Güncelleme Tarihi:
Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı Burak Dağlıoğlu, küresel ilaç firmalarından Boehringer Ingelheim’in Türkiye’de yerelleşme planlarını ilaç sektörünün önemli oyuncularından Abdi İbrahim İlaç Sanayi ve Ticaret AŞ iş birliği ile hayata geçirmesine yönelik düzenlenen toplantıda yaptığı konuşmada, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde 2003 yılından bu yana yapılan reformlarla beraber Türkiye’nin ekonomisinde değişim ve liberalleşmeyle beraber büyük bir başarı yakaladığını söyledi.
Türkiye’nin 2003 yılından bu güne kadar yıllık ortalama yüzde 5,1 büyüdüğünü, 2003 yılında 30 milyar dolar civarında olan ihracatının, bugün gelinen noktada yıllıklandırılmış veri ile 200 milyar doları geçtiğini ifade eden Dağlıoğlu, “Uluslararası doğrudan yatırımlar perspektifinden bakıldığında Türkiye, 2003 yılından bu yana 230 milyar dolardan fazla yatırım çekmiş oldu.” diye konuştu.
Dağlıoğlu, salgın sürecinde Türkiye ekonomisinin iyi yönetildiğini, diğer ülkelerden pozitif ayrıştığını aktararak, uluslararası doğrudan yatırımlar tarafında 2021 yılının 7 aylık verisinin açıklandığını, 5,85 milyar dolarlık yatırım çektiğini, söz konusu rakamın bir önceki yıla göre yüzde 47’lik bir artışı ifade ettiğini dile getirdi.
Türkiye’nin başarısının birçok uluslararası yatırımcı ile yaptıkları toplantıda ele alındığını anlatan Dağlıoğlu, “Hepsinin ortak söylemi Türkiye’nin dayanıklı, güçlü bir ülke olduğu yönünde. Türkiye’nin yatırımcılara sunduğu değer önerilerine bakıldığı zaman, Türkiye’nin uluslararası merkezi konumu birçok yatırımcı için kıymetli. Sadece coğrafi konum tek başına anlamlı değil. Bizim son 18 yılda altyapı, üstyapı yatırımları, çevre ülkelerle erişilebilirliğinin artması, THY’nin birçok noktaya uçması gibi faktörler Türkiye’nin bu coğrafyada merkezi konum elde etmesine vesile oldu.” diye konuştu.
"YAŞAM BİLİMLERİ ALANINDA YATIRIMLARIN ARTARAK DEVAM EDECEĞİNİ ÖNGÖRÜYORUZ"
Dağlıoğlu, Dünya Bankası’nın yakın zamanda yayımladığı, 1990 yılı ile 2015 yılını ele alan bir raporda, Türkiye’yi sınırlı üretimden ileri üretime ve yenilikçi endüstrilere geçmiş bir ülke olarak tanımladığını, küresel tedarik zincirine daha iyi entegre olmuş bir ülke olarak konumlandırdığını dile getirdi.
Sürdürülebilirlik ve dijitalleşmeye işaret eden Dağlıoğlu, şunları kaydetti:
“Yaşam bilimlerinin geneli ve özellikle ilaç sektörü bizim için en önemli sektörlerden biri. Salgın döneminde bu alanla ilgili yatırımlar çok dikkati çekti. Ülkelerin şu ana kadar altyapı yatırımları, salgın ile mücadelede etkili oldu. Kamu özel iş birliğiyle yapılan hastanelerimizin hızla devreye alınmasıyla Türkiye vatandaşlarına en iyi şekilde sağlık hizmeti sunmuş oldu. Yaşam bilimleri alanında yatırımların artarak devam edeceğini öngörüyoruz. Dünyada da uluslararası doğrudan yatırım hareketlerinde yaşam bilimlerinin ciddi bir payı var. Biz Türkiye’nin bu alanda daha fazla yatırım almasını istiyoruz.”
Dağlıoğlu, Türkiye’nin daha fazla ilaç yatırımı alabileceğini aktararak, Türkiye’nin yılda yaklaşık 35 milyar dolarlık sağlık harcamasının bulunduğunu ve 8 milyon dolar civarında da ilaç pazarının olduğunu, diğer coğrafyalara ulaşmada ciddi bir potansiyel sunduğunu söyledi.
Ekonomi Reform Programı’nda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Sağlık Endüstrileri Başkanlığı’nın kurulacağını duyurduğunu anımsatan Dağlıoğlu, “Uluslararası ilaç üreticilerinin, medikal cihaz üreticilerinin Türkiye’de daha çok yerelleşmesini istiyoruz ve politikalarımızı buna göre geliştiriyoruz. Bu kurumun faaliyete geçmesiyle bu alandaki yatırımların artarak devam edeceğini düşünüyoruz.” şeklinde konuştu.
Dağlıoğlu, bugünkü yatırımın, merkezi sinir sistemine yönelik ilaçlar, diyabet ilaçları ve kardiyovasküler gibi kronik hastalıklar denilen alanlarda tedarikinin güvenceye alınması gerekli ürünler olduğuna inandığını aktararak, “Ülkemizin ilaç tedarikindeki güvenliğine katkı sağlayan bir iş birliği ve yatırım olacağını görüyorum.” dedi.
“Diyabet, merkezi sinir sistemi ve kardiyovasküler hastalık alanlarında yenilikçi ve öncü ürünlerimizi Türkiye’de üreteceğiz”
Boehringer Ingelheim META Bölgesi Yönetici Direktörü ve İnsan Sağlığı Birimi Başkanı Mohammed Al-Tawil ise genç ve dinamik nüfusu, nitelikli insan sermayesi, iyi düzenlenmiş piyasa yapısı, güçlü büyüme dinamikleri ve eşsiz konumu ile Türkiye’nin, bölgenin en önemli ülkesi olarak ön plana çıktığını söyledi.
Mohammed Al-Tawil, şunları kaydetti:
“Boehringer Ingelheim, 1994 yılından bu yana Türkiye’de faaliyet gösteriyor. Firmamız, 2002 yılından bu yana, Türkiye’de 60’tan fazla erken aşama klinik araştırma gerçekleştirmiş olup, bu klinik çalışmalarda 2 bin 500’ün üzerinde hastaya ulaşılmış ve bu hastaların tedaviye erken erişimleri sağlanmıştır. Klinik araştırma ve çalışmalara ilave olarak, bugün bir araya gelmemize vesile olan yerelleşme ajandamız kapsamında Boehringer Ingelheim, diyabet, merkezi sinir sistemi ve kardiyovasküler hastalık alanlarında yenilikçi ve öncü ürünlerini Türkiye’de üretecektir.
Abdi İbrahim ile iş birliği halinde yürüttüğümüz yerelleşme projemiz, Almanya ve Türkiye arasında önemli bir teknoloji ve know-how transferine de zemin hazırlamaktadır. Yerelleşme çalışmaları sonuçlandığında, önümüzdeki 5 yıl içerisinde insan sağlığı portföylerinde her 2 kutu ilaçtan 1’inin Türkiye’de üretilmesi planlanmaktadır. Yerelleşme yatırımımız kapsamında, firmamız tarafından orta vadede yaklaşık 150 milyon TL düzeyinde bir yatırımın ülkemize kazandırılması, uzun vadede ise aşamalı olarak yapılacak yatırımların toplam 1 milyar TL düzeyine ulaşması beklenmektedir.”
“Biz yatırım yapmayı seviyoruz ve şartlar ne olursa olsun yatırımdan vazgeçmiyoruz”
Abdi İbrahim Üst Yöneticisi (CEO) Süha Taşpolatoğlu da Türkiye'de toplum sağlığı için hizmet veren Abdi İbrahim olarak 109 yıldır ilaç ürettiklerini anımsattı.
Her gün milyonlarca insana daha iyi ve sağlıklı bir yaşam sunmak için çalıştıklarını ifade eden Taşpolatoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bugün önemli bir iş birliğine daha imza atmanın gururunu yaşıyoruz. Türkiye’nin en büyük ilaç firması Abdi İbrahim ile dünyanın en büyük 20 ilaç şirketinden biri olan Boehringer Ingelheim arasında gerçekleştirdiğimiz bu anlaşma doğrultusunda hipertansiyon tedavisine yönelik kullanılan ürünleri Türkiye’de ve Cezayir’deki Abdi İbrahim Tesisleri’nde üreteceğiz. Bu anlaşma, Abdi İbrahim’in hem Cezayir hem de Türkiye’deki üretim tesisini kapsaması nedeniyle bizim için ayrı bir önem arz ediyor.”
Taşpolatoğlu, Abdi İbrahim olarak Türkiye’de 30 yılı aşkın süredir 20’den fazla uluslararası firmaya üretim hizmeti verdiklerini aktararak, “Tesis ettiğimiz bu iş birliği ile son 2 yıldır Türkiye’nin gündeminde olan İlaçta Yerelleşme hareketine büyük katkı sağlayacağımızı düşünüyoruz. Bu hamle, Türkiye’nin ilaçta etkin bir oyuncu olma hedefine hizmet ediyor ve Abdi İbrahim olarak bunun ülkemiz adına çok önemli olduğunu biliyoruz. Biz yatırım yapmayı seviyoruz ve şartlar ne olursa olsun yatırımdan vazgeçmiyoruz. En modern, en son teknolojiyle donatılmış tesislerimize yenilerini ekliyor, var olanların donanım ve kapasitesini artırıyoruz.” diye konuştu.
Bugünkü anlaşmanın iki aile şirketini bir araya getirdiğine işaret eden Taşpolatoğlu, Boehringer Ingelheim’ın da tıpkı Abdi İbrahim gibi 3. kuşağın yönetimde olduğu köklü bir şirket olduğunu anlattı.
Taşpolatoğlu, Boehringer Ingelheim ile yaptıkları bu anlaşmanın uzun vadeli bir iş birliğinin başlangıcı olduğuna inandıklarını vurgulayarak, şunları kaydetti:
“İş birliğimizin daha da güçlenerek farklı tedavi alanlarına da yayılmasını hedefliyoruz. Bu kapsamda Boehringer Ingelheim’ın yenilikçi ürünlerini yerelleştireceğiz. Hipertansiyon tedavisine yönelik ürün sonrasında, merkezi sinir sistemi ve diyabet alanlarındaki ürünleri de Türkiye’de üreteceğiz. Bununla birlikte gerekli know-how’ı da Almanya’dan Türkiye’ye kazandırmış olacağız. Bu tür iş birliklerinin daha da artması ve Türkiye’nin yakın coğrafyamızda ilaç endüstrisinin üretim üssü haline gelmeye başlaması bizleri heyecanlandırıyor. Abdi İbrahim olarak uluslararası standartlardaki üretim kalitemiz ile iş birliklerimize yenilerini ekleyerek, endüstrimizi zirveye taşıyacağımıza inanıyoruz.”