Güncelleme Tarihi:
BAŞBAKAN Yardımcısı Ali Babacan, son günlerde kendisine bağlı BDDK, TMSF ve Merkez Bankası gibi kurumlarda yaşanan tüm önemli gelişmelere rağmen sessizliğini dün İstanbul’da başlayan G-20 zirvesinde de korudu. Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF) tarafından ‘Türkiye Başkanlığı’nda G-20 Gündemi’ konulu konferansta konuşan Babacan, hem Merkez Bankası’nın bağımsızlığı hem de BDDK kararıyla TMSF’nin Bank Asya yönetimine el koymasıyla ilgili sorulara yine cevap vermedi. Ali Babacan, Bank Asya yönetiminin TMSF’ye geçmesi ile ilgili sorduğumuz soruya, “Bugün burada G-20 gibi önemli bir gündem maddesi için bir aradayız. G-20’nin yarın ve ertesi gün de devam eden çok önemli toplantıları olacak. Dolayısıyla bir kaç gün boyunca gündemimizi uluslararası ve ekonomik ilişkiler daha yoğın bir şekilde işgal edecek. İç meselelerimizi G-20’den sonra değerlendireceğiz” cevabını verdi.
KOBİ’LER BELKEMİĞİ
Ali Babacan konferansta yaptığı konuşmada ise, Türkiye’nin G-20 konusundaki öncelikleri ile IIF’in önceliklerinin aynı olmasının kendilerini memnun ettiğini belirterek, “Türkiye’de kendi deneyimimize göre KOBİ’ler ekonominin belkemiğini oluşturuyor. Aslında bu pek çok gelişmekte olan ülke için geçerli. Bazı gelişmiş ülkeler de dahi KOBİ’ler ekonomik yapının çok önemli bir parçası olmaya devam ediyor” dedi. Babacan, o dönemde G-7’nin esasen daha önemli bir yapı olduğunu, küresel ekonomik ve finansal sorunların o toplantılarda konuşulduğunu dile getirerek, ilk defa G-20’de liderlerin 2008 yılında bir araya geldiğini ve o tarihten bu yana zirvelerin bir gelenek olduğunu ifade etti. Dünyaya baktıldığında G-20 gibi başka bir oluşumun bulunmadığını belirten Babacan, şöyle devam etti:
G-7 TAM TEMSİL ETMİYOR
“G-20, ülkelerin çok kapsamlı tartışmalar yapmasını sağlıyor. Masa etrafında 20 kişi olduğunda daha etkileşime dayalı bir diyalog yapmanız mümkün. 40-50 ve daha fazla katılımcı sayısı olduğunda benim de katıldığım bazı toplantılarda konuşmacılara 3 dakika kalıyor ve pek fazla etkileşimli bir diyalog ortamı oluşmuyor. Rakam çok küçük yani sadece 7 ülke olursa, o zaman da dünya ekonomisinin çok büyük bir kısmını gerçek anlamda temsil etmiyor. G-20 yeterince temsil edici bir rakam olarak görülüyor. Coğrafi anlamda, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeler var. Dünyadaki toplam hasılanın yüzde 70-80’i temsil ediliyor. Bu yüksek temsil yetkisi ve konuları etkileşimli bir şekilde tartışabilme imkanı aslında G-20’yi çok önemli kılıyor.” Babacan, “Gelişmekte olan ülkelerde önümüzdeki 10 yıl için büyüme oranlarının geçmişteki 10 yıla göre daha düşük olması öngörülüyor. Yine de bu düşük rakamlar bile gelişmiş ülkelerin büyüme beklentilerinden daha yüksek” dedi.
Halka arz ilk çeyrekte biter
YUNANİSTAN’daki krizden oldukça fazla etkilenen bankalardan National Bank of Greece, Türkiye’deki bankası Finansbank’taki hisselerinin yüzde 40’ının halka arzını hızlandırdı. Finansbank Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Aras, Yunanistan’daki seçimler nedeniyle halka arzın geciktiğini belirtti ve şunları söyledi: “Seçimler nedeniyle ertelemiştik ama ilk çeyrek sonunda halka arz işlemi bitmiş olur. İki üç haftalık bir sürede AB ile olan müzakereler biter diye düşünüyoruz. Sonrasında ikincil halka arzı gerçekleştireceğiz.”
G-20 şu an çok güvenilir ellerde
FİNANSÇILAR Türkiye’nin G-20 liderliğini ve sektörün geleceğini İstanbul’da masaya yatırdı. Uluslararası Finans Enstitüsü’nün (IIF) düzenlediği toplantıda konuşan Enstitünün Başkanı Timothy Adams, Türkiye’nin G-20 dönem başkanlığına ilişkin, “G-20 şu an çok güvenilir ellerde” dedi. Finansal kriz başladığından beri küreselleşme konusunda, özellikle de finansal küreselleşmede engeller ile karşılaşıldığını belirten Adams, “Finansal sistemin üzerindeki kara bulutu kaldırmamız gerekiyor” dedi. Finansal kriz başladığından beri küreselleşme konusunda, özellikle de finansal küreselleşmede engellerle karşılaşıldığını belirten Adams, “Piyasaların fragmantasyonu söz konusu. Sermaye akışında engeller var. Bütün dünyaya bakıldığında özellikle sermayenin finansal küreselleşmeden artık korktuğunu görüyoruz. Buradaki zorluk, sınır ötesi sermaye akışının küreselleşmenin tam gerçekleştiği, ekonomik büyümenin tam olduğu günlere geri dönebilmek, finansal anlamda ve büyüme anlamında başarıyı elde edebilmek. 10 yıllarca ekonomik sosyal ilerleme ve gelişme sağladığımız bir dönem de oldu. Demek ki sermaye akışı bunu sağlayabildi” değerlendirmesinde bulundu.
60 TRİLYON DOLARLIK ALTYAPI
Adams, Türkiye’nin G-20 dönem başkanlığında yatırım, uygulama ve kapsayıcılık konularını ele alacak olmasının önemini vurguladı. Prensiplerin çıktılara dönüşmesi” gerektiğini belirten Adams, “Yeni fikirler, görev güçleri kuruluyor ama ‘Yeni programlar getirilmesinden ziyade zaten başlatılmış programların uygulandığını görelim’ denmeye başlandı. Diğer taraftan dünyada altyapı için çok fazla yatırım gerekli. Çalışmalara göre 2030 yılına kadar 60 trilyon dolar altyapı yatırımına ihtiyaç var. Ama bu yatırımlara kaynak bulabilmek için çok önemli kısıtlamalar var. Bu altyapı sorununu çözebilmek için kamu ve özel sektörün ortaklığına ihtiyaç var” dedi.
Güvenilirlik konusunda Babacan önemli bir isim
BAŞBAKAN Yardımcısı Ali Babacan’ı çok uzun zamandır tanıdığını anlatan IIF Başkanı Timothy Adams, “Türkiye’de herhalde herkesten farklı sayıda şapka takmış, unvan taşımış insanlardan biridir. İnanılırlık ve güvenilirlik konusunda hakikaten Ali Babacan önemli bir isim. Dünyanın neresine giderse gitsin her zaman saygıyla karşılanan ve Türkiye’yi çok güzel temsil eden bir isim” dedi.
Kalkınmanın altını çizeceğiz
AKBANK Yönetim Kurulu Başkanı ve Murahhas Üyesi Suzan Sabancı Dinçer ise konferansta bulunan Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın hükümetin ekonomi programını inanılır kılmak konusunda çok önemli çalışmaları olduğunu dile getirdi. Türkiye’nin G-20 dönem başkanlığının en önemli amaçlarından birinin düşük gelirli ve gelişmekte olan ülkelerin ekonomilerini dünya ekonomisine entegre etmek ve bunun için somut adımlar atmak olduğunu belirten Dinçer, “Bu anlamda dönem başkanlığımız G-20’nin gündeminde özellikle kalkınmanın altını çizecek” dedi. Kalkınmanın Türkiye’nin çok iyi anladığı bir konu olduğuna işaret eden Dinçer, şöyle konuştu: “Sağlıklı, sürdürülebilir ve hızlı kalkınma Türkiye’nin son dönemde kendini kanıtladığı, başardığı ve örnek teşkil ettiği bir alan. Türk ekonomisi çok önemli bir performans sergiledi ve son 10 yılda sürekli büyümeyi gerçekleştirdi. Sağlıklı makroekonomik stratejiler, ihtiyatlı politikalar ve reformlarla birlikte Türk ekonomisi sağlam bir şekilde global piyasalara entegre oldu. Bir yandan da bölgedeki doğrudan yabancı yatırımları çeken bir ülke haline geldi.”