkule ilişkin doymamış bir talep vardı. Teknolojik tüketimde, seyahat etmede, tüketim konusunda insanlar açtı. İster istemez bu ihtiyaçları gözetmek gerekiyordu. 10 yılda bu ihtiyaçlar giderildi. Ancak bu süreç bazı sorunlar da getirdi. Bu modelin vadesi doldu artık.
Belli kesimlerdeki aşırı refah artışı nasıl bir tahribat yarattı?
- Giderek üretmekten uzaklaşan, fedakarlıkları kaybeden, rant temelli kazanca dönük bir toplum olduk. Değerlerimiz erozyona uğradı. Üretmekten elde edecek itibar yerine tüketmekten itibar kazanan, bir toplum olmaya başladık. Herkes sabırsız! Kısa vadeli bakan, kısa yoldan bir hayat hedefi koyan, hep tüketim bazlı bir nesle dönüşüyoruz. 10 yıl az değil, normalleşti bu durum.

Haberin Devamı


Çocukları bu külfete sokmaya değer mi?

Haberin Devamı

Siz Bahçıvan Gıda’da bu noktaya geliyor musunuz?
- Gelmiyorum dersem yalan söylemiş olurum. Bu zahmete, bu külfete çocukları sokmaya değer mi?” noktasına gelmiş bulunuyoruz. Dünyada bol ve kolay para nedeniyle bunlar oldu. Bugün Türkiye’nin 370 milyar dolar civarında dolayında dış borcu var. Bunun 266 milyar doları özel sektörün. Bize soruyorlar neden bu kadar borç? Bu soru İbrahim Tatlıses’in bir soruya verdiği ve çok ünlenen yanıtı akıllara getiriyor. “Urfa’da Oxford vardı da biz mi gitmedik?” demişti. Biz de sanayiciler olarak şunu söylüyoruz: Türkiye’de fon vardı da Türk sanayicisi bunu kullanmadı mı? Son on yılda büyümenin bir kaynağı da bu borçlar oldu.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!