Güncelleme Tarihi:
İlaç Kararnamesi’nin çıkışı konusunda “hazırlıksız yakalandık” yorumunu yapan Tuygan Göker, bu karara ilişkin bilgi ulaştığı esnada İsviçre’de Yönetim Kurulu toplantısı yaptıklarını söyledi. Göker o anı şu sözlerle aktardı:
“İlaç fiyatlarında Türkiye zaten Avrupa’ya göre oldukça iyi durumda. Yüzde 11’lik iskonto zaten yapılmıştı ve bu oran ardından da yüzde 23’e kadar çıkarılmıştı. Dünya ölçeğinde de en ucuz ilaç şu an Türkiye’de. İlaç kararnamesinin yarattığı tablo karşısında Roche CEO’sunun ilk tepkisi hangi ilaçların Türkiye’de satışını durduralım ve piyasadan çekilelim şeklinde oldu. Bu an gerçekten benim için üzüldüğüm bir an oldu. Ben de hayır kesinlikle hiçbir ilacın piyasaya verilmesini ve satışını durduramayız. Çünkü bizim hastalara karşı sorumluluğumuz var ve onları hiçbir an ilaçsız bırakamayız dedim. Bu şekilde Roche o günden bu yana Türkiye’de hem hastaları hem de hekimleri ilaçsız bırakmama kararlılığına devam ediyor."
ROCHE ZARAR NOKTASINA GELDİ
İlaç fiyatlarındaki indirimin ardından sektörde ortaya çıkan durumu değerlendirmek üzere İstanbul’da ekonomi basını temsilcileriyle bir araya gelen Roche üst yönetimi, “Artık dayanma noktasının sınırına gelmiş durumdayız. İlaç şirketleri için bu durum sürdürülemez bir aşama doğru gidiyor” mesajını verdi. Toplantıya Roche İlaç’ın Türkiye’nin dahil olduğu E7 Projesi’nin sorumlusu ve CEMAI olarak adlandırılan Orta ve Doğu Avrupa, Orta Asya, Ortadoğu,Afrika ve Hindistan Bölgesi Başkanı Tuygan Göker ile Roche Türkiye Genel Müdürü Süha Taşpolatoğlu katıldı.
Roche Türkiye Genel Müdürü Süha Taşpolatoğlu “2009’da sektör olarak iyi bir yıl geçirdik. Ancak krizin etkileri genelde ilaç sektörüne bir yıl sonra hissedilir. Bu nedenle 2010’da ilaç sektörü Türkiye’de yüzde 25 küçülecek. İlaç Kararnamesi açıkçası bizi üzdü. Bakanlığın bu kararını bütçe açığı ve diğer tasarruf tedbirleri nedeniyle anlayışla karşılıyoruz ancak bu nereye kadar sürdürülebilir diye de sormadan edemiyoruz. Bizim en temel stratejimiz hastaların ve hekimlerin bir an önce ilaca ulaşmalarını sağlamaktır” dedi.
Roche İlaç’ın geçen yıl dünya çapında 49 milyar İsviçre Frank’lık bir ciroya ulaştığını ifade eden Tuygan Göker ise, cirodaki artışın yüzde 11 olduğunu, Roche'nin 2009'da Ar-Ge yatırımlarının da yüzde 12 artarak 9,9 milyar İsviçre Frankı’na ulaştığını belirtti. Türkiye Genel Müdürü Taşpolatoğlu da Roche Türkiye’nin 2009 yılını TL bazında yüzde 26’lık büyüme ile kapattığını, sektör ortalamasının ise yüzde 16’da kaldığını belirtirken, Roche Türkiye’nin toplam cirosunun da 472 milyon TL olarak gerçekleştiğini söyledi.
TÜRKİYE İLAÇTA YATIRIM YAPILABİLİRLİK LİGİNDE BEŞ BASAMAK GERİLEDİ
Tuygan Göker, Kasım 2009’da çıkarılan ilaç kararnamesinin ardından ilaç sektöründe yaşanan olumsuz ortam nedeniyle Türkiye’nin ilaç sanayi açısından yatırım yapılabilir ülke sıralamasında 5 basamak birden gerilediğini söyledi. Dünya sağlık otoriteleri nezdinde önemli bir itibara sahip olan IMS araştırma kuruluşunun hazırladığı son raporun sonuçlarını duyuran Göker “Biz 2010 için yüzde 25’lik bir düşüş bekliyoruz. IMS Raporu ise 2009’da yatırım yapılabilirlik sıralamasında 12’inci sırada bulunan Türkiye’nin 2011 yılında 17. sıraya gerileyeceğini gösteriyor. Bu önemli bir sinyal. Rapor ayrıca Türkiye’de ilaç sektörünün sadece yüzde 5 büyüyeceğini öngörüyor” dedi.
“TÜRKİYE AR-GE BÜTÇESİ YOK DENECEK ORANLARDA”
Türkiye’nin ilaç sektörünün 10 milyar dolarlık bir büyüklüğe sahip olduğunu söyleyen Göker, Araştırma ve Geliştirme(Ar-Ge) konusunda Türkiye’nin 30 milyon dolarlık rakamla çok gerilerde kaldığını belirterek şu görüşleri dile getirdi:
“Roche’ın sadece Ar-ge bütçesi Türkiye’deki toplam pazar büyüklüğüne eşit. Dünyada ise 100 milyar dolara ulaşan Ar-ge bütçesi içinde ise Türkiye yüzde 0.03-5’lik gibi paylarla nerdeyse yok denecek kadar az bir orana sahip. Klinik çalışmalar yeterince yapılamadığı için Türkiye’de Ar-ge bütçesi de oluşmuyor. Bu nedenle biz kinik çalışmalara yönelik mevzuatın bir an önce ilaç şirketlerini teşvik edebilir hale gelmesini istiyoruz. Son verilerle dünyada yılda 70 bin klinik araştırma yapılıyor. Bu rakamın yarısı 41 milyar dolara varan bütçe ile ABD’de, geri kalan kısmı da Batı Avrupa’da Rusya ve Çin bölgesinde yapılıyor. Rusya ve Çin bu konuda da giderek öne çıkıyor. Türkiye’nin bölgedeki rolünü kapma çabası artıyor.”
KLİNİK ARAŞTIRMALAR İÇİN TÜRKİYE BİR MERKEZ OLABİLİR
Klinik araştırmalar konusunda Genel Müdür Süha Taşpolatoğlu da klinik çalışmaların yeterince gelişememesi nedeniyle, dünya ilaç şirketlerinin büyük rakamlara ulaşan Ar-ge bütçelerinden Türkiye’nin pay alamadığını vurgulayarak “Türkiye’de klinik araştırmaların sayısı yılda 500’ü geçmiyor. Polonya’da bile yılda 1500’e ulaşıyor bu sayı. Klinik araştırmaların bir önemli faydası bu araştırmalar aracılığıyla hastalara ücretsiz ilaç verildiği için devletin üzerinden önemli bir yük alınmış alınacaktır. Bu katkıyı küçümsememek gerekir. İkinci olarak da her klinik araştırma bir bütçe demek ve bu yolla Türkiye’ye doğrudan para girişi olacaktır. Üçüncü bir konu da doktorlara klinik araştırmalara daha fazla katılma şansı vererek, uluslar arası ortamlarda bu çalışmalarını duyurma şansı verecek olmasıdır. Eğer klinik araştırmaların yolu açılırsa Türkiye bu bölgede klinik araştırmaların merkezi haline gelebilir” dedi.
“RUHSATLANDIRMA ÇOK GEÇ YAPILIYOR”
Türkiye’de ilaç sektörünün en önemli sorunlarından birinin yeni ilaçların ruhsatlandırılması konusu olduğunu vurgulayan Tuygan Göker, bu durumun eskiden beri gelen bir uygulama olduğunu, normalde ruhsatlandırmanın 210 günle sınırlı olmakla beraber bu sürenin 800 güne kadar çıktığını söyledi. Göker, her bir ilacın geliştirilmesi için 1.1.5 milyar dolar gibi çok büyük kaynakların harcandığına dikkat çekerek, ilaç ruhsatlandırılmasında Türkiye ile Çin’in bu konuda en uzun süreleri kullandığını belirterek şöyle devam etti:
“Türkiye'de yeni bir ilacın ruhsatlandırılması için 2-3 yıl beklenmesi gerekiyor. Bunu gerçekten anlayamıyorum. Bu karara saygı duyuyoruz ama bilimsel olarak anlamakta zorluk çekiyorum. ABD’de ve Avrupa’da bu süre 5-6 ayı geçmiyor. Türkiye'deki hasta, ilaca ulaşmak için komşu ülkelerin hastalarından niye daha çok beklesin.Kardiyo-vasküler ilaçlarda, kanser ilaçlarında, yaşamsal önemdeki birçok ilaçta durum aynı. Bu konuda yerli yabancı ilaç şirketi ayrımı da yok. Hastaların bir an önce ilaca kavuşması önemli ise ruhsatlandırma için beklenen bu 800 gün, belki de o hasta için yaşamdaki son 800 gün de olabilir. Olayın insancıl yanını da gözden uzak tutmamak lazım. O yüzden bu sürelerin kısalması hem hastalar için hem de sektörün uluslar arası standartları yakalaması açısından önemlidir.”
“AYRI MASALARDA DEĞİL, AYNI MASALARDA OTURUP KONUŞABİLMELİYİZ”
Genel Müdür Süha Taşpolatoğlu ise soruları yanıtlarken Roche’ın Türkiye’yi önemli bir merkez olarak değerlendirdiğini belirterek, “Amacımız kamu otoritesi ile aynı masaya oturup kaynakları daha iyi nasıl değerlendirebiliriz konusunda sürekli bir arayış içinde olmak. Birçok ülkede ilaç şirketleri ile ilgili kamu otoriteleri bunu başarılı bir şekilde uygulayabiliyorlar. Biz neden yapmayalım? İlaca erişimde herkesi memnun edecek rasyonel çözümlere nasıl ulaşabiliriz konularında karşılıklı fikir alış verişinde bulunabilirsek çözümler de arkasından gelecektir. Bunun çok zor olduğunu biliyorum, ancak bu konuda umutlu olmak istiyorum” dedi.
Taşpolatoğlu, Türkiye’ye verdikleri önemin bir ölçüsü olarak Roche’ın 6. Bölge İlaç Geliştirme Merkezi’nin 2009’da Türkiye’de kurduğunu, bu bölgenin Hindistan, Fas, Tunus, Cezayir, Mısır, Suudi Arabistan, Lübnan ve Birleşik Arap Emirliklerini kapsadığını kaydederek, Türkiye’nin birçok konuda hem bölge için hem de Batı Avrupa için sunabilecek önemli bir merkez olduğunu söyledi. Taşpolatoğlu, Türkiye’deki bilgi işlem departmanında 50 kişinin çalıştığını ve bu birimin 140 ülkeye bilgi işlem desteğini sağladığını belirtirken, eğitim biriminin de 106 ülkenin eğitim ihtiyacını karşıladığını ve geçen yıl 1200 Roche çalışanına Türkiye’nin eğitim verdiğini ifade etti.