Güncelleme Tarihi:
İran'dan ortak otomobil markası üretmek konusunda teklif geldiğini de bildiren Özdebir, “Burada bir partner olacaksa, İran'dan daha iyi partnerler bulunabilir, bu benim şahsi fikrim” diye konuştu.
Organize Sanayi Bölgeleri Üst Kuruluşu (OSBÜK) tarafından Antalya'da düzenlenen “OSB Çevre Zirvesi”ne katılan ASO Başkanı Özdebir, program sonrasında bir grup basın mensubuyla sohbet toplantısı yaptı.
Türkiye'de elektrikli otomobiller konusunda yapılan çalışmaları desteklediğini ve böyle bir teknolojiye girmenin tam zamanı olduğunu belirten ASO Başkanı, aslında bu tür araçların şarjı için şehir şebekesine ihtiyaç bulunmadığını, güneş panelleriyle şarj edilebileceğini, yani söz konusu araçların şarj edilmesinde alternatif enerji kaynaklarından istifade edilebileceğini söyledi.
Elektrikli otomobillerin küresel ısınma ve temiz çevre açısından da önem taşıdığını anlatan Özdebir, çevrenin, havanın kirlenmesi konusunda hep sanayiye “tu, kaka” denildiğini, fakat otomobillerin çevreyi sanayiden daha fazla kirlettiğini kaydetti. Özdebir, şöyle konuştu:
“Sincan Organize Sanayi Bölgesinde bir hesap yaptırdık. Orada 50 Megavatlık bir doğalgaz çevrim santralimiz var. O hesabı yaptırdığımız zaman bölgenin enerji ihtiyacını o santralden karşılıyorduk. Üretim prosesinde kullanılan enerjilerin yarattıkları karbondioksit emisyonunu sıfırlamak için 28 bin civarında ağaca ihtiyaç vardı. Bizim de bu sayının üzerinde ağacımız vardı, 'ne güzel' dedik, biz sanayi olarak üretmiş olduğumuz karbondioksiti sıfırlıyoruz.
Başka bir hesap daha yaptırdık, günde 12 bin civarında büyük araç, yani kamyon, TIR giriyor oraya. Toplamda da 24-25 bin civarında bir araç trafiği var. Bu araç trafiğini sabit 50 kilometre hızla bölge içerisinde 5 tur yaptıklarını varsayarsak, bunun karbondioksit emisyonu için 288 bin tane ağaç lazım. Yani arabalar aslında çok dikkatimizi çekmiyor, belki hayatımızı çok kolaylaştırıyor ama çok ciddi bir kirlilik unsuru. Bu anlamda elektrikli araçların desteklenmesi, dünyanın ortak atmosferinin korunması için bizden sonraki nesillere bırakılacak miras açısından çok önemli.”
Özdebir, “Elektrik teknolojisini kaçırdık, otomotivde de treni kaçırmış durumdayız. Bu kadar araç üretiyoruz, bu araçlara bir motor üretemiyoruz. Önümüzdeki dönem fosil yakıtlara dayalı enerji üretimi ve buna bağlı olarak ulaşım sektöründe büyük değişiklikler olması lazım. Burada da bu teknolojiyi ıskalamamak için elektrikli araçlar teknolojisi ve yan ürünlerinde bizim bir şeyler yapmamız lazım” diye konuştu.
“ARABA ÜRETMEK DEĞİL, MARKA YARATMAK ÖNEMLİ”
“Türk markasıyla bir araba üretilebilir mi?” şeklindeki bir soru üzerine ASO Başkanı, Türkiye'de bir arabanın rahatlıkla üretilebileceğini belirterek, “Araba üretmek değil, Türkiye arabayı çok rahat üretir, marka yaratmak önemli” dedi.
Dünyada bugün otomobil markası sayıldığında 10 tane, biraz daha zorlandığında 20 tane ancak sayılabileceğini kaydeden Nurettin Özdebir, insanların satın alma kararlarında bir hedef bulunduğunu, insanların hayallerine girebilmek ve “ben şu arabayı alacağım” demek için bir marka olmak gerektiğini söyledi. Özdebir, “Birçok kişi tarafından kabul edilmek lazım. İnsanlar bugün hayallerinde ne kuruyor 'büyüyünce Mercedes sahibi olacağım' diyor. Yani satın alma kararlarında bir hedef var” şeklinde konuştu.
Otomobil üretiminde adedin de son derece önemli olduğuna dikkati çeken Özdebir, yıllık en az 1 milyon aracın üretilmesi gerektiğini kaydetti.
Elektrikli aracın dünyanın yeni tanıştığı bir şey olduğuna dikkati çeken Özdebir, klasik araçlar yerine kaynakları yönlendirip yeni bir marka ile pazardan daha iyi pay alınabileceğini, onun için elektrikli araç sektörünün desteklenmesi gerektiğini vurguladı.
İRAN'DAN “ORTAK ÜRETELİM” TEKLİFİ
Türkiye ile ortak otomobil üretmek konusunda İran, Güney Kore gibi ülkelerden çeşitli teklifler geldiğini de belirten ASO Başkanı, İran büyükelçisi ile geçtiğimiz günlerde konuştuğunu ve büyükelçinin “ortak araba üretelim” dediğini söyledi.
İran tarafının konuyu Sanayi Bakanlığına da ilettiğini belirten Özdebir, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Türkiye'nin artık bir marka yaratması lazım ama burada bir partner olacaksa İran'dan daha iyi partnerler bulunabilir, bu benim kişisel fikrim. Enteresan aslında. Şu anda Kuzey Afrika'da karışılık olan ülkelerde ve Ortadoğu'da çok ciddi bir Şii nüfus var. Bu, ekonomik olarak bir avantaj sağlar mı bilemiyorum. Ama genelde de insanların satın alma kararlarında Almanlar'ın dışında çok fazla bir milliyetçilik yapana da pek rastlamadım.
İran'ın bir sürü başka sıkıntıları var. Ekonomik olarak, siyasi olarak ne kadar doğru olabilir. Önümüzdeki dönemde bu coğrafyada Türkiye ile İran'ın menfaatleri nerelerde çakışır, nerelerde karşı karşıya gelir? Sadece onlarla birlikte satacağımız pazarlardaki sayıyı biraz artırmaktan başka bir şeye yarayacağını zannetmiyorum. Çünkü ne imaj ne de teknoloji olarak bize çok fazla bir şey katabileceğini zannetmiyorum. Ama daha iyi partnerle, daha iyi şeyler yapılabilir. Türkiye bunu partner de olmadan yapabilir. O zaman sağlam desteklerinin olması lazım.”
Türkiye'nin tek başına bu işi yapıp yapamayacağının sorulması üzerine Özdebir, Türkiye'nin bu işi çok iyi kotaracağını, Ford'da, BMW'de dünya çapında Türk tasarımcılar bulunduğunu söyledi.
Özdebir, “Zaten kotarmaya başladığımız için Renault Türkiye'deki tasarım ofisini alıp, başka yere taşıdı. Türkiye'nin bu konuda daha fazla gelişmesini istemediler” dedi.
İŞ VAR, İŞÇİ YOK
Türkiye'de meslek eğitim merkezlerine talep olmadığını belirten ASO Başkanı, en son açılan kursta 900 kişilik kontenjan bulunduğunu, 300 kişinin müracaat ettiğini, bunlardan 100 kişinin kursa gelmeye karar verdiğini, 83 kişinin de kursa başladığını anlattı. Özdebir, “Onlar da ne kadar devam edecek merak ediyorum” dedi.
Kursta hangi eğitimlerin verilmesi gerektiği konusunda 500 firma üzerinde anket yapıldığını, bu firmaların ihtiyaçlarına göre kurs açıldığını anlatan ASO Başkanı, “CNC operatörüne ihtiyacı var, adam bulamıyor. İşletmelerin talepleri, 100 kişi olsun, 100 kişi işe alacağım diyor. Kaynakçı, bakımcı, CNC operatörü...vs Maalesef ilgi görmedi” diye konuştu.
Bu olayın sosyolojik olarak irdelenmesi gerektiğini belirten Özdebir, bir güvenlik elemanı arandığında bin kişi geldiğini, kendi kurslarına ise ilgi gösterilmediğini söyledi.
“İNSANLAR DİZİLERDEKİ GİBİ Mİ İŞLER İSTİYOR?”
Dizi ve Türk filmlerinde iş hayatının çok farklı gösterildiğini kaydeden Özdebir, şöyle konuştu:
“Çalışan deyince iki türlü şey var. Birincisi eski filmlerimiz. Mesela rahmetli Vahi Öz benim gibi göbekli, başında şapkası var, sekreteriyle arası gayet iyi sanayici tipleri var. Bir de ezilen, hor görülen, adam yerine konmayan işçi tipi.
Şimdi dizilere bakıyorum, ofisler gösteriliyor. Masa başında insanlar sohbet ediyor, çayını, kahvesini içiyor. Hanımsa gayet şık bir hanım, arkadaşıyla sohbet ediyor, arada sırada iki tane kağıda bakıyor. Yahşi Cazibe mesela, orada farkında olarak ya da olmayan rol modeller... Herkes öyle iş ortamları hayal ediyor. Gidip atölyeye tulumu geçirip, harbi bir çalışmayı yapacak insanı kimse beğenmiyor herhalde. Bundan sonra filmlerde ve dizilerde böyle CNC operatörü olan, kaynakçı olan rol modeller ortaya koymak lazım.”
Devletin verdiği sosyal yardımların da iş bulmayı engellememesi gerektiğini anlatan Özdebir, Yeşil Kart sahibi bir kişinin düzenli maaş almaya başladığında Yeşil Kartının iptal edildiğini ve diğer sosyal yardımlarının da kesildiğini, bunun da birçok kişinin işine gelmediğini söyledi. Özdebir, “Hep balık verirseniz balık tutmayı öğretemezseniz. Devletin birtakım yardımları yapması lazım, fakat gerçekten muhtaç durumdakilere yapması lazım” dedi.