Oluşturulma Tarihi: Nisan 08, 2002 00:00
ULUSLARARASI Para Fonu (IMF) ile Türkiye arasındaki ilişkiler yine tartışma gündeminde...Devlet Bakanı Kemal Derviş, ‘‘IMF 30 milyar
dolar verdi, 24 saat bizi izliyor’’ dedi. IMF'nin ‘‘Biri Bizi Gözetliyor’’ muamelesi zorumuza gitti.Arkasından daha ağır bir yorum, ABD eski Başkanı Bill Clinton'un danışmanlığını yapmış FOX TV yorumcusu Dick Morris'ten çıktı:‘‘Arap ülkelerinin Irak konusunda destek verip vermemeleri önemli değil. IMF bizim için Türkiye'yi satın aldı. Oradan her istediğimizi yaparız.’’Bu yoruma TBMM Başkanvekili Murat Sökmenoğlu, sert yanıt verdi: ‘‘Haddini aşan Amerikalı'yı manda ve himayeyi Kurtuluş Savaşı'nda reddetmiş olan bağımsız ve bağlantısız
Atatürk Türkiyesi'ne saygıya davet ediyorum.’’24 saat izlenmek... ‘‘Satılık ülke’’ yorumlarına hedef olmak...Bunlar IMF'yle ilişkimizde işin şakasının olmadığını gösteriyor.Unutmayın, IMF ikidir koalisyonun üç liderinden ‘‘Biz programın arkasındayız’’ mektubu alıyor...Yetmiyor...Artık günü geldikçe, bazı bakanlardan da, ‘‘Merak etmeyin, söz verdiğimiz şu işi takvimine uygun olarak yapıyoruz’’ garantisi istiyor.En son bankaların vergi sorunu bile IMF'ye danışılıp, çözüldü. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun (BDDK) ‘‘Hazirana kadar bilanço açıklamayın, genel kurul yapmayın’’ kararı yüzünden, bankalar vergi ödeyemiyor. Bankaların cezalı duruma düşmemesi için IMF'ye danışıldı, Maliye ‘‘tamam bu iş mücbir sebep sayılacak’’ dedi.TÜRKİYE KAVGASIIMF bizi 24 saat izlerken, onların içi rahat mı?Derviş, ‘‘Türkiye'de IMF'nin de parmağı taşın altında’’ diyor. Nitekim, IMF içinde yaşanan Türkiye tartışmaları, bu durumu gösteriyor.İşte bizi yakından ilgilendiren bir kavga sahnesi:1990'lı yılların sonuna doğru... Ortada 2000 başında devreye giren program da yok... Türkiye'den bir ekip IMF ile görüşmeler yapmış, dönmeden önce kendilerine dönemin IMF Başkan Yardımcısı Stanley Fischer ile Avrupa Direktörü Michael Deppler tarafından
yemek veriliyor...Washington'da bir restoranda gerçekleşen yemekte Fischer, Türkiye'de dalgalı kur sistemine geçilmesi görüşünü savunuyor...Deppler, ‘‘Türkiye Para Kurulu'na geçmeli’’ diyor.Fischer'la Deppler'in tartışması ‘‘ağız dalaşı’’na dönüşüyor.Türkiye ekibi her iki formüle de o günler için karşı çıkıyor.1999 sonuna kadar enflasyona bağlı kur politikası geçerliliğini koruyor.Kavga, Türkiye'ye iki ayrı dönem olarak yansıyor:Ocak 2000-Şubat 2001: Yumuşak para kurulu denebilecek ‘‘kur çıpası’’.Şubat 2001 ve sonrası: Türkiye dalgalı kura geçti ve sürdürüyor.Kur çıpasının zinciri Şubat 2001'de MGK kavgasıyla koptu, krize girdik.Kur çıpası, Deppler'in savunduğu görüşe yakındı, yürümedi.Fischer devreye girdi, ‘‘Bunları dalgalı kurla yola getirelim’’ dedi. Dalgalı kurun ilk hediyesi krizin de etkisiyle yoksulluk oldu. Şimdilik Derviş'in deyimiyle ‘‘Akut kriz bitti’’, ama henüz kurtulmadık.Türkiye kendini kurtarmadıkça, Washington'da daha çok kavga çıkar, bize yeni reçeteler gelir. İyisi mi siyasi oyunu bırakın, Türkiye'yi kurtarın...‘‘Satılık ülke’’ gibi ağır yorumlar ancak o zaman biter. Karar sizin...Denizden çıksak belki kurtuluruzBİR önceki döviz kuru sistemimiz ‘‘çıpa’’ya dayalıydı... Şimdi dalgalı kur var. Sanayi ve Ticaret eski bakanlarından işadamı Yalım Erez, kurlarla ilgili şu yorumu yapıyor: ‘‘Şu kur sistemimizi denizden çıkarsak, belki de kurtuluruz. Önce denize çıpa atmıştık. Şimdi de kurlar denizde dalgalanıyor. Kendi haline bıraksak belki de iş daha iyi yürüyecek.’’Ancak, Devlet Bakanı Kemal Derviş, dalgalı kuru siyasilerin ‘‘istenmeyen hareketleri’’ne karşı bir ‘‘emniyet süpapı’’ olarak görüyor.Yani, şimdilik ‘‘denizden’’ çıkış yok gibi...
button