Güncelleme Tarihi:
İzmit’te baba mesleği olan oto tamirciliği yapan Recai Uyar adına AYM’ye yapılan başvuru dilekçelerinde, dosyadaki bir dizi çelişkiye işaret edildi. Dilekçede, polisin, Uyar lehine olan bir dizi delili mahkemeden gizlediği iddia edildi.
30 YILLIK İKİ ARKADAŞ
AYM’ye sunulan bireysel başvuru dosyalarında olay ile ilgili ayrıntılara yer verildi. Dosyada yer alan bilgilere göre süreç şöyle gelişti:
Oto alım satım işleri yapan Necmi Kolaylı, 31 Ekim 2010 günü saat 19:30’da yanına 30 yıllık arkadaşı Recai Uyar’ı da alarak Bursa’ya gitti. İkili, Kolaylı’nın bir hafta önce pazarlığını yaptıkları otomobili almak üzere yola çıktı. Yol üstü yemek de yiyen ikili 23:40’da otomobili alacakları Yıldırım ilçesindeki Otosansit’e giriş yaptı. Kolaylı, otomobili kullanan arkadaşı Uyar’a yol tarifi yaptı ve aracı alacakları yerin önünde durmasını istedi.
'ENSEM YANDI' DEDİ
Uyar direksiyon başındayken Kolaylı dışarı çıktı ,aracın kapısı açık halde üstünü düzeltmeye başladı. Yüzü otomobildeki Uyar’a dönük olan Kolaylı pantolonunu düzelttiği sırada bir ses yankılandı. ‘Yandaki Trafo patladı herhalde’ diye
HASTANEYE BİLİNCİ AÇIK GİTTİ
Uyar da Kolaylı’nın ensesine dokundu ve eline sarı bir sıvı denk geldi. Ancak, her ikisi de tam olarak ne olduğunu anlam veremeden hastanenin yolunu tuttu. Uyar, gidebilecekleri bir hastane ararken, Kolaylı, eli ile Uyar’ın dizine vurarak ‘merak etme bir şeyim yok’ dedi. Bursa Devlet Hastanesinin acil kapısına yanaşan Uyar sağlık görevlilerine seslenirken Kolaylı da otomobilden kendi imkânı ile indi getirilen tekerlekli sandalyeye oturdu.
Kolaylı, durumu kötü olmayan hastaların alındığı sarı noktaya alındı. Acil Servisin içi hasta doluydu.. Hemşire kendinde olan ve vurulduğu anlaşılmayan, yarası kanamayan ancak sarı bir sızıntı olan Kolaylı’yı aşağıda bulunan röntgene kurşun sıyırıp geçmiş mi görelim diye gönderdi. Uyar Kolaylı’nın görüşmediği ailesini arayıp haber vermek istediyse de telefona cevap verilmemesi üzerine Bursa da zaman zaman iş yaptığı ve olaydan 10 gün önce de İnegö’lde kaza geçiren oğlunun yanına kendisinden önce gidip yardım eden arkadaşını arayarak Hastaneye gelip yaralıya kendisi polis tarafaından serbest bırakılana kadar yardımcı olmasını rica etti. O arada Hastaneye gelen Cinayet Masası Uyar ı alarak olay yerine gitti. Bu arada KOLAYLI fenalaşarak komaya girdi ve doktor çağırıldığında kendinde değildi ,37 gün boyunca tedavi gördüyse de kurtarılamadı.
KAMERA KAYITLARI İZLENDİ
Kriminal incelemede 7,65 mm çapındaki mermi çekirdeğinin Browning marka bulunamayan bir silaha ait olduğu belirlendi. Çevredeki bir işyerinin kameraları izlendi. Bu kamerada iki kişinin koşarak olay yerinden kaçtıkları görülüyordu.
OLAYDAN 101 GÜN SONRA TUTUKLANDI
24 saat gözetim altında tutulan Uyar Hastanenin içinde ve dışında bulunan kamera görüntü kayıtları ve yol üzerinde uğranılan kamera görüntü kayıtları izlenerek ertesi gün serbest bırakıldı. Kolaylı 6 Aralık günü yaşamını yitirdi. Kolaylı’nın tedavisinin yapıldığı 37 gün boyunca Uyar ile ilgili herhangi bir işlem yapılmadı. Olaydan 101 gün sonra ise, Uyar, ailesi ile bir yere gitmek üzereyken gözaltına alındı; çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. Bursa H Tipi Kapalı Cezaevi’ne konulan Uyar, Kolaylı’yı kendisinin öldürmediğini ifade ederek, kurşunun nerden geldiğini bilmediğini, Kolaylı’yı hastaneye götürdüğü sırada bilincinin açık olduğunu söyledi. Uyar, her savunmasında, suçsuz olduğunu ifade ederek, “Necmi ağabeyi ben öldürmedim. Yıllarca aynı mahallede yaşadık. Böyle bir şey yapmam için ortada bir sebep de yok. Üstelik, o gün ben Bursa’ya gitmek istemedim ama Necmi ağabeyi de kıramadım. Ne benim üzerimde ne Necmi ağabeyin üzerinde silah yoktu” dedi.
MÜEBBET HAPİS CEZASI VERİLDİ
Uyar polisin 4 adet kamera görüntü kaydı aldığını, izlediğini ve beyanlarının doğruluğu görülünce serbest bırakıldığını savundu. İddia edilen kamera görüntü kayıtlarının hiçbiri dosyaya konulmadan dava açılmıştı. Duruşmalar sırasında, dosyaya konulmayan ve Mahkemeye de yok denilen bu kayıtların ikisi gizlenemez hale gelince dosyaya gönderildi .Ayrıca UYAR ın savunmasına göre maktülün olay sırasında üzerinde bulunan semtteki ayakkabı boyacısı üzerine kayıtlı olan gizli hat da polis tarafından tespit edilmesine rağmen soruşturma kayıtlarına geçirilmemiş ve gizlenmişti. Bu hatla evli sevgilisiyle görüşen maktül olay günü de yola çıkana kadar evli sevgilisiyle sürekli görüşme yapmıştı. Polis hattı olay sonrası maktülün çocuklarına vermişti ve bu durum ilk duruşmada maktülün oğlu tarafından da Mahkemede doğrulanmıştı. Ancak Mahkeme tüm bu karartma ve gizleme olayı duruşma tutanaklarından bugün dahi
EMANETTEKİ TELEFONU POLİS KULLANDI
Bu arada, geçtiğimiz günlerde dikkat çekici bir gelişme yaşandı. Recai Uyar’ın 30 ekim 2010’daki olay gecesi polislerce alınan cep telefonunun bir polis memuru tarafından kullanıldığı ortaya çıktı. Edinilen bilgilere göre, Bursa Adliyesi’nden aileye 1,5 ay önce bir yazı gönderildi. Söz konusu yazıda, Uyar’a ait telefonun adli emanette olduğu gelip almaları istendi. Ailenin avukatı adli emanete gitti ancak telefon bulunamadı. Görevli memur, telefonun bulunup Uyar’ın tutulduğu cezaevine gönderileceği aktarıldı. Cep telefonu geçtiğimiz hafta cezaevinde aileye teslim edildi. Ancak telefon üzerinde yapılan incelemede, telefonda bir polis memuruna ait bir dizi fotoğraf bulundu. Üstelik, bir süre kullanılan telefonun faturaları da Uyar’ın ailesi tarafından ödendi. Uyar’ın avukatları söz konusu polis memuru ile ilgili suç duyurusunda bulunacaklarını kaydetti.
'DOSYADA BİR DİZİ ÇELİŞKİ VAR'
Uyar için AYM’ye yapılan başvuruda dava dosyasındaki çelişkilere işaret edildi, Bursa İl Emniyet Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği ve kararın çıktığı mahkeme kalemine yönelik suçlamalara yer verildi.
Buna göre;
*Kolaylı'ya ait 20 bin lirayı aldığı iddia edilen Uyar’ın banka kayıtlarını alan polis bu bilgileri mahkeme ile paylaşmadı.
*İlk gittikleri hastanede kamera kaydı olmasına rağmen ‘Kayıt yok’ şeklinde mahkemeye bilgilendirildi.
*Mahkeme kalemi, müebbet hapis cezasını, cezaevine ‘ağırlaştırılmış müebbet’ olarak bildirildi. Uyar 3 aya yakın hücreye atılma korkusu ile yaşadı. Mahkeme kalem görevlileri ve polis hakkında bunca resmi delile rağmen yapılan suç duyurusu için hiçbir soruşturma yapılmadan takipsizlik kararı verildi.
*Olay günü Kolaylı’nın üzerinden ikinci bir hat daha çıktı. Kolaylı, bir boyacı adına çıkarılan bu hattan evli bir kadın ile görüşüyordu; bu durum hiç soruşturulmadı.Polis bu hattı gizledi.
*Kolaylı, vurulduğu yere, olaydan bir hafta önce aracı görmeye birlikte olduğu evli kadın ve eşi ile gitmişti; bu durum hiç soruşturulmadı.
*Kolaylı’nın ölümünden sonra, birlikte olduğu kadının mal varlığında ciddi bir artış oldu; eşi de maktülün vurulduğu olay günü çok uzun yıllar çalıştığı, tek ekmek teknesi işyerinden ayrıldı.
*Olayın yaşandığı 31 Ekim gecesi, Kolaylı’nın birlikte olduğu kadının eşi İzmit Çarşı Polis Merkezi’ne giderek, Kolaylı ile ilgili bir kayıt olup olmadığını sordu. Deneyimli Cinayet uzmanlarının şüpheli gördüğü bu durum soruşturma konusu yapılmadı.
*Bilirkişiye, savunma delili olan CD’ler yerine başka CD'ler verilerek 'sahte' rapor elde edildi.
*Olay gecesi, polis, Uyar’ın kullandığı otomobilin bagajını tutanak hazırlamadan açtı; bagajdaki çantayı aldı, daha sonra yerine koydu. Kolaylı’nın bulunamayan parasının o çantada olduğu iddia ediliyor.
*Suç delili silaha ulaşılamadı. Recai Uyar’ın el svapları temiz çıktı; araçta da barut izi tespit edilemedi.
‘AYM GEÇ OLMADAN DAVAYI ELE ALMALI’
Uyar’ın ailesi konu ilgili Hürriyet’e yaptıkları açıklamada, Uyar’ın cezaevinde hastalandığına işaret edilerek “4 kalp damarı tıkalı. 4 yılı aşkın biz zamandır masumiyetini duyurmak için çalmadık kapı bırakmadık” denildi. Açıklamanın devamında “Bugün dahi duruşma tutanaklarında delil gizleme ve karartma açıkça görülüyor. Polisler hakkındaki soruşturma talebi bunca resmi delile rağmen kapatılıyor. Bu dosya incelenmeli ve sorumlular tespit edilmeli. Adalet artık tecelli etmeli” denildi.