Güncelleme Tarihi:
Çünkü bu öykü herşeyin aslında baştan nasıl planlandığını net olarak ortaya koyuyor. Son yıllarda önemini gittikçe artıran Detroit fuarına katılmak için bu yıl önce Tofaş'tan davet aldık. Tofaş'ın ortağı Fiat için çok önemli bir fuardı. Çünkü bünyesine soktuğu Amerikan Chrysler ile gerçek anlamda ilk gövde gösterileri olacaktı. Bizde 3 gazeteciye özel gelen daveti tereddütsüz kabul ettik. Ancak aradan bir hafta geçmeden bu kez Ford Otosan arayarak, benzer daveti yaptı. Tek farkı gazeteci kontenjanlarının 7 olmasıydı. Açıkçası bu davete bozulmuştum. Çünkü bir tarafta sadece 3 kişinin yiyeceği bir haber pastası varken, Ford'un davetiyle bu sayı 10'a yükselecekti.
Köşeye nasıl sıkıştık
Ford yetkilileri bizi köşeye ise Detroit fuarı öncesi New York'a uğrayacaklarını söyleyerek sıkıştırdılar. Gölcük'te üretilen Transit Connect, New York'un yeni taksisi olduğu için buna şahitlik etmek bizim için çok önemli bir haber olacaktı. Bu gelişmeler üzerine Tofaş'taki arkadaşları arayarak durumu izah ettik. Sonuçta iki şirketin de Koç Grubu'na bağlı olduğunu işi ortak bir noktada buluşturmak gerektiğini anlattık.
Planlar önceden yapılmıştı
Görüşmeler sonrasında Tofaş, daveti iptal etti ve biz Ford Otosan'la Amerika'ya gittik. New York'tan gurur verici haberler çıkardıktan sonra Detroit'te de Bill Ford'la ilgili manşet olan haberler yazdık. Gitmeden önce Tofaş cephesinde, Fiat ve Chrysler'in CEO'su Sergio Marchionne ile bizi buluşturmak için özel bir çaba vardı ama sonuçsuz kalmıştı. Herneyse fuarın ilk günü Koç Otomotiv Grubu Başkanı Cenk Çimen ve Tofaş CEO'su Ali Pandır'la karşılaştık. Aralarından su sızmadığı açıkça belli olan bu ikiliyle oturup konuşmak istedik. Çimen, önce bizim Ali Pandır'la konuşmamızı rica etti. Sonra onunla görüşebileceğimizi söyledi. Planlar yapılmıştı.
Pandır görüşme için uğraştı
Ali Pandır, konuşmasına yerli otoyla başlayıp, Albea'nın yerini alabileceğini söyleyince bizim sorular çoğalmaya başladı.Pandır, bunun üzerine bize ertesi gün Marchionne'yle görüşme ayarlayabileceğini, bu soruları direkt ona sormanın daha doğru olacağını söyledi. Akşamüstü büyük uğraşlar sonucunda Ali Pandır aradı ve sabah 8'deki görüşme için 6 kişilik kontenjan ayarladığını söyledi. Görüşmeye gidip Sergio Marchionne'ye 'hükümetin yerli oto projesiyle ilgili ne düşünüyorsunuz' sorusunu sormamız yeterli oldu. Marchionne, bugün gazetelerde gördüğünüz net açıklamaları yaptı.
O iş çoktan bitti
Toplantıdan çıktığımızda, Marchionne tarafından büyük övgüler alan Ali Pandır'ın yüzünde haklı bir gurur vardı. Akşam ise yemekte Cenk Çimen'le konuştuğumuzda, bize 'O iş çoktan bitti' demesi de zaten herşeyin biz Amerika'ya gelmeden sonuçlandığını ortaya koyuyordu. Yani Tofaş'ın aslında yerli otomobili Fiat destekli üreteceği daha Eylül ayında Marchionne'nin Ankara'ya Türk Traktör toplantısı için yaptığı ziyarette belli olmuştu. Marchionne o toplantıda Başbakan Erdoğan'la konuşarak bu işe talip olduklarını söylediğini aktardı. Şimdi gözler ilk aracın isminin ne olacağı ve ne zaman bantlardan ineceğinde. Merakla bekliyoruz.
BİR TAŞLA İKİ KUŞ VURULDU
'Yerli oto Fiat desteği ile olur mu' sorusuna geri dönersem eğer cevabım 'Evet gayet de güzel olur' olacaktır. Bu iki tarafında kazanacağı tam bir 'win-win' durumudur. Türkiye kazanacaktır çünkü 2-3 milyar Euro'luk bir başlangıç kaynağı boşa gitmemiş olacaktır. Bugün sıfırdan bir otomobil üretimi için fabrika, Ar-Ge, platform, tasarım ve pazarlama yatırımı için minumum 2 milyar Euro gerektiğini Otomotiv Sanayi Derneği (OSD) de raporla dile getirdi. Fiat destekli yerli otomobilin maliyeti ise 500 milyon Euro'yu aşmayacaktır.
Amaç ithalatı frenlemek
'Yerli oto' projesindeki amaç nedir; 'Türk otomotiv sektörünün artan ithalatını frenlemek." Hükümet, 'madem yeni yatırım çekemiyoruz, cari açıkla mücadele etmek için kendi otomobilimizi üretelimden' yola çıkarak böyle bir plan yapmıştır. İlk etapta bu proje 'yüzde 100 Türk malı' diye ortaya atılsa da bu fikir zamanla 'yabancı bir markanın katılımıyla da gerçekleşebilir' şeklinde değişmiştir. Çünkü bugün dünya otomotivinde yüksek maliyetler nedeniyle yüzde 100 herşeyi kendisi üreten bir sistem yok. Tüm otomotiv devlerinin birbirinden motor, teknoloji ve parça alıp satttığı bir gerçektir. Bu işin doğasında da vardır.
Mesut Özil örneği verildi
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün'de bu konuda zaten şu açıklamayı yapmadı mı; "Nasıl Türk çocuğu Mesut Özil, Alman futbol milli takımı için Türk milli takımına bile gol atıyorsa, bizim Türk markamız da, bir yabancı ortaklıkla gerçekleştirilebilir."
İşte bu noktada Başbakan Erdoğan'ın da Koç Grubu'ndan 'İsminiz gibi bir marka yaratın' beklentisi üzerine Tofaş cephesinde düğmeye basılmış, Fiat ve Chrysler'in CEO Sergio Marchionne'nin de projeye sıcak bakmasıyla taşlar yerine oturmuştur. Bu işbirliği ile Türkiye, önemli bir kaynak kaybından ve 'Sıfırdan otomobil olur mu' riskinden kurtularak, işi bilenlere bırakacak, Tofaş ve Fiat ise zayıf oldukları B ve C sınıfında önemli bir pazar elde edecektir.
Renault'nun üstünüğü var
Bugün gerek Türkiye'de gerekse Doğu Avrupa'da B ve C Sınıfı sedan pazarında Renault'un ve markası Dacia'nın büyük bir üstünlüğü bulunuyor. Fiat bu konuda çok zayıf olduğunun farkında. Şimdi devletin de desteğiyle kendisine açılacak pazarda güçlenmeyi amaçlıyor. Bunun içinde büyük yatırımlar yapmasına gerek yok. Platform hazır, motorlar hazır. Tek yapılması gereken güzel ve çekici bir dış tasarım ve yeni bir marka. Zaten Renault, Dacia ile bunu başardığından, Fiat'ın önünde de güzel bir örnek bulunuyor.
Albea'ya talih kuşu kondu
Tofaş ise üretimi biten Albea ve Palio'nun yerine yeni modeller koymak istiyordu. Bu yerli otomobil projesiyle bir taşla iki kuşu vurmuş oldu. Albea'nın yerine gelecek aracın başına resmen devlet destekli bir talih kuşu konmuş oldu. Eğer hükümet yerli oto için 200 bin adetten oluşan bir pazarın zeminini hazırlarsa, Tofaş ve Fiat bu işten çok kârlı çıkacaktır. Tabi onlar karlı çıkarken, yerli üretimin artmasıyla ithalatta bir azalma olacak, bu da cari açığı indirecektir.
Milliyetçi söylemleri bırakalım
İşin özü, 2-3 milyar Euro yerine çok daha ucuza ithalatı azaltacak formül bulunmuştur. Ayrıca İtalyan otomotiv devi Fiat'ın uluslararası deneyimiyle bu araç rahatlıkla ihraç edilecektir. Bu noktada kimseye bir söz söylemek düşmez. Varsa daha akıllıca bir planı olan çıksın ortaya yapsın. Kimse engellemiyor. Bu noktada bırakalım milliyetçi söylemleri, işimizse bakalım. Bugün dünyanın 5'inci büyük otomotiv şirketi olan Hyundai, çok değil 30 yıl önce ilk nesil araçlarını Japonların desteği ve altyapısıyla üretti. Zamanla bu desteği azaltıp motoru ve teknolojileri geliştirdi. Bugün geldiği nokta ortada. O yüzden herkes şapkasını önüne koysun.