Güncelleme Tarihi:
AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Spurling, Türkiye ekonomisinin büyüme hızının geçen seneki büyüme oranı olan yüzde 8,5 seviyesinden sert bir şekilde 2-3 oranına gerilemesini beklediğini dile getirdi.
“Fakat bunun özellikle Türkiye dışındaki istikrarsız çevresel koşullar hesaba katıldığında çok kötü olmadığını düşünüyorum” diyen Spurling, ekonominin uzun vadede daha hızlı büyüme vadetmesine karşın, kısa vadede euro bölgesindeki belirsizliklerin Türkiye'nin büyüme hızını da etkilediğine işaret etti.
“Öngördüğümüz bu keskin yavaşlamanın -ki bence halen yumuşak iniş olarak görülebilir- en belirgin sebepleri, Avro krizi nedeniyle zayıflayan sermaye akışı ve Türkiye'deki sıkılaşan para politikası...” diyen Spurling, uzun vadede Türkiye'nin ortalama potansiyel büyüme hızının yüzde 5 oranında olduğu tahmininde bulundu.
Derinleşen euro bölgesi krizinin belirsizlikleri artırdığını vurgulayan Spurling, euro krizi, Avrupa bankacılık sisteminin durumu, petrol fiyatlarındaki ani yükselişler ve risk iştahındaki ani bozulmaları, Türkiye'nin önünde risk oluşturan faktörler olarak sıraladı.
PARA POLİTİKASINDAKİ BELİRSİZLİK İÇERİDE RİSK OLUŞTURUYOR
Spurling, “Türkiye'nin para politikasındaki belirsizlik içeride risk oluşturuyor” dedi.
Artık çekirdek Avrupa ülkelerinin bile ekonomilerini derinden etkilemeye başlayan Avro krizinin, Türkiye ekonomisi üzerinde de ciddi etkileri olabileceğini anlatan Spurling, “Türkiye'nin ihracatının yüzde 47'si, ithalatının yüzde 37'si, turizm gelirlerinin yüzde 35'i ve direk yabancı yatırımın yüzde 76'sı Avrupa'dan geliyor. Türkiye'nin borçlarının ise yüzde 75'i Avrupa bankalarından geliyor. Derinleşen Avro Bölgesi krizi Türkiye'nin ticaret, yatırım, finasman ve iş dünyasını duyarlılığını ve güvenini etkileyebilir” değerlendirmesini yaptı.
DÜŞÜK BORÇ ORANI TOPARLANMA SAĞLIYOR
Türkiye ekonomisinin yine de pozitif görünüme sahip olduğunu belirten Spurling, “Tüm bunlara rağmen, Türkiye'nin hızla büyüyen bir ekonomisi ve büyüme hızını ateşleyen bir iç tüketimi var. Türkiye'nin dinamik, gelişmekte olan piyasası uzun vadeli bazı temel avantajlara sahip. Türkiye genç ve büyüyen bir nüfusa sahip. Nüfusun ortalama yaşı 28 ve yaklaşık yüzde 60'ı 35 yaşın altında...” yorumunda bulundu.
Türkiye'nin demografisinden kaynaklanan avantajların yanı sıra, borç oranının az olmasının da büyük bir avantaj olduğunu ifade eden Spurling, “Türkiye'nin ikinci en önemli yapısal avantajlarından birisi de düşük borçluluk oranı. Türkiye'de hane halkının gayri safi milli hasılaya oranla borçluluk oranı sadece yüzde 18 seviyesinde seyrederken, mortgage borçlarının oranı ise yüzde 6 seviyesinde...” dedi.
Spurling, Türkiye'de kamu ve özel sektör borçluluk oranlarının da son derece olumlu olduğunun altını çizerek, “Türkiye'nin düşük borç oranı ülkenin ekonomik durgunluktan hızla toparlanabilmesini sağlıyor. Türkiye ekonomisinin diğer bir güçlü yanı ise, sağlam sermayeli ve sıkı regülasyona tabi bankacılık sektörü” tespitini yaptı.
TÜRKİYE'NİN KONUMU AVRUPA'YA GÖRE SAĞLAM
Avrupa'da mali birlik arayışlarına da değinen Spurling, “Bazı analistler, Avrupa Birliği üyesi ülkelerin daha bütünleşmiş mali politikalar oluşturarak en sonunda mali bir birlik olma yolunda ilerleyeceğine inanıyor. Bizim görüşümüz Avro'nun uzun vadede kalacağı yönünde... Fakat bu arada, Avrupa'da rekabet gücünün kaybolmasına yol açan ekonomik durgunluğun, kemer sıkma tedbirlerinin uygulanması ile ilişkili zorluklar Avro bölgesinde risk oluşturmaya devam edecek” öngörüsünde bulundu.
Spurling, euro bölgesindeki risklere rağmen, “Türkiye'nin Avrupa'daki birçok ülkeye kıyasla bölgedeki negatif gelişmelerin üstesinden gelmek için konumu çok daha sağlam” dedi.
Türkiye ekonomisinin yıl sonu verilerine dair öngörülerini de paylaşan Spurling, “Türkiye'nin cari açık oranının yüzde 8,8, ekonomik büyümesinin ise yüzde 2-3 seviyesinde olacağını düşünüyorum” dedi.
Spurling, yıl sonunda Türkiye'de enflasyonunun yüzde 8,3, işsizlik oranının yüzde 11, dolar/TL paritesinin 1,80, Avro/TL paritesinin de 2,26 olacağı tahmininde bulundu.
HSBC SATIN ALMA PLANLIYOR MU?
Spurling, yakın zamanda Lübnanlı Bank Audi ve Rus Sberbank gibi dünya devi bankaların Türkiye'de bankacılık sektörüne girişinin ardından, HSBC'nin de Türkiye'de yeni satın alım planları yapıp yapmadığı yönündeki soruya ise, şu karşılığı verdi:
“Küresel kriz sonrasında Türkiye'de bankacılık sektöründe karlılıkta göreceli bir düşüş yaşanmasına rağmen, düşük penetrasyon, olumlu demografik etkenler ve güçlü regülasyon ortamı, artan ticaret ve büyüyen ekonomisi sebebiyle bankacılık sektörü halen son derece çekici. Bankacılık sektörü son derece iyi bir şekilde regüle ediliyor. Türkiye bankacılık sektörü ekonomik krizde ne kadar güçlü temellere sahip olduğunu ispatladı. Biz, Türkiye'nin yatırımlar için öncelikli ülkelerden olacağının öngörüyoruz. HSBC olarak, Türkiye'de güçlü bir yerimiz var ve bunu daha da ilerletmek istiyoruz.”