Güncelleme Tarihi:
Bugüne kadar binlerce firma iflas erteleme başvurusu yaptı. Bir çok firma bu mekanizma sayesinde ayakta kaldı. Bazı firmalar ise, mali durumları iyileştirilemeyince, iflasına karar verildi.
Erteleme başvuruları, Temmuz ayı ortasından bu yana yasak. Konu ile ilgili yapılan açıklamalarda ise, Fettullahçı Terör Örgütü’ne yakın firmaların bu mekanizmadan yararlanmalarının önüne geçmek olarak açıklanıyor. İflas erteleme yasaklanınca yerine, uzun süredir kullanılmayan konkordato geçti. Ancak, uygulamada zor olması konkordatoya olan ilginin sınırlı kalmasına neden oldu.
Bugüne kadar, aralarında Türkiye’nin en büyük müteahhitlik firmalarının da olduğu bir dizi dosyaya bakan Ekonomist Ali Rıza Özalp, iflas ertelemeye getirilen yasağın, bu mekanizmaya olan olumsuz kanıyı perçinlediğine işaret etti.
ÖDEMELERİN YAPILMADIĞI BİR SÜREÇ DEĞİL
Özalp, Hürriyet Dünyası’na yaptığı değerlendirmede “Bugüne kadar iflas ertelemenin, hukuki ve muhasebesel açıdan hep olumsuz yanlarına bakılmış, makro ekonomiye sunduğu getirileri ise hiç dikkate alınmadı. Özellikle iflas erteleme sürecinde olan inşaat taahhüt şirketleri, kamuya yaptığı işlerden elde ettikleri hak edişler ile gelir elde etmekte ve iflas erteleme sürecinden çıkabilmek için sundukları iyileştirme projelerini elde edilen hakedişlere dayandırmakta. Gerçekçi olanda budur. Bu şirketler, devam eden taahhütlerini yerine getirebilmek ve işleri fesh olmadan iş süresince hak ediş elde edebilmek adına, süreç içinde işçisine,tedarikçisine ve taşeronuna para ödemek zorunda. Zaten iflas erteleme sürecinde, hiç ödeme yapmadan işin maliyetini karşılama ve kayyım denetiminde bu süreci devam ettirme şansı da bulunmamaktadır. Dolayısıyla iflas erteleme ödemelerin yapılmadığı bir süreç değildir” dedi.
DEVLETE ÖDEME YAPMAZSA…
Özalp, iflas erteleme alan şirketlerin kamuya olan borçlarını dahi ödemedikleri yönündeki söylentinin yanlış olduğunu kaydederek, söz konusu ödemelerin yapılmaması halinde hak edişlerin de alınamadığını aktardı.
KREDİ TEMİNAT RİSKİ 497 MİLYAR TL
Özalp değerlendirmesinin devamında çok az bilinen bir hususu paylaştı: “Eylül 2016 dönemi BDDK kayıtlarına göre tüm bankaların gayri nakdi kredi yani teminat mektubu toplam riski 497 Milyar TL. Bunun 286 Milyar lirası yabancı para cinsinden. Kur artışını da göz önüne aldığımızda toplam risk tutarı maalesef gittikçe büyümekte. Söz konusu mektupların yüzde 34'ü sadece kefalet karşılığı. Ki bunlar teminat açısından en riskli konumda olan krediler. Bu yönüyle bakıldığında da, kredi sağlayan bankalar için, icra baskısında olmayan şirketlerin taahhüt işlerini bitirip teminat mektubu iadelerini gerçekleştirmeleri dahi iflas erteleme sürecinin en önemli getirisidir.”
Türkiye’deki iflas erteleme sisteminin ABD’deki kanuna benzediğine işaret eden Özalp, “Şirketleri iflasın yıkıcı etkilerinden koruyan iflas erteleme kanunun uzun süre yasaklanması ülke ekonomisine her yönüyle kalıcı zararlar verecektir” şeklinde konuştu.
SİSTEM ALACAKLININ DA YARARINA
Bugüne kadar bir dizi iflas erteleme davasını üstlenen Av. Satılmış Şahin ise konu ile ilgili yaptığı değerlendirmede şunları kaydetti: “Ülkemizde çeşitli şekillerde ekonomik krizler yaşanmış, bu krizlerden birçok şirket etkilenmişti. Bu süreçte birçok şirket faaliyetlerini durdurdu; bazıları kapandı. İflasın ertelenmesi her ne kadar borçlunun menfaatine görülse de aynı zamanda alacaklıların da menfaatini korur. İflasın ertelenmesi olmadığı takdirde şirket alacaklılarının bir bölümü alacaklarını tahsil edebilecekken, belki bir bölümü tahsil edemeyecektir. Hâlbuki iflasın ertelenmesi sayesinde şirket, faaliyetlerini devam ederek alacaklılarına karşı olan yükümlülüklerini de yerine getirme olanağına sahip oluyor.”