Oluşturulma Tarihi: Mart 16, 2000 00:00
İlter TÜRKMENBir İsrail fıkrası: Bir kadın gazete almaya gidiyor. Fiyatını soruyor, on shekel cevabını alıyor. Parayı veriyor, sonra gazeteye baktığı zaman fiyatın beş shekel olduğunu fark edince satıcıya çıkışıyor. Satıcının hiç istifini bozmadan verdiği cevap şöyle: ‘‘Na zamandan beri gazetelerde her okuduğuna inanıyorsun!’’ Bizde bütün yıl için programlanan enflasyon oranının yarısı ocak ve şubat aylarında gerçekleşince, hükümetin ve ekonomi kurmaylarının hedefe mutlak varılacağı konusundaki azametli açıklamaları, bana bu fıkrayı çağrıştırdı. Bizden rakamlara değil, hükümetin söylediklerine inanmamız isteniyor. Kamuoyunu ikna için özel bir çaba dahi yok. Her şeyden önce iman lazım.***Ekonomik stabilizasyon programı ilk defa açıklandığı zaman, sadece yetkililer değil, fakat ekonomi uzmanları ve işadamları da son derece iyimser bir hava estirdiler. Program dört başı mamurdu, IMF tarafından bile takdis edilmişti. 2000 yılı sonunda enflasyon % 20'yi aşmayacak, Türk parasının değer kaybı da aynı oranda kalacaktı. Kaldı ki program 2001 yılını da kapsıyordu. O yıl enflasyon % 10'dan yukarı çıkmayacaktı. Yapılan projeksiyonlar o kadar sağlamdı ki, kiraların aynı oranlarla sınırlı kalması için derhal kanun çıkarıldı.***İtiraf etmek gerekir ki, program başından beri halk üzerinde büyük bir etki yapmadı. Vatandaşın enflasyonu ölçmek için resmi istatistiklere ve bilgiç tahlillere ihtiyacı yok. O her gün reel gelirinin azaldığının ve fiyatların eski temposunda arttığının farkında. Kiraların tahdit edilemeyeceğini de biliyor. Ne ev sahiplerine itiraz edecek gücü ve ne de sonu gelmeyen davalarla uğraşacak hali var. Mevzuatla ekonominin yönlendirilemeyeceğini anlayacak kadar sağduyulu. Ekonominin kötü gittiğini herkesten daha iyi görüyor. Gençler arasında işsizlik ve onunla bağlantılı olarak suç artıyor. Birçok küçük işyeri kapanıyor. Esnaf, vergi yükü kadar vergi bürokrasisi altında eziliyor. Ayın 15 gününü vergi işleriyle uğraşarak geçirmek kolay değil.***Küçük tasarrufçu da ne yapacağını şaşırmış vaziyette. Problem faizlerin düşmesi değil, fakat enflasyon tahminleri tutmayınca yıl itibarıyla negatife dönüşmesi ve gerçek gelir kaybına neden olması ihtimali. Bu gidişle zararını azaltmak için yapabileceği tek şey, tasarrufunu dövize çevirmek. Nasıl olsa enflasyon artınca Türk Lirası'nın dövize oranını planlanan düzeyde tutmak mümkün olmayacak, olsa bile özellikle ihracat bakımından astarı yüzünden pahalıya gelecek.***Enflasyonu durdurmanın her yerde birinci şartı, kamu masraflarının disiplin altına alınmasıdır. Türkiye'de böyle bir toparlanma görünmüyor. Osmanlı Devleti'nin kuruluşunun 700'üncü yıldönümü için hazırlanan görkemli kutlamalar ve bütçede karşılığı olmadığı halde öngörülen milyarlarca dolarlık mübayaalar mali disiplin kültüründen çok uzakta olduğumuzun yeterli iki kanıtı. Bir de canlanmaya başlayan ekonomide % 5 büyüme bekliyoruz. Fiyatlar üzerindeki baskı o zaman iyice artacak.Tablo aydınlandıkça enflasyon tahminleri de zaten yavaş yavaş yükselmeye başladı. Şimdilik % 27-% 30 diyenler çoğunlukta. Hükümetin de realiteyi kabul etmesinde sayısız yarar var. Eğer yılbaşında açıkladığı oranlarda ısrar ederse, sene sonunda kredibilitesini iyice yitirir ve bu stabilizasyon programına ek bir darbe oluşturur.***Herkes gibi benim de tahminim var. Yıl sonunda enflasyon % 40. Tabii benim işim kolay. Yanılırsam ekonomist değilim derim. Fakat haklı çıkarsam yazılarını hayranlıkla okuduğum ekonomistlere bir daha zor inanırım!
button