Güncelleme Tarihi:
Tartışma bir süre daha devam edeceğe benziyor. Türkiye kendi aracını üretecek mi üretmeyecek mi veya gerçekten üretmesi gerekiyor mu? Yoksa Türkiye otomotivde bir yatırım üssü mü olmalı... Üretirsek bu aracı dünya pazarlarına nasıl sunabiliriz? Sanayi Bakanı'nın söylediği gibi 150 binlik bir satış yeterli olur mu?
Â
Sorular çok, yanıtları farklı. Tüm bu sorular, cevaplar ve tartışmalar arasında aklıma geçenlerde okuduğum bir kitap geldi.
Huzurlarınızda Spor Anadol...
Kitabın adı 'Huzurlarınızda Spor Anadol'. Yazarı ise iki gazeteci, Aydın Demirer ve Özgür Aydoğan. Anadol'un üretim süreçlerine ve hikayesine dair birçok ilginç bilginin yer aldığı kitapta benim aklımda kalan bir bölüm var.
Â
Anadol'un üretim sürecinde Otosan ile özellikle fiberglas teknolojiler konusunda çok yetkin bir İngiliz firma olan Reliant arasında işbirliği yapılır. Reliant, malzeme tedariği, mühendislik ve çeşitli konularda Anadol projesine ciddi katkı sağlar. Bu şirketin bir de başmühendisi vardır, adı John Crosthwaite...
Â
Gerisini aynen kitaptan aktarıyorum...
Â
"Bu arada Crosthwaite sık sık Türkiye'ye geliyor, Otosan mühendisleri ile sohbet ediyordu. Bunlardan birinde mühendis Kadri Nişel'e Kore'den bir teklif aldığını ve İngiltere'yi bırakıp bu ülkeye yerleşeceğini söylemişti.
Â
Nişel şaşırmış, "Kore'de hiçbir şey yok ki?" demişti: "Bizimkiler 20 yıl önce savaştılar orada. Geri kalmış bir üke, sanayileri yok, orada hiçbirşey yapamazsınız."
Â
Crostwhite, "yeni yeni kuruluyor" diye cevaplamıştı. "Yılda 70 bin tane kamyonet üreten bir fabrika kurmuşlar. Onu modernleştişrmek ve otomobil de üretmek istiyorlar. İşte o fabrikanın başmühendisi olacağım."
Â
"Hangi ÅŸirketmiÅŸ?" diye sormuÅŸtu NiÅŸel.
Â
Crostwhite da cevap vermiÅŸti: "Hyundai..."
Â
Bu isim mühendis Kadri Nişel'e hiçbirşey ifade etmemişti, "Uzakdoğu'da ufak bir şirket herhalde" diye düşünmüştü..."
DAHA SONRA NE OLDU?
Otomotiv işine bizden sonra başlayan Hyundai'nin geldiği yer ortada, dünyanın en büyük otomotiv şirketlerinden birisi oldu. Türkiye ise kendi markasını yaratma trenini o dönem kaçırdı. Ancak otomotiv sanayinde güçlü bir üretici haline geldi.
Bakalım bu sefer perona tekrar yanaşacakmış gibi görünen trene tekrar binebilecek miyiz?
Crostwhite'ın hikayesi...
Bu arada Crosthwaite'ın hikayesini ne oldu diye merak ettim ve küçük bir araştırma yaptım. Merak ediyorsanız kısaca anlatayım...
Hyundai, John Crosthwaite ile birlikte aynı anda Austin Morris'ten George Turnbull'u, tasarımcı olarak Kenneth Barnett'i ve dönemin üç önemli mühedisini daha, John Simpson, Edward Chapman ve Peter Slater'ı transfer etti. Daha önce Morris Marina'yı yaratan ekibin başındaki Turnbull önderliğindeki yeni ekip, motoru Mitsubishi, bazı parçaları Ford Cortina ve hatcback tasarım stilini Italdesign Giugiaro'dan alarak 1975 yılında Hyundai Pony'i geliştirdiler. (altta)
Bu araç, Kore'nin yurtdışına ihracını yaptığı ilk araç oldu. Önce Latin Amerika ülkelerine, sonra da Avrupa'ya ihraç edildi ve büyük bir baÅŸarı kazandı.Â
Hyundai Pony, 1990 yılına kadar üretimde kaldı.
Crostwhite ise 1970'lerin sonunda Hyundai'den ayrılarak ülkesine geri döndü. Tatil bölgelerinde kullanılmak üzere üstü açık araçlar üreten bir şirket kurdu. Daha sonra motoryatlar ve yelkenli tekneleri tasarlamaya başladı. Aynı zamanda iyi bir bisikletçi olan Crostwhite, 76 yaşına kadar bu tutkusuna devam etti. Ancak geçirdiği bir bisiklet kazası sonrasında kalça kemiğini kıldı. Aynı yıl içinde de, 5 Eylül 2010'da hayata veda etti.
Â