IMF'den yabancı sermaye uyarısı

Güncelleme Tarihi:

IMFden yabancı sermaye uyarısı
Oluşturulma Tarihi: Eylül 24, 2007 12:59

IMF ülkelere sermaye akışının ekonomik kalkınmayı artırdığını, ancak kimi ülkeleri ekonomik politika zorluklarıyla karşı karşıya da bırakabileceğini bildirdi.

IMF Küresel Mali İstikrar Raporu’nda “Yükselen piyasalardaki risk dengelenmiş görünüyor” denilirken “Yükselen piyasalar da, kimi özel sektör borçluları finansmanlarını artırmak için görece riskli stratejileri kabul etmiş durumdayken, piyasalarda ortaya çıkabilecek dalgalanmadaki artışın etkilerine açıktır” ifadesi kullanıldı.

Son krizle ilgili olarak da, “Düzenleme süreci, zaman alacak ve politika sonuçlarını kesinleştirmek için çok erken. Öncelikle belirsizliğin önemli rolü vardır ve fiyat riski ve kredi itibarı değerlendirmesine yönelik zamanında bilgi edinme gereksinimi bulunmaktadır” denildi.

IMF’nin yılda iki kez hazırladığı “Küresel Finansal İstikrar Raporu”nun bu yılki ikincisi yayınlandı.

Raporun “Küresel Finansal İstikrara Yönelik Risklerin Değerlendirilmesi” başlıklı bölümünde küresel finansal sistemin önemli testten geçtiği belirtildi. Piyasaların son yıllarda kredi disiplinindeki kötüleşmenin büyüklüğünün farkına vardığı, bunun giderek karmaşıklaşıp likitide azlığıyla birleşen, böylece ana fon piyasalarında olumsuzluklara yolaçan kredi riskinin yeniden fiyatlandırılmasına ve riskli alacakların maliyetlerinin azaltılmasına yolaçtığı belirtilen raporda şöyle denildi:

“-Bütün sisteme etki edebilecek önemdeki finansal kurumlar bu döneme, olası kredi kayıplarını yönetecek yeterli sermayeyle girdiler. Bu durum güçlü bir küresel büyüme döneminde meydana geldi, fakat eğer finansal koşullardaki güçlük sürerse, küresel gelişmenin yavaşlama olasılığı bulunmaktadır.

-Düzenleme süreci, zaman alacak ve politika sonuçlarını kesinleştirmek için çok erken. Öncelikle belirsizliğin önemli rolü vardır ve fiyat riski ve kredi itibarı değerlendirmesine yönelik zamanında bilgi edinme gereksinimi bulunmaktadır. İkinci olarak menkul kıymetleştirmenin, yani seküritizasyonun devam eden koşullara ne şekilde etki edebileceğini ve eldeki yapının tedarik zinciri boyunca kredi disiplinini nasıl zayıflatmış olduğunu anlama gereği vardır. Üçüncüsü bankaların bilançolarındaki riskli kredileri sigortalama işlemlerinin risk analizinin yapılması ve derecelendirme kuruluşlarının rolünün değerlendirilmesi gereği bulunmaktadır. Dördüncü olarak likidite riski daha çok dikkate alınmalıdır. Son olarak da bankalar için risk konsolidasyonunun dış çevresi, genel muhasebeye ya da yasal çevrelere göre, ani karşılaşılan şarta bağlı borçlar ve risk itibarını yansıtmak için daha geniş düzenlenmelidir.”

Bazı planlanmış kredi ürünleri için piyasaların bulunmaması durumuyla potansiyel kayıp kaygılarının para piyasalarında bozulmalara ve bazı mali kurumlar için fonlama zorluklarına yolaçtığı belirtilirken “Bu bozulma, bazı merkez bankaları tarafından sıradışı likitide enjeksiyonları gerektirmiştir” denildi.

"DIŞ SERMAYE EKONOMİYİ GELİŞTİRİR, ZORLUKLARA DA YOL AÇABİLİR"

Raporun “İç Mali Piyasalar ve Sermaye Akışının Niteliği” başlıklı bölümünde dört ana saptama şöyle yer aldı:

“-Daha gelişkin iç finansal piyasa, gelen sermayenin hacmini artırır ve YP’lara orta vadede akacak olan sermayedeki dalgalanmayı azaltmada yardımcı olur.

-Yükselen piyasalar orta vadedeki finansal gelişimi odak alarak, iç mali sistemlerini dışarıdan gelecek sermaye akışında tersliklerden kaynaklanacak istikrarsızlığa karşı tamponlayacak, sermaye akışının yararlarını en yükseğe çıkarmada daha donanımlı olacaklardır. Sermaye akışlarındaki dönemsel çeşitlenmeler, finansal piyasaların artan entegrasyonu ve finansal küreselleşme temel eğiliminin sürmesi olasıdır. Sermaye çeken ülkeler, akıştaki dalgalanmaya karşı esnekliklerini artırabilir, mali sistemlerini güçlendirerek finansal istikrarlarını koruyabilir.

-Denetleyici ve öngörüye dayalı önlemler finansal sistemin istikrarı ve sağlığına hitap eden anahtar bir role sahiptir.”

"SERMAYE AKIŞI BEŞ YILDA ALTIYA KATLANDI"

Raporda yükselen piyasalara sermaye akışının son beş yılda yaklaşık altıya katlandığı belirtilirken, “Bu gibi sermaye akışları yatırımı ve ekonomik kalkınmayı geliştirirler, ancak düzenlenmeleri de zor olabilir ve kimi ülkeleri politika güçlüklerine maruz bırakabilir” denildi.

Rapordaki üçüncü bölümün, “Yükselen piyasa ülkeleri sermaye akışındaki dalgalanma ve akışın düzeyiyle ilgili belirsizlikle en iyi biçimde başetmek için hangi finansal politika önlemlerini alabilir? Güçlü makroekonomik temellerden başka, iyi işleyen bir iç finansal piyasa sermaye akışının düzeyini artırabilir ve dalgalanmayı azaltabilir mi?” sorularını incelediği kaydedildi.

1977-2006 yılları arasındaki yıllık verilerden hareket edilerek 56 gelişmiş ülke ve yükselen piyasanın incelendiği, menkul kıymet piyasasının akışkanlığı, kurumsal kalite gibi iç “mikro” finansal unsurların sermaye akışının değerlendirildiği belirtilen raporda, sonuçlar şöyle açıklandı:

-Sonuçlarımız, orta vadede, gelişmiş iç finansal piyasanın, yükselen piyasalara sermaye akışındaki hacmin artışına ve dalgalanmanın giderilmesine yardımcı olduğuna işaret etmiştir.

Ekonomik büyüme beklentileri sermaye akışı düzeyinde birinci belirleyici olsa da, hisse senedi piyasası likiditesi ve finansal açıklık da sermaye akışına yardımcı olmaktadır. Geniş finansal açıklık ve kurumsal kalite iyileştirmeleri de sermaye akışında dalgalanmayı azaltmaktadır.

-Kurumsal yatırımcılarla da uyumlu bu sonuçlar iç finansal piyasaların kalitesini iyileştirme hedefinde orta vadede odaklanmanın avantajına işaret etmektedir. Ülkeler güçlü makroekonomik temellere ek olarak, iyi düzenlenmiş bir sistem içinde derin ve likit menkul kıymet piyasalarına, kurumsal yönetim, muhasebe standartları, hukukun üstünlüğü ve yolsuzluğun kontrolü dahil geniş yelpazedeki göstergeler karşısında güçlü kurumsal kaliteye sahiplerse, potansiyel sermaye akışı dalgalanmalarıyla birlikte yaşamak için daha donanımlı olacaklardır.

-Analiz, makroekonomik ve mikrofinansal politikalar arasındaki ilişkinin ve ekonomi ve mali veri saydamlığının önemini öne çıkarmaktadır. Özel kurumsal yatırımcılar, zamanında ve kesin veri ile yatırımcı tabanıyla iyi iletişimin önemini, sermaye akışının etkin yönetimine katkı yapan faktörler olarak tekrar tekrar vurgulamışlardır.

-Sermaye kontrollerinden sadece son çare olarak ve daha geniş bir makroekonomik politika çerçevesinin ve öngörü tedbirlerinin bir parçası olarak yararlanılmalıdır. Sermaye kontrolleri belli koşullarda kısa vadeli spekülatif akış dalgasına yönelik, iyi çalışan bir makinaya atılan bir kum tanesi etkisi yapabilir, özellikle de onların yerleştirilmesi için altyapı hazır durumdaysa. Sermaye kontrollerinin tuzağa düşürmesi ve etkinliklerinin zamanla kaybolması sıklıkla meydana gelmektedir.”

KREDİ VE PİYASA RİSKLERİ, İSTİKRAR RİSKİNİ ARTIRDI

Nisan’da yayınlanan Küresel Finansal İstikrar Raporu’nun, ABD’de mortgage bağlantılı araçlarda ve diğer kredi piyasalarında artan kredi riskini öne çıkardığı hatırlatılırken son çalkantının merkezinde, orta vadede yanlış fonlamanın, likitsiz, çok kısa vadeli menkul kıymetler tarafından fonlanıp yanlış değerlenen alacakların bulunduğu belirtildi


YÜKSELEN PİYASALARDAKİ RİSK DENGELENMİŞ GÖRÜNÜYOR ?

Raporda “Yükselen piyasalardaki risk dengelenmiş görünüyor” altbaşlığı kullanılırken “Yükselen piyasalar da, kimi özel sektör borçluları finansmanlarını artırmak için görece riskli stratejileri kabul etmiş durumdayken, piyasalarda ortaya çıkabilecek dalgalanmadaki artışın etkilerine açıktır” denildi.

Rapor yeni bir mali enstrüman olan, büyük çaplı kamu fonlarının (Sovereign wealth funds ? SWF) önemine de dikkat çekti. SWF’lerin önemli bir yatırımcı grubu haline geldiği ve bunların sınır ötesi alacaklarını konumlandırmalarının etkisine ilişkin soruların artış gösterdiği belirtildi.

KRİZDEN ÇIKARILAN DERSLER...

Raporda, finansal kurumların risk yönetim tekniklerinin son onyıl içinde, daha özenli risk modellemeleri ve daha fazla farkındalık ve duyarlılık edinilmesi dolayısıyla iyileştiği belirtildi. Tüm yatırımcıların finansal gelişmelere aynı tepkiyi vermelerinin, çalkantının boyutlarını büyüttüğüne değinilen raporda, dünyada politika belirleyicilerin gelişmelerle ilgili tartıştıkları konular şöyle özetlendi:

-Düzenleyiciler ve denetleyiciler birden fazla kurumun aynı yönde tepki vermesinin yaratacağı potansiyel karşı etkiler için, belki de çeşitli “savaş oyunu” tarzı egzersizlerle, proaktif olmayı planlamalı.

-Bankalar risk yönetimi raporlarını iyileştirebilirler. Kurumlar uzaktan açıklamalar yapabilirler ancak “kuyruk riskler” de denilen makul riskler, üstlenilen stres testi türleri ve kendi “Riske Maruz Değer (Value-at-Risk, VaR)” modellerinin sağlamlığına ilişkin bilgi, yatırımcılara ve diğer meslektaşlara kurumun sağlamlığını daha iyi değerlendirmelerinde yardımcı olur.

-Özellikle gerektiğinde likidite sağlayabilecek katılımcı çeşitliliğini cesaretlendirmek “yangından kurtarılmış mal satışı” (fire sales) ve herkesin işleme yöneldiği “crowded sales” gibi durumların etkilerinin hafifletilmesine yardımcı olan önemli bir unsurdur. Hedge fonlar ve diğer “daha az-düzenlenmiş alacakların” yöneticileri bu rolü oynayabilir. Bu kişilerin yatırıma yönelik tetikte olmalarını ve esnek yaklaşımlarını garanti etmek, risk yönetimi uygulamalarının artan tekbiçimliliğinden kaynaklanan istikrar bozucu davranışı azaltmada yardımcı olacaktır.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!