Güncelleme Tarihi:
"Türkiye’de hergün iş kazalarında 6 kişi hayatını kaybediyor. 7 kişi sürekli iş göremezlik biçiminde sakat kalarak iş hayatından çıkıyor. 2 kişi de meslek hayatına yakalanıyor. Günde 15, bir ayda 450, senede 5-6 bin kişi iş piyasasından ayrılıyor. Bunlar arasında sadece işçi, ara eleman değil, Soma’da olduğu gibi iş güvenliği mühendisleri, işyeri hekimleri de var. Yakın zamanda Kayseri’de denetime giden Çalışma Bakanlığı müfettişi, şantiye şefiyle beraber iskeleden düştü, öldü. Bu bence son noktaydı. İş kazalarında Hindistan ve Rusya ile beraber dünyanın en kötü üç ülkesinden biriyiz. Milli ekonomiye de darbe vuran iş kazalarının görünen maliyeti yıllık 8 milyar TL (tazminatlar, yardımlar), görünmeyen maliyeti ise 40 milyar TL. Gayrisafi milli hasılanın neredeyse yüzde 5’i. Oysaki tüm işyerlerinde iş sağlığı güvenliği hizmet bedelini üst üste koysanız yılda 4 milyar TL etmiyor. Kaybın onda birinden daha az bir rakamla siz bu hizmetlerin tamamını verebilir ve bu işletmeleri doğru düzgün denetlenebilir bir yapıya kavuşturabilirsiniz. Çünkü kazaların yüzde 98’i önlenebilir nitelikte.
ERKEN UYARI SİSTEMİ
Tıpta medula sistemi denilen, hem eczaneleri hem doktorları kayıt altına alıp denetleyen, ilaç sarfiyatını önleyen yazılım programına benzer bir programı Türkiye’deki iş piyasası için geliştirdik.
Yeni kurulan ya da ticari hayattan çekilen her firmayı kayıt altına alacak ve düzenli olarak denetleyerek risk değerlendirmelerinin, periyodik muayenelerinin vakti geldiğinde erken uyarı sistemi veren bir yazılım programını ülkemize hediye etmek istedik. Fakat Çalışma Bakanlığı’nda bir türlü bürokratik engelleri aşamadık. Sadece bizim değil bizden gerideki ülkelere de know-how olarak ihraç edebileceğimiz, onların da iş sağlığı güvenliği alt yapısını kurabileceğimiz ve sistemi tek bir noktadan denetleyebilecek bir yazılım programıydı. İş sağlığı güvenliği risk skorlama programı, iş kazalarını kesinlikle önleyebilecek, en azından risk değerlendirmeyi güncel olarak revize edebilecek bir program. Mesela bir tuşla Adana inşaat sektörüne girilecek; “kaç firma var, kaçının yürüyen inşaatı var, hangi aşamada, kaç işçi çalışıyor, inşaatın bitme süresi nedir, periyodik muayeneleri, işe giriş muayeneleri yapılmış mı, iş güvenliği eğitimi almışlar mı”yı çek edecek bir program. Bütün datalar bir merkezde olacak. Bu Çalışma Bakanlığı olabilir. Yeni kurulan şirketleri de sisteme dahil edebilmek için, nasıl ki ticaret odasına kayıt olunuyor, o merkeze de uğranılacak; böylece “İşe başlıyoruz, buyrun gelin risk değerlendirmemizi yapın, işe giriş eğitimimizi verin” diye sisteme kaydedilecek. Üç yıl sonra yeniden risk değerlendirmesi yapılacak diyelim, sistem kendisi uyaracak.
5 MİLYON İŞLETMEYE BİN MÜFETTİŞ NE DESİN
2004’de Türkiye 155 sayılı İLO sözleşmesini imzaladı. Ev ödevimiz iş güvenliği kanununun çıkarılmasıydı. Öncesinde ulusal politika belgesi imzalandı. Bu belgeye göre her yıl iş kazalarını yüzde 20 azaltmak zorundayız. Kanun çıkana kadar yönetmelikler hep Danıştay’dan döndü. En son 2009’da çıkan yönetmelik de dönünce 2010’da artık bu işin özel sektöre açılması gerekliliği ortaya çıktı. Çünkü Çalışma Bakanlığı kendi başına bu işe yetemediğini gördü. İş güvenliği uzmanları yetiştiren eğitim kurumları ve işyerlerinin bu hizmeti almasını sağlayan ortak sağlık güvenlik birimleri kuruldu.
2012’de de 6331 sayılı iş sağlığı güvenliği kanunu çıktı. Şimdi 1600’e yakın ortak sağlık birimi var, 200’den fazla eğitim kurumu var. Firmalarla ortak sağlık birimleri eşleştirilsin. Araç muayene istasyonlarına nasıl gidiliyor; firma sahibi erken uyarı sistemi ikaz edince ortak sağlık birimine gidip benim risk analizimi yapın desin. Siz de sistemden kontrol edin bütün firmaları. Türkiye’de 5 milyondan fazla işletme var, bin iş müfettişi olsa ne olur? Bu durumda bakanlık sadece ortak sağlık güvenlik birimlerini denetleyecek, hata varsa ondan sorulacak.
UZMANLARA CALL CENTER, YETİMLERE BURS
İş sağlığı güvenliği konusundaki hizmetleri neredeyse bila bedel verebileceğimiz bir düzen kurmak istedik. Şu ana kadar 100 binin üzerinde uzman, 40 bin üzerinde işyeri hekimi belge aldı. Bir işyerinde bir uzman, bir hekim, bir de yardımcı sağlık personeli mecburi. Kanun işyerlerini çok tehlikeli, orta tehlikeli, az tehlikeli diye ayırmış. Çok tehlikeli işyerlerinde bir kişi dahi olsa bu hizmeti almak zorundalar. 2016’ya kadar geçiş süreci var. Bizim derdimiz hem sektörde çalışan arkadaşları işyerleriyle buluşturmak, hem de işyerlerine bu hizmeti sunabilmek. Bunun için de vakfa üyelik sistemi getirmek istiyoruz. Bir işletmenin iş sağlığı güvenliği maliyeti yıllık 20 bin lira ise biz bu hizmeti çok daha cüzi ücrete vermek istiyoruz. 7/24 çalışan bir call center kurarak işyerlerine sıkıntıya düştükleri anda telefonla uzman yardımı da sağlanacak. İki eğitim kurumu, bir ortak sağlık güvenlik birimi ve bir maden işletmemiz var. Bu şirketleri de bu vakfın altında toplayarak, kazancımızın da bir miktarını bu vakfa bahşederek, özellikle iş kazalarında hayatını kaybeden ailelerin çocuklarına öğrenim hayatları boyunca burs verecek bir fon oluşturmaya çalışıyoruz. Öncelik Soma’nın çocuklarında olacak, önümüzdeki eğitim döneminde süratle başlayacağız.
BEŞİKTEN MEZARA EĞİTİM
İnanılmaz bir indoktrinasyon sürecine ihtiyacımız var. Beşikten mezara öğreteceğiz. İlkokuldan başlayarak çocuklarımıza okullarda kendilerini nasıl korumaları gerektiğini öğreterek başlamalıyız. 5 yaşında çocuğun boğazına lavabo saplandı, öldü. Çocuklara okulda nasıl hareket etmesi gerektiği, yerde kaydırmaz şeritlerin olması gerektiği, gaz, elektrik kaçaklarına karşı mutlaka risk değerlendirmesinin yapılması gerektiği anlatılmalı. Mutlaka bir günlük temel eğitim verilmeli. Biz artık insanımız çalışırken işyerinde ölsün istemiyoruz. İş kazalarında tahammül edilecek tek şey malzeme kaybı olmalı. İş güvenliği kültürü oluşana kadar anlatmaya devam edeceğiz."