Güncelleme Tarihi:
DIŞ Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Başkanı Ömer Cihad Vardan, 15 Temmuz darbe kalkışmasından sonra Türkiye’nin yaşadıklarını en iyi şekilde anlatmak için DEİK’in tüm üyeleriyle seferberlik ilan ederek çalışmaya başladığını anlattı. Büyükelçilerle yüz yüze görüşen ve Türkiye’yi yurtdışında anlatmak için eylem planı hazırlayan Vardan, “126 iş konseyimizle yurtdışında ülkemizi anlatacağız. İlan vererek değil, birebir temaslarla ve işlerimizi en iyi şekilde yaparak kendimizi anlatmalıyız. İş diplomasisine odaklandık. Seferberlik ilan ettik” dedi. Vardan, DEİK çatısı altında kurulan Dünya Türk İş Konseyi’nin de tamamen Türkiye’nin yurtdışında tanıtımına odaklandığını söyledi ve 15 Temmuz darbe kalkışmasıyla ortaya çıkan ilişkileri ve DEİK’in bundan sonra izleyeceği stratejiyi anlattı.
KENDİMİZİ SOKAĞA ATTIK
Siz 15 Temmuz gecesi olayı ilk nasıl, nerede duydunuz?
- Evdeydim. Eşimle TV karşısındaydık. Köprünün kapandığıyla ilgili haberi gördük. Ne olduğunu hiç anlamadık. Askerleri görünce benim de aklıma terör atağı geldi. Hemen telefonlara sarıldık, ilk anda bilen de yoktu. Mühendisim, doğrusu ilk aklıma gelen köprünün tek taraflı kapatılmasının çok riskli olduğuydu. Dakikalar içinde işin gerçek yüzü ortaya çıkmaya başladı. Başbakan’ın konuşmasını dinler dinlemez de kendimizi sokağa attık.
Ne düşündünüz ilk duyduğunuzda? Darbe girişiminin olabileceğini ve bunun Fetullahçı Terör Örgütü’ne (FETÖ) tarafından organize edilmiş olabileceği ilk anda aklınıza geldi mi?
- Hiç aklıma gelmedi. Darbe olabileceğine inanamadık. Daha önceki yıllardaki bir Türkiye değil. Sağ-sol çatışmaları vardı 12 Eylül darbesinde, 36 yıl geçmiş. Dünya ve Türkiye bambaşka bir yerde. Aklımızın ucuna gelmeyecek şeyler oldu. Ben TRT’nin de karartıldığını ve sokağa çıkma yasağının uygulanacağı söylendiğinde doğrusu inanmakta çok zorlandım. Maltepe’de oturuyorum, sokaklar çok kalabalıktı. Herkes sosyal medyadan, arkadaşlarından haber alıyordu. Geçenlerde TRT’yi ziyaret ettiğimde anlattılar. Her taraftan nasıl içeri girildiğini kameralardan izlerken görmüşler. Olaylardan sonra, “Büyük badire atlattık, Allah bir daha göstermesin” diyenlerin kapıları açtığını gördüklerini söylediler. İnanılmaz kamuflaj bir yapı var. Kendini gizleyen bir yapı var. TRT 380 kişi tarafından sarılmış.
İNANILIR GİBİ DEĞİL
15 Temmuz darbe kalkışmasından sonra FETÖ ile bağlantılı kişi ve şirketler de mercek altına. Kurunun yanında yaş da yanacak diyenler var...
- Kimin nereye ne kadar uzandığını şu an göremiyorsunuz. Bu okuların ve sistemin finanse edilmesiyle ilgili yalnızca büyük illerde değil hemen hemen her ilde iş adamları grupları oluşturulmuş. Sadece yurtiçindeki değil yurtdışındaki okulları belirli insanların zimmetine verilmiş gibi, orada hangi okul varsa, kaç çocuk varsa o okulu o iş adamlarına zimmetlemişler. Onları destekleyen grup hangi düşüncelerle bunu yaptı. Tamamen iyi niyetle mi? Artık efsunlanıyorlar mı? İnanılır gibi değil gerçekten de... “Türkçe yayılıyor” diye mi düşündüler, bunlar enteresan hadiseler. Bir grup Nazilli’de, Maraş’ta vs herhangi bir yerde dünyanın x yerindeki bir okulu finanse etmiş. Belki bu arkadaşlar yalnızca hayır diye düşünüp, sadaka gibi görüp vermiş olabilir ama bilmiyoruz. İbadet eden kısmında da olanlar vardır, ihanet eden kısımda da. Sistem zaman içinde çok büyüklüğe ulaşmış görünüyor. Haklısınız, turizm şirketlerinden, matbaaya, medyaya, farklı üretim şirketlerine yayılmış bir yapı. Kimi nasıl ayıklayacaklar zamanla göreceğiz. Türkiye’de hukuka güvenmemiz, sistemimize güvenmemiz lazım. Kurunun yanında yaş da yanmasın. Ortaya koyulmuş delillerle hareket temeli.
DERSHANELER TETİKLEDİ
Uzun bir dönem bu yapının böylesine bir güce ve hedefe odaklandığı görülmemiş... 17-25 Aralık sürecinden sonra iş dünyası bu konuda daha dikkatli davranmadı mı?
- Cumhurbaşkanı 17-25 Aralık sonrasındaki hadiselerde ortaya koydu. O döneme kadar “çocuk okutuyorum, cemaate hayır işliyoruz” diye düşünüyorlardı, ancak o dönem bazı işaretler verdi ve basiretli insanların uyanıp kendini çekmesi gerekirdi. O olaylardan sonra da kendilerini, şirketlerini ayrıştırmayanlar neden böyle yaptılar artık bilemiyorum. Hükümet dersaneleri kapatma kararı aldığında bu önemli bir karardı. ‘Dershaneler kapatılamaz, oraları kapatmak için bizim cesetlerimizi çiğnemeleri lazım’ diyenler olduğunu biliyoruz. Hadisenin tetiklenme noktası da orası oldu. Beslenme kaynaklarının kesilmesine yönelik adım atılınca müthiş karşı çıkıldı. Bu sefer Sayın Cumhurbaşkanı’na, bakanlara değişik karalama kampanyaları yapıldı. Sistemin derin bir bağlılık içinde olduğu görülüyor.Bizim bunları görüp bundan sonra Türkiye’nin sosyal ve ekonomik hayatında böyle bir yapının oluşmasına izin vermemek gerekiyor.
TÜRKİYE İÇİN YENİ BİR KURTULUŞ SAVAŞI
Bundan sonra acil neler yapılmalı, sizler neler yapacaksınız?
- DEİK o günden beri seferberlik içinde. Tüm üyelerimize görevler düşüyor. Anadolu Kurtuluş Savaşı’yla şehit kanlarıyla alınmıştır, biz de bu memleket için onca insan şehit olmuşken, millet demokrasisini korumak için canını verirken, ülkemizin geleceği için çalışmamız şart.
Yurtdışındaki algı çok farklı. Tüm bu olayların mevcut yönetimi güçlendirmeye yönelik hazırlandığıyla ilgili çok sayıda analiz çıktı...
- Çok entersan bu olayı yapanlar suçlu değil de bu olayı anlatanlar suçlu gibi bir olay oldu. Sanki bu olayların Cumhurbaşkanı tarafından tezgahlanıp kendi otoritesini artırmak için yapıldığı söylendi. Bunlar inanılacak şey değil.
152 ÖNERİ SONRASI ACİL EYLEM PLANI
Siz büyükelçilikleri ziyaret ettiniz... Ancak hala çoğu Avrupa ülkesi çok farklı tepkiler veriyor...
- Büyükelçilerin bir kısmını ben şahsen ziyarete gittim. 11 büyükelçiye gittim. Tüm İş Konseylerimizin birebir muhataplarıyla görüşmesini istedik. Herkes iş ortaklarına da yazdı. Bunları Türkiye’deki tüm kuruluşlar yaptı. AB ülkelerinin temsilcilerini bazılarıyla birebir görüştüm. Büyükelçilerin çoğu olayları Ankara’da yaşadıkları için ülkelerindekiler gibi düşünmüyorlar. Basın önünde ne söylendi söylenmediğiyle ilgili sözler dışında hepsi demokrasiye sahip çıkışımızdan etkilendi. Gözleriyle görenler var bombaların bırakılışını. Bazıları Türk insanın olayları hızlı toparlamasından çok etkilenmiş durumda. Aynı olay Atatürk Havaalanı saldırısından sonra da oldu, Brüksel’de havaalanı neredeyse bir hafta kapalı kaldı, biz hızla normal hayata geçtik. Afrika, Amerika ve Avrupa kıtasındaki ülkeler farklı düşünebiliyor. DEİK’in ilk temaslarından sonra üyelerimizden 152 öneri geldi. Birbirine yakın olan önerileri biraya getirip acil eylem planı oluşturduk.
BİRAZ KAFAMIZ ÇIKINCA SOPAYLA VURUYORLAR
Sizce FETÖ tüm bunları yurtdışı desteğiyle mi yapıyor? - Bu tür olaylar karşısında savunma mekanizmasını mı çalıştırmalı yoksa proaktif mi olmalı?
Sonuçta Türkiye dünden bugüne çok değişti. Dünya da değişti. Üretim merkezleri kayıyor, coğrafyalar değişiyor. Türkiye özelinde bu bölgede ekonomisi, politik hayatı, demokrasisi oturmuş iki ülke var, İsrail ve Türkiye. Suriye ve Mısır’daki olayları gördük. Türkiye bölgede farklı bir ülke. Mukayese bile edilemez. Türkiye gelişiyor, Türkiye’nin üretim kabiliyeti yüksek. Ayrıca Türkiye’nin hedefleri var. Eskisi gibi değiliz, uzun vadeli bir perspektif ortaya koyduk. Ben de komplo teorileri üretmek istemem ama burada kumanda edilmek istenen bir ülke isteniyor. Biraz kafanız çıkınca sanki kafanıza bir sopa ile vuruluyor. Bunlar üzüyor. Geçenlerde İlker Başbuğ bile çıktı ekranlara, yurtdışı destekli olabileceğini ima etti.
HERKES DARBEYE KARŞI DURDU
Siz eskiden Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Başkanı’ydınız... Siz önceki görevinizde ve şu andaki görevinizde bu yapının böylesine bir hazırlık içinde olabileceğini, tehdit oluşturduğunu, hem devlette hem de iş dünyasında örgütlendiğini hiç görmediniz mi?
- Önceki görevim sırasında, pozisyonumda türlü alttan vurmalar yaşıyorduk. Şubeler açtırmamak gibi olaylar da olmuştu. Ama ihtimal veremiyorsunuz. Kurum başkanları arasında olan şeyler diye düşündük. Şimdi eski yaşadıklarımızı hatırlayınca puzzle gibi, sistem ortaya çıkıyor. Şaşırtıcı olan taraf şu, böyle bir darbe teşebbüsünü düşünmek bile mümkün değil. İnsanların üzerine ateş edildi, tank sürüldü, Meclis bombalandı. Bunlar Türkiye tarihinde ilk kez oluyor. İlk defa olan diğer şey de halkın bütünleşip sokağa çıkması ve tüm medyanın da bu işe karşı çıkması oldu. Sayın Cumhurbaşkanı’nın bir çok konuşmasında ifade ettiği tek millet, tek bayrak bu olayda gerçekleşti. Farklı partilere oy verenler darbe karşısında birlikte durdu. Herkes tek devlet, vatan ve bayrağı savundu. Sağcısı, solcusu, dindarı, dindar olmayanı darbeye karşı durdu. Ben Türkiye İnsan Hakları Kurulu üyesiydim, Gezi Parkı olayları sırasında güvenlik güçlerinin orantılı güç kullanmadığıyla ilgili raporlar okuduk, “niye bular böyle oldu?” diye baktık. Bu olayda gerçek mermi kullanıldı. İnanılmaz biçimde halkın üzerine ateş açıldı. Bize insan hakları vurgusu yapanlara sormak lazım. Buna TSK demek de yanlış, terör grubu demeli çünkü TSK içinde bu işe karşı duranlar da çok.
DARBE OLDU DİYE İLAN VERMEK BENCE YANLIŞ
İlan verdi bazı şirketler ve örgütler yurt dışında. Bunların geri dönüşü sizce nasıl olacak? Etkili olur mu? - Ben iletişimci değilim. Ancak ben ilanların etkili olduğunu düşünmüyorum. Çok etkili medya gruplarında “Türkiye’de darbe girişimi oldu” diye ilan vermek bence doğru değil. Ben iş dünyasından, bizim gibi iş dünyasına odaklı örgütleriyle daha sıkı iletişime geçmeliyiz. Onları Türkiye’ye davet etmeliyiz. Bu iş faaliyetle ortaya çıkar. Normal olduğunu gösterirsek her şeyin, işler tıkırında diye düşünülür. İthalatımızı, ihracatımızı yapmalıyız. Daha çok çalışmalıyız. Türkiye hakkında yazanları birebir bilgilendirmek de gerekiyor. Bunu yapmalıyız. O düşünce kuruluşlarıyla da temas etmeli ve kendimizi onlara anlatmalıyız. Darbe girişimi sonrası yurtdışındaki bazı toplantılar ertelendi. Bazı yabancı ortaklı şirketlerin yönetim kurulu toplantılarını İstanbul yerine yurt dışında yaptıklarını duyuyoruz. Ancak bunlar geçici olacak. Düzeleceğine inanıyoruz en kısa sürede. Bunun için hükümet de özen gösteriyor. Bizler Türkiye’nin iyi yanlarını anlatmalıyız. Türkiye’de darbe oldu diye anlatmak yerine, Türkiye’nin güzel taraflarını ortaya koyacak işler yapmalıyız. Türkiye’de hayatın normal devam ettiğini göstermeliyiz.
ÖMER CİHAD VARDAN KİMDİR?
Ömer Cihad Vardan Sakarya 1962 doğumlu. İstanbul Teknik Üniversitesi Endüstri Mühendisliği mezunu. Amerika Ohio State Üniversitesi’nde yüksek lisans yapan Vardan, Amerika’da Araştırma mühendisi olarak çalıştı. Türkiye’ye döndükten sonra Kale Grup’ta Stinger Füzeleri’nin parçalarıyla ilgili imalattan sorumlu mühendis olarak görev yaptı. 1991 yılında Endüstriyel Amaçlı Alan ve Proses Isıtma Sistemleri şirketini kurdu. MÜSİAD 4’üncü dönem başkanlığı yapan Vardan evli ve 2 çocuk babası. Vardan’ın Cihad ve MÜSİAD adlı bir kitabı var.