Güncelleme Tarihi:
İSTANBUL, enerji ve ekonomi dünyasının en saygın buluşmalarından biri olarak kabul edilen Atlantik Konseyi Enerji ve Ekonomi Zirvesi’ne her yıl kasım ayında ev sahipliği yapıyor. Zirve, İstanbul’dan dünyaya yansıyan fotoğraf kareleri açısından da büyük önem taşıyor. Geçtiğimiz yıl ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun beraber katıldıkları oturumdan verdikleri mesajlar geniş yankı bulmuştu.
Peki, bu yıl 7.’si düzenlenecek zirvenin sürprizi ne olacak? Atlantik Konseyi Enerji ve Ekonomi Zirvesi’nin yeni Direktörü Defne Sadıklar Arslan’ın anlattıklarından, bu yılın sürprizinin İran ile alakalı olduğunu anlıyoruz. Halen program üzerinde çalıştıklarını, bu nedenle kesin bir şey söyleyemeyeceğini dile getiren Arslan’la konuştuklarımızdan çıkardığım sonuç, İran-ABD-Türkiye’den üst düzey isimlerin birlikte yer aldığı bir fotoğraf karesi kasımdaki zirveye damgasını vurabilir. Temmuz’da P5+1 ülkeleriyle tarihi nükleer anlaşmayı imzalayan İran, şu an enerji piyasalarının yakından takip ettiği başlıca ülkelerden biri. Defne Arslan, “Gündemdeki enerji konularının yanısıra, bu yıl belki de en dikkat çekici ayrıntı İran’la ilgili özel toplantı yapıyor olacağız. Yaptırımlarla ilgili, o konuda büyük bir ilgi var” şeklinde konuşuyor.
KAPALI KAPILAR ARDINDA
Daha önce ABD Ankara Büyükelçiliği’nde 17 yıl boyunca Başekonomist ve Kıdemli Enerji Danışmanı olarak çalışan Arslan, yılbaşından bu yana Washington merkezli Atlantik Konseyi’nin Enerji ve Ekonomi Zirvesi Direktörlüğü’nü yürütüyor. Bu yıl yapılacak Zirve ve enerji piyasalarındaki güncel gelişmelere yönelik sorularımızı yanıtlayan Arslan, şöyle konuşuyor: “Bölge enerji politikasına yön veren birçok anlaşma bu toplantılar sırasında, kapalı kapılar arkasında oldu. Bu yıl da eminim benzer gelişmelere ev sahipliği yapacak. Bu yılki en büyük şansımız, ama bir yandan da bizi zorlayan konu öncesinde G-20 zirvesinin yapılacak olması. Bir gün arayla bizim zirvemiz başlıyor. Arada Paris’te OECD Enerji Bakanları zirvesi var. Oldukça yoğun bir hafta. Atlantik Konseyi’nin ABD ve dünyada ağı çok güçlü. En önemli özelliği bağımsız ve partiler üstü olması. Bir Türk zirvesi değil, bir Amerikan düşünce kuruluşunun Türkiye’de düzenlediği uluslararası bir zirve. Bence o nedenle Türkiye açısından katma değeri daha da fazla.”
BİR GECEDE KALKMAZ
İran ile P5+1 ülkeleri arasında varılan tarihi anlaşmanın petrol piyasalarına ne gibi yansımaları olacağı sorusuna karşılık, Arslan şunları söylüyor: “Kasım’da bazı şeyler daha çok netleşecek. Konjonktürel nedenlerle İran’dan bir anda büyük bir arz artışı beklemiyorum. İran petrolünün bir anda dünyaya akmasını birkaç nedenden dolayı beklemiyorum: Birincisi, kapasite kısıtı var. Bir gecede o kadar uzun süren ABD yaptırımlarının hepsinin kalkmasını beklemiyorum. Bu kadar arz fazlası olan bir piyasada, bir de İran petrolünün bir anda piyasaya giriyor olması kısa dönemde şok etkisi yaratır ve fiyatı iyice aşağı çeker. Buna izin verileceğini düşünmüyorum. ABD açısından da düşük petrol fiyatları birçok şeyi etkiliyor. Örneğin yenilenebilir enerji yatırımlarının daha gerçekleştirebilir olmasını, kaya gazı projelerini etkiliyor. Bunlar zaten teknik olarak halen pahalı olan projeler. Bunun önünü alırlar ve ekonomik nedenlerle bunu yapmazlar. Daha yavaş yavaş ve kademeli olacağını düşünüyorum. Bir takvim ortaya çıkacaktır, ful kapasiteli arz artışı bir yıla yayılır diye düşünüyorum.”
Yabancı şirketlere İran’da Türk ortak
YAPTIRIMLARIN sona ermesiyle, İran’ın bölgede daha güçlü bir ekonomi olarak ortaya çıkmasının beklendiğini hatırlatarak, bunun Türkiye’yi nasıl etkileyeceğini sorduğumuz Arslan, şöyle konuştu: “Türkiye’nin yanı başında dünyaya tehdit olabilecek bir ülke olmasından ziyade, birlikte bir ekonomi, sinerji yaratılacak bir ülke olması daha avantajlı. İlk etapta İran’ın çok fazla yeniden yapılanma ihtiyacı olacak ve Türk işadamları için İran, birçok açıdan çok iyi bir piyasa. Enerji açısından da Türkiye zaten bir petrol ithalatçısı. Çok uzun vadede İran nasıl bir ülke haline dönüşür onu bilemeyiz ama büyük bir piyasa olduğu bir gerçek. Türkiye’nin şöyle bir avantajı daha var: Yabancı şirketler İran’a Türk şirketleri ile girebilir. Avrupalı ve Amerikalı şirketlerin Türk şirketleriyle İran’a girmeleri yayarlı olur.”
Öncelikli proje TANAP
TÜRKİYE’nin hangi enerji projelerine odaklanması gerektiğini sorduğumuz Arslan, “Projeler arasında Türkiye’nin öncelik vermesi gereken bir proje varsa bunun TANAP olduğuna inanıyorum. Çünkü kendi projesi. İnsan her zaman kendi evladına öncelik verir doğal olarak. TANAP her şeyden önce sıkıntıları aşmış, yoluna girmiş bir proje. Türkiye bölgesel olarak birçok projeyi barındırabilecek yapıda. Bu projeler eğer hakikaten gerçekleşirse, Doğu Akdeniz enerji kaynakları, ya da Irak’tan doğalgaz olsun, petrol olsun, enerji çeşitliliği yanında bir ölçüde dış ve iç politika konularında da Türkiye’yi güçlendirecek projeler” diyor.
Koalisyon hükümeti denenmeli
ARSLAN, “Ya erken seçim, ya koalisyon olacak. Belirsizlik sürüyor. Ekonomi bu yıl fazla ön planda olmayacak gibi gözüküyor, bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusunu şöyle yanıtlıyor: “Dış piyasalara verilecek en önemli iki mesaj Türkiye’nin ekonomik hedeflerinden sapmıyor olduğu ve Türkiye’deki demokratik dengelerin ve sürecin işlediği. Piyasalar bu sürecin bir önce uygulamaya konmasını istiyor. Tabii ki koalisyon hükümetleri ideal değil ama seçimin sonucu bizi oraya getirdi. Ve denenmesi gereken bir süreç olduğunu düşünüyorum. Bu dönem çok hassas. Sonbaharda FED’in faiz artışı neredeyse yüzde 90 oranında bekleniyor. Daha hazırlıklı, hükümetin kurulacağı belli olmuş, birtakım kuralların ve kurumların işlediği, tekrar hedeflerine odaklanmış bir Türkiye daha kazançlı çıkar. Yeni bir seçimden ziyade en azından bir koalisyon hükümetinin denenmesi gerektiğini düşünüyorum ben şahsen.”
Gerçekten yazık olacak
KASIMDA Türkiye’nin hem G-20, hem Atlantik Konseyi Zirvesi gibi önemli toplantılara ev sahipliği yapacağına dikkat çeken Arslan, “İkisi de çok önemli platformlar. Benim içimden geçen bir an önce bir hükümetin kurulup, azınlık ya da koalisyon hükümeti olabilir, hızlı şekilde tekrar herkesin işinin başına dönmesi. Ve bu platformları daha da iyi değerlendirmek. Seçim ortamında bu iki platformu da harcarsak, gerçekten çok yazık olacak. Çünkü bunlar karar alma süreçlerini yavaşlatan dönemler” değerlendirmesini yaptı.