Güncelleme Tarihi:
İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, AA muhabirine, bankacılık sektörü, Türkiye ekonomisi ve küresel gelişmelere ilişkin değerlendirmede bulundu.
Teknik resesyondan çıkıldığını ve müstakil çeyrekler bazında yeniden büyüme performansı görüldüğünü belirten Bali, "Bu, arzu ettiğimiz düzeyde Türkiye'nin potansiyel büyüme oranına yakınsayan bir şey değildi. Aynı zamanda yeniden dengelenme süreciydi. Dolayısıyla bir miktar istikrarlı tablodan sonra ihtiyaçlarımızı karşılayacak büyümeleri hedeflemek lazım." dedi.
Bali, bankacılık açısından bakıldığında, söz konusu dönemde firmaların kredi yapılandırmalarının gerçekleştirildiğini, şirketlere ilave ve ödemesiz süreler verildiğini, vakaların ayrı ayrı değerlendirildiğini söyledi.
Ekonominin genel büyüklüklerinin ve makro çerçevesinin dışında arzu ettikleri düzeyde performans gösteremediklerini vurgulayan Bali, şöyle devam etti:
"Bunda, bir miktar kamu bankalarının ekonomiyi ivmelendirmek için o günün koşullarında çok cazip diyebileceğimiz paketlerle ortaya çıkması ve bunun da kredi kullananlar tarafından açıkçası sınırsız bir arzmış gibi değerlendirilmesi etkili oldu. Bu durum, makul şartlarda oluşturduğumuz paketlere yeteri kadar ilgi olmamasına yol açtı."
"EKONOMİNİN DİRENÇLERİ TEKRAR YERİNE GELDİ"
Yapıcı politikaların önemine dikkati çeken Bali, "Kredi arzı açısından bakıldığında yapıcı politikaların gerek kamu gerek özel bankalarca devam ettirilmesi gerekir." diye konuştu.
Bu gayret içinde olduklarını ve olmaya devam edeceklerini ifade eden Bali, gelecek dönemde makro değişkenlerdeki iyileşmenin biraz daha ivmelenmesinin bankacılıkta da karşılık bulacağını dile getirdi.
Adnan Bali, Türkiye ekonomisinin biraz altta bile olsa bir dengeye geldiğini belirtti.
Geçen yıl yaşanılan bazı ekonomik, jeopolitik ve uluslararası ilişkilerdeki sıkıntıların şu anda aynı derecede sorun yaratmadığına işaret eden Bali, bunun kur ve faiz üzerinde sorun teşkil etmediğini bildirdi.
Bali, buradan dengenin bir şekilde tesis edilebildiğinin anlaşıldığını ifade ederek, şöyle konuştu:
"Örneğin, benzer tartışmalar ya da hiç arzu edilmeyen beyanatlar oluyor ama bunlar geçen yıl ciddi şekilde kırılganlıklar yaratırken, bu sene onların çok önemli bir sonucunun olamadığını görüyoruz. Bu, ekonominin dirençlerinin tekrar yerine geldiğini, kazanıldığını gösteriyor. Siyasi, ekonomik ve jeopolitik konjonktür de iyileşme içinde olursa hepsi birbirini destekler. Döviz kazandırıcı faaliyetler ve turizm çok iyi gidiyor. Geleceğe daha umutlu bakıyoruz."
"SEKTÖR GÜÇLÜ ÖZ KAYNAKLARA SAHİP"
Bali, yabancı yatırımcıların bankacılık sektörüne bakışını değerlendirirken, Türk bankacılık sektörünün sermaye yeterlilik rasyosunun şu anda yüzde 17-18 civarında bulunduğunu aktardı.
Yaşanan süreçten sonra yüzde 6 civarında idare edilemez seviyede olmayan sorunlu krediler rasyosu bulunduğunu ifade eden Bali, sektörün güçlü öz kaynaklara sahip olduğunu dile getirdi.
Bali, böyle bir tablo içinde bakıldığında fonlama tarafındaki ilişkilerde majör bir problem yaşanmadığını vurguladı.
Geçmişteki ilişkilerin aynen sürdüğüne dikkati çeken Bali, şunları kaydetti:
"Bazı dış kaynak temininde daha düşük tutarlarla yenilemeler yaptıysak bu yapamadığımızdan değil, içeride yeteri kadar onu kullanacak talebin canlanmamış olmasındandı. Bunların hepsi bir dengelenme anlamına geliyor. Dolayısıyla yurt dışı bakışının da dönem içinde farklı bir noktaya geldiğini görüyoruz. Büyüme tahminlerini birçok kuruluş pozitif yönde revize ediyor. Bu, ekonominin bütün kesimlerce daha farklı bir faza girme imkanının olduğunu gösteriyor."
"3-5 NESİLDE BİR ARAYA GETİRİLEN İŞLETMELER RİSKE EDİLMEMELİ"
Adnan Bali, reform sürecinde özellikle kısa, orta ve uzun dönemde sonuç verebilecek, rekabeti artıracak, Türkiye'ye birtakım karşılaştırmalı
üstünlükler sağlayacak alanlarda yapılan düzenlemelerin önem taşıdığını anlattı.
Gelecek dönemde bu tür yapısal konularda alınacak kararların daha fazla güven tesisi için kritik olduğunu belirten Bali, reel sektörde ve bankacılık sektöründe ciddi tecrübe bulunduğunu ifade etti.
Bali, "Akdeniz ekonomilerinin global krizin üzerinden 10 yıldan fazla zaman geçmesine rağmen çift basamaklı sorunlu kredilerle uğraştığı bir yerde, Türkiye için bakıldığında bunlar çok önemli tecrübeler, bunları yönetebiliyoruz. Bundan sonra da böyle olacak." değerlendirmesinde bulundu.
Konjonktürün iyi idare edilmesi suretiyle istihdam sağlayan, değer yaratan ve 3-5 nesilde bir araya getirilen işletmelerin riske edilmemesi gerektiğini vurgulayan Bali, şu anda bankacılık sektörünün ve reel sektörün de bunu yaptığını söyledi.
Bali, bu konuda karşılıklı iyi niyet ve iş birliği anlayışının çok önemli olduğunu, ödeme niyeti bulunan, mücbir nedenle ödeme güçlüğüne düşen her müşterinin yanında olduklarını dile getirdi.
"ENFLASYON VE KUR SEVİYESİ NORMALİZE EDİLDİ"
Adnan Bali, gelişmiş ülke merkez bankalarının para politikalarının, gelişmekte olan ülkelere etkisine ilişkin yaptığı değerlendirmede, Türkiye'nin daha sıkıntılı olduğu dönemde dış konjonktürün de destekleyici olmadığını anımsattı.
Gerek ABD gerek Avrupa'ya bakıldığında ekonomi performanslarının hızlı bir faiz artırımını değil tekrar bir yumuşamanın koşullarını ortaya çıkardığını ifade eden Bali, bu durumun Türkiye gibi ülkeler açısından destekleyici yönde bir iklim oluşturduğunu bildirdi.
Bali, Türkiye'nin, geçmişte olduğu gibi bu tür konjonktürlerde olumlu yönde ayrışan ve hikayesi o yönde farklılaşan bir ülke olması gerektiğini ifade ederek, "İş yapma endeksinde yukarı sıralara çıkıldığı gibi bölgede benzer ekonomilere nazaran daha öne çıkan, daha olumlu bir hikaye yazılması gerekiyor. Bu hikaye üretimle yazılacak, ihracatla yazılacak. Hakiki performanslarımızla bunları ortaya koyacağız." ifadelerini kullandı.
Yüzde 20'lerin üzerine çıkmış enflasyon oranının ve çok sert yükselerek mali bünyede hasarlar oluşturan kur seviyesinin normalize edildiğini vurgulayan Bali, bütün bunların en fazla bir yılı biraz aşkın süre içinde yapıldığını hatırlattı. Bali, "Bu gelişme Türkiye'nin dinamik, tecrübeli bütün kesimleriyle birlikte yürüttüğü politikaların sonucu oldu." dedi.