İhlas Finans’ta ‘Apak’ oyunu

Güncelleme Tarihi:

İhlas Finans’ta ‘Apak’ oyunu
Oluşturulma Tarihi: Kasım 05, 2005 00:00

Sanayi Bakanlığı İç Ticaret Genel Müdürü Ali Gençler imzalı rapor, ‘1 milyar dolar batıran’ İhlas Finans’ta Ayhan Apak’ın, ‘hem suçlu, hem kadı’yı oynadığını ortaya koydu. Rapora göre, Apak, batmadan kısa süre öncesine kadar yönetiminde bulunduğu İhlas Finans’ı danışmanı olduğu şirkete denetletti. Apak, İhlas Finans davasında ‘nitelikli dolandırıcılık’ iddiasıyla yargılanıyor.

SANAYİ ve Ticaret Bakanlığı’nın (STB), 2001’de faaliyeti durdurulan İhlas Finans Kurumu (İFK) hakkında, çok sert bir rapor düzenlediği ortaya çıktı. Hürriyet’in ele geçirdiği raporda, ‘faizsiz bankacılık’ adı altında, vatandaşın 1 milyar dolarını batıran İFK’nın, hem yöneticisi, hem tasfiye kurulu üyesi Ayhan Apak’ın, ‘nitelikli dolandırıcılık’tan halen ağır cezada yargılanmasına rağmen, ‘yöneticileri hakkında kamu davası olup olmadığı’nı soran Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’na, ‘Dava yok’ yanıtı vererek, yanılttığı vurgulandı. Rapora göre, Apak’ın, İFK’nın 2004 hesap dönemi için özel bağımsız denetim raporu hazırlattığı İrfan Yeminli Mali Müşavirlik A.Ş.’nin ‘resmi danışmanı’ olduğu, yani ‘batırdığı şirketi, danışmanı olduğu şirkete denetlettiği’ dikkati çekti.

5 YIL SINIRA RAĞMEN 11 YIL:

Sanayii ve Ticaret Bakanı adına, İç Ticaret Genel Müdürü Ali Gençler imzalı 9 sayfalık denetim raporunda, tasfiyesi süren İFK’nın, tutarsız, usulsüz, karar ve işlemleri soru-cevap şeklinde aktarıldı. İFK’nın 3.8.2001 tarihli genel kurulunda, ‘Tasfiye memurlarına kurum alacaklarının tahsilinde objektif kriter, basiretli işadamı gibi davranma, şirket ve alacaklılar için faydalı gördüğü takdirde 5 yılı aşmamak kaydıyla vadelendirme yetkisi verilmesi’ kararına rağmen borçlu firmalarla 2016’ya kadar ödeme protokolleri yapılması ‘tutarsızlık’ olarak nitelendirildi.

İHMALDEN ÖTE ‘KASIT’ VAR:

Protokole bağlandığı öne sürülen 236 firmayla ilgili İFK nezdinde yeterli bilgi ve irtibat bulunmadığı, kurum nezdindeki takip dosyalarından örnekleme seçilen 2001-2002-2003 yıllarına ait bilançoların, dosyalarında yeralmadığı, bu durumun, borçlu firmaların mali durumunun İFK’ca takip edilmediğini açıkça gösterdiği kaydedildi. Raporda, ‘İFK’nin faaliyetine son verilmesinden sadece 6-7 ay önce İstanbul’da kurulan 36 firmaya kurumunuz tarafından herhangi bir teminat alınmadan, her birine senet mukabilinde 3-5 milyon dolar fon kullandırılmasında ihmal, kusur veya basiretsizlikten öte kasıt aranmasının daha uygun olacağının açıkça görüldüğü’ ifadesine yer verildi.

APAK DAVASINI GİZLEMEYE KALKTI:

Raporun, ‘Kurumunuz yetkilileri tarafından verilen bilgiler ile yapılan açıklamaların sağlıklı ve güvenli olup olmadığı hususu’ başlıklı bölümünde, Bakanlık müfettişlerinin İFK’dan, ‘Kurumunuz yöneticileri aleyhine açılmış kamu davası mevcut ise açılan davalar hakkında kısa bilgi (kimler aleyhine, TCK’nın hangi maddesinden, hangi mahkemede açıldığı, devam edip etmediği)’ istendiği, gelen yanıt yazısında, ‘Kurumumuz yöneticileri aleyhine açılmış kamu davası bulunmamaktadır’ yolunda yanlış bilgi verildiği kaydedildi. İFK yönetim kurulu üyesi ve aynı zamanda tasfiye kurulu üyesi Ayhan Apak’ın halen, kurumun diğer yöneticileriyle birlikte Bakırköy 8’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde ‘nitelikli dolandırıcılık’tan yargılandıkları hatırlatıldı.

Tasfiyenin TMSF’ye devri önergesi Erdoğan’dan dönmüştü

CHP
’nin geçen yaz TBMM’de verdiği, ‘İhlas Finans Kurumu’nun tasfiyesi, TMSF’ye devredilsin’ önergesi, AKP’lilerin büyük desteğini almış, önerge, komisyondan geçmesine rağmen, Başbakan Erdoğan’ın şahsi müdahalesiyle genel kurulda reddedilmişti.

İhlas Finans’ta, ‘hile, desise ve nitelikli dolandırıcılık’ var

SANAYİ
ve Ticaret Bakanlığı raporunda, ‘İhlas Holding A.Ş.’nin hakim hissedarı ve yönetim kurulu başkanı olan sanık Enver Ören’in TCK 64/1 maddesi anlamında diğer sanıklarla birlikte, yönetim ve denetimini ellerinde bulundurdukları özel kredi kurumunu araç olarak kullanmak suretiyle kár-zarar ortaklığı vaadi ile 200 bini aşkın kişiden toplanan 31.12.2000 tarihi itibariyle 1 milyar doların üzerindeki parayı, bankacılık teamüllerine ve mevzuat hükümlerine aykırı olarak İhlas Holding A.Ş. ve İhlas Matbaa Gaz. Yay. San. Tic. A.Ş.’ne aktardıkları, böylece bankacılık sistemindeki faizin yerine yüksek kár verecekleri vaadiyle katılımcıların iyi niyetlerinden yararlanarak, ancak katılımcıların bilmedikleri, bilseler tasvip etmeyecekleri yöntemlerle, yani ‘hile ve desise’ sayılabilecek bir yöntemle, organik bağlantı içinde oldukları pazarlama şirketleri aracılığı ile şikayetçilerin zararına olarak haksız yere çıkar sağladıkları, bu şekilde eylemlerinin zincirleme olarak, ‘nitelikli dolandırıcılık’ suçunu oluşturduğu anlaşılmıştır.’

Açılan kredilerde ‘hayali’ kuşkusu

BORÇLU
firmaların büyük bölümünün asgari tutarlarda (50 milyar TL) sermayeye sahip oldukları kaydedilen Sanayi Bakanlığı raporunda, ‘Bu şirketlerin diğer kişi ve kurumlara olan borçları hariç, sadece kurumunuza olan 3-5 milyon dolar borçlarını ödeme kapasitelerinin mümkün olup olmadığı hususu izahtan varestedir’ denildi. Bu firmalara İhlas Finans’tan açıldığı öne sürülen kredilerin hayali olabileceği kuşkusu, ‘Borçlarını ödemekte güçlük çeken firmalara, mali yapıları incelendikten sonra, her birinin özelliğine göre ayrı bir ödeme planı içeren vadelerin belirlenmesi daha objektif ve rasyonel olmasına rağmen, bunların tamamına aynı vadenin tanınması dikkat çekici olduğu kadar, bu firmalara verilmiş gözüken kredi tutarlarının gerçekte verilip verilmediği hususunun da kuşku uyandırdığı ifadeleriyle dile getirildi.

Apak’ı azledin, Tasfiye Kurulu’na başkasını bulun

SANAYİ ve Ticaret Baknlığı’na, Tasfiye Kurulu Karar Defteri’nde yer alan karara aykırı bilgi ve belge sunulduğu vurgulanan raporda, şöyle denildi: ‘Şirketinizin (İhlas Finans Kurumu’nun) faaliyet iznine son verilmesinden kısa süre önce (6-7 ay önce) sadece İstanbul’da kurulan 36 firmaya kurumunuz tarafından herhangi bir teminat alınmadan, senet mukabilinde 3-5 milyon dolar fon kullandırılması sırasında yönetim kurulu üyesi olan ve Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanan kişiler arasında bulunan Ayhan Apak’ın hali hazırda tasfiye kurulu üyesi olarak görev yapmasının, kurumunuzdan alacaklı olan mudiler nezdinde güven duygusu vermeyeceği dikkate alınarak, tasfiye memurlarının TTK’nın 442 maddesine istinaden, pay sahiplerinden birinin talebiyle, mahkeme tarafından atanmasının daha uygun olacaktır.’
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!