Güncelleme Tarihi:
Özyeğin, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın, "Bankacılara tavsiyemiz; günlük siyasi, ideolojik tartışmaların dışında durmaları ve kendi işlerine odaklanmaları" sözlerine ilişkin, "Sayın Babacan’a katılıyorum, bankacıların veya büyük şirket yöneticilerinin günlük siyasi tartışmalara kurumsal kimlikleri ile katılmaları doğru olmadığı gibi gerekli de değildir. Ülkemizde siyaset yapmak için gerekli kurumlar ve mekanizmalar mevcuttur ve işlemektedir. Aynı zamanda isteyen
bankacılarımızın veya işadamlarımızın da siyasete girmelerinde bir engel yoktur" diye konuştu.
Bankacıların siyasi tutum takınmasının birçok açıdan tehlikeli olduğuna işaret eden Özyeğin, "Bankalar her kesimden ve her tür siyasi görüşten müşteriye sahip olabilirler bu nedenle bankacıların kurumsal kimlikleri çerçevesinde siyasi konularda tarafsız olmaları öncelikle kendi paydaşları ve müşterileri bakımından gereklidir" dedi.
Gezi Parkı gerginliğiyle başlayan gergin sürecin not artışlarını ve yakalanan istikrar ortamını gölgede bırakamayacağını vurgulayan Özyeğin, şunları kaydetti:
"Türkiye bugünkü ekonomik göstergelere 2 - 3 ayda ulaşmadı. 10 yıllık istikrarlı bir süreç ve bir çok yapısal reform sayesinde ekonomimiz bugünkü konumuna kavuştu. Bu nedenle 2 - 3 haftalık bir zaman dilimi içinde bu kazanımlar kaybedilmez.
Turk ekonomisini, bankalarını ve özel sektörünü yöneten ekiplerin kriz yonetimi konusunda çok tecrubeli olduklarını düşünüyorum. Türk ekonomisi sağlam temellere oturmuş durumdadır ve günlük, haftalık hareketler üzerinden uzun dönemli varsayımlar yapmak doğru değildir. Ancak Türkiye’nin orta vadeli büyüme hedeflerine ulaşabilmesi için ülkemizin yakın bir süreçte sukunete kavuşması da önemlidir."
"Rus borsası RTS endeksi de son 1 ayda yüzde 14 düştü"
Türkiye’nin kamu borcunun gayrisafi milli hasılaya oranının yüzde 35’ler düzeyinde bulunduğunu belirten Özyeğin bu oranın 2012 sonunda ABD’de yüzde
102, Fransa’da yüzde 90 civarında olduğunu aktardı. Özyeğin, "Ülkemizin bütçe
açığı yüzde 1. Bu oran ABD’de 2012’de yüzde 7,4, Fransa’da ise yüzde 4,8 olarak
gerçekleşmiştir. Durumu, bu oranları da göz önüne alarak değerlendirmek
gerekli..." dedi.
Gerginlik sonrası faiz ve Borsa cephesinde tarihi dip seviyeler görülmediğini, bu konuda abartılı yaklaşımlardan kaçınılması gerektiğini dile getiren Özyeğin, şöyle devam etti:
"İki yıllık gösterge faizi addedilen hazine tahvili yüzde 6,80’e geldi. Bu tahvilin faizi 3 hafta önce yüzde 5.00 civarındaydı. 1 yıl önce gösterge faizi yüzde 9 civarında, 2005’de yani 8 yıl önce ise yüzde 18 civarındaydı. Bugünkü faizlerdeki artışı rekor olarak değerlendirmek bu veriler ışığında doğru değildir.
Borsa İstanbul’daki düşüşleri de tarihi olarak değerlendiremeyiz. Zira Borsa İstanbul’un bugünlerde düştüğü seviye 12 ay öncesine göre yüzde 30 yukarıda. Diğer gelişmekte olan ülkelerin borsalarına göz atarsak, Rus borsası RTS endeksi de son 1 ayda yüzde 14 düşmüştür."
"Merkez Bankası piyasalara 'Ben buradayım' dedi"
Merkez Bankasının uyguladığı ek parasal sıkılaştırmayla sürdürülebilir bir çözüm sağlanıp sağlanamayacağı yönündeki soruya ise Özyeğin, "Merkez Bankası 10 iş günü bekledikten sonra kur ve faizlerdeki oynaklığa çok sınırlı bir müdahale yapmasına rağmen piyasaya 'Ben buradayım' diyerek piyasaları sakinleştirmiştir.
Bu bakımdan Merkez Bankası’nın uyguladığı önlemler gayet yerindedir. Ayrıca Merkez Bankası’nın piyasalarda oluşabilecek aşırı oynaklığı önlemek için ihtiyaç halinde daha bir çok enstrümanı vardır" cevabını verdi.