Güncelleme Tarihi:
İSO, "Türkiye'nin İkinci 500 Büyük Sanayi Kuruluşu" araştırmasının 2013 yılı sonuçlarını açıkladı. Bir önceki yıla göre net satışlarını yüzde 13,4 artırarak 73,6 milyar liraya çıkaran İSO İkinci 500 Büyük Sanayi Kuruluşu arasında ilk sırayı, 187 milyon 916 bin liralık cirosu ile 2012 yılı çalışmasında 21. sırada bulunan "Gamateks" aldı.
Önceki yıl beşinci sırada bulunan "KİBSAŞ" 187 milyon 697 bin liralık üretimden satışlarıyla ikinci oldu. 2013 yılında net satışlarını 187 milyon 675 bin liraya çıkaran "Teksüt" ise üçüncülüğe oturdu.
İkinci 500 Büyük Sanayi Kuruluşu'nun toplam satışları 2013 yılında yüzde 13,4'lük artışla 73,6 milyar lirayı buldu. Bunun karşılığında elde etmiş oldukları brüt karlılık ise yüzde 24,6 artarak 12 milyar 783 milyon liraya ulaştı. Önceki yıla göre 1,8 puanlık bir artış yaşayan İkinci 500'ün 2012 yılında yüzde 5,5 olan faaliyet karı, 2013 yılında yüzde 7,3'e çıktı.
Açıklamada, bu artışın asıl nedenin özellikle ithalata dayalı temel hammaddelerin, dalgalanma öncesindeki düşük kurla ithal edilmesi ve sonrasında yaşanan kur artışlarının fiyatlarda ve dolayısıyla gelir tablolarında yarattığı olumlu etki olduğu ifade edildi.
İkinci 500 şirketlerinin geçen yıl esas faaliyetlerinden elde ettikleri karlarının yarısı ile finansman giderlerini karşıladıkları görüldü. 2013 yılında faaliyet karları 5,4 milyar lirayı bulan İkinci 500 Büyük Sanayi Kuruluşu, bunun 2,7 milyar lirasını finansman gideri olarak kaybetti. İkinci 500'ün sanayicileri 2012 yılında ise 3,6 milyar liralık faaliyet karlarının sadece 1,6 milyar lirasını finansman giderlerine vermişlerdi.
"Küçük ve orta büyüklükteki şirketler de borç sarmalında"
Türkiye’nin İkinci 500 Büyük Sanayi Kuruluşu-2013 Yılı araştırmasını değerlendiren İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, küçük ve orta büyüklükteki şirketlerin de borç sarmalında olduğuna dikkat çekti. Bahçıvan, şöyle konuştu:
"Geçen ay açıkladığımız Birinci 500 verileri ile karşılaştırdığımızda, bu şirketlerimizin özellikle teknoloji geliştirmede daha önde oldukları anlaşılıyor. Yine ihracatlarına baktığımızda, İkinci 500 Büyük şirketin hem Türkiye’nin hem de Birinci 500 Büyük şirketin performansından daha iyi bir performans sergiledikleri anlaşılıyor. Bu şirketlerimiz ihracatlarını yüzde 3,7 artırarak hem Birinci 500 şirketten hem de Türkiye’nin toplam ihracatından daha iyi olduklarını göstermektedirler. Ayrıca bu şirketlerimizin Türkiye’nin toplam ihracatındaki payının da arttığını özellikle vurgulamak gerekiyor.
İstihdam yaratma noktasında da bu şirketlerimizin iyi performansına tanık oluyoruz. Geçen yıl yaşanan bazı olumsuz gelişmelere karşın İkinci 500 Büyük Sanayi şirketlerimizin istihdamını yüzde 6,4 artırmaları önemlidir.
Bütün bu veriler bize Türkiye ekonomisinin alt yapısında çok iyi bir aktör sermayesi olduğunu gösteriyor. Fakat gelin görün ki bu sermaye, doğru bir finansman modeli ile desteklenmiyor. Yani iyimserlik var, cesaret var, girişimcilik var, fırsatları doğru kullanma potansiyeli var. Fakat finansal enstrümanları iyi kullanma ve şirketlerimize bu konuda alternatifler yaratma noktasında sınıfta kalıyoruz.
Bunu, finansal rasyoları en az Birinci 500 Büyük Sanayi Kuruluşu kadar bozulmuş olan İkinci 500 Büyük Sanayi Kuruluşu’nda da açıkça görüyoruz. Net satışlarını yüzde 13, esas faaliyetlerini de yüzde 50’ye yakın artıran şirketlerin, bu karlarının yarısından fazlasını finansman gideri olarak kaybetmesi başka neyle açıklanabilir? Bugün şirketlerimizin bunu yaşamasının en büyük nedeni, borçlarının varlıklarına oranının yüzde 60’ı geçmesidir.
Türkiye, üretim noktasında bu şirketlerimiz ile geleceğe yürüyecekse, mutlaka sanayimizi ve sanayicimizi doğru finansal enstrümanlar ile beslemek zorundadır. Sanayicilerimiz de global ölçekte kullanılan bu enstrümanları kullanma noktasında, muhafazakarlığı bir kenara bırakarak bono, tahvil, halka arz, uzun vadeli finansman, ortaklıklar, risk yönetimi ve hedging gibi borçlanma araçlarından yararlanma yollarını da araştırarak kullanmalıdırlar. Oysa şirketlerimiz bugün çoğunlukla banka kaynaklı borçlanma ile hayatlarını sürdürmeyi tercih etmektedirler.
Gerçekten de kendi faaliyet alanlarında başarılı bir performans sergileyen sanayi şirketlerimizin, finansman sağlama ve kullanmada aynı başarıyı sergileyememesi üzüntü vericidir.
Özellikle küçük ve orta büyüklükteki şirketlerin bu anlamda desteklendiği takdirde, ekonomimiz istihdamdan katma değere, ihracattan teknolojik dönüşüme kadar birçok konuda özlemini duyduğumuz bir noktaya büyük bir hızla ulaşacaktır. Bu da Türkiye’nin bütünsel kalkınmasına vereceğimiz en önemli kazanımlardan biri olacaktır."