“DAHA 10 yaşında komşunun atölyesinde çalışıyorum. Para kazanmak, takdir edilmek çok hoşuma gidiyor. Ortaokulda sanat atölyesi dersinde cilt bölümünü seçtim. Benim yaptığım ciltlere ne hoca ne de müdür inanmıyor. Yalan söylediğimi düşünen müdür beni tokatladı. Ertesi gün cilt dersinde hoca beni izledi, gerçekten benim yaptığıma inandı ve çağırıp müdüre gösterdi. Müdür okul dışında çalıştığımı anladı, beni kucakladı. Hem utanıp hem gururlandığım bir andı.”
Türkiye’de deri sektörünün duayenlerinden Hakkı Matraş, erken yaşlarda başladığı çalışma hayatındaki en önemli anılarından birini bu sözlerle anlatıyor. Prada, Mullberry, Burberry, Gerard Darel gibi lüks markalara üretim yapan Matraş, bir yandan da kendi markasını güçlendirme gayretinde. Matraş Yönetim Kurulu Hakkı Matraş’la sektörü ve nasıl yaşadığını konuştuk.
Lüks üretim bize kayıyor
Pek çok lüks marka için üretim yapıyorsunuz.
Üretim için sırada olan markalar da var. Lüks markalarla çalışmak firmayı geliştiriyor ama üzerine kuş kondurduğumuz için fazla kazanamıyoruz.
Krizde Türkiye’de üretimi seçenler de oldu? Siz de bunu tecrübe ettiniz mi?Başkaları 2.80 yerde yatarken, biz krizi zararsız atlattık. Son yıllarda siparişler Türkiye’ye kaydı. Özellikle lüks üretimde. Büyük firmalar menfaatlerini ön planda tutuyorlar. Onlar için kalite-fiyat dengesi önemli. Tek başına fiyatın peşinde değiller.
Yüzde 40 büyüme hedefiİthalata getirilen gümrük vergisi için ne diyorsunuz?
Allah razı olsun diyorum. Her ülke kendini korumalı. Bir atölye kapanınca insanlar işsiz kalıyor. Ayrıca kurlar akıl-mantık ölçüsünde üreticiye nefes aldırmalı. Şimdi öyle. Bunun için teşekkür ederim ama sadece seçil öncesinde böyle olmamalı. Bunu ihracatçı olarak değil Misak-ı Milli sınırları içinde mal satan herkes için söylüyorum. Türk malı Türk vitrininden düşmüştü. Kurlar düzeldi, üretim arttı.
Matraş 2010’u nasıl kapattı?
2008-2009 kötüydü. 2010’da ihracatımız yüzde 30, ciromuz yüzde 20 arttı. 34 milyon
dolar ihracat, toplam 70 milyon TL ciro yaptık. 2011 çok iyi başladı. Yılı yüzde 40 büyümeyle kapatabiliriz.
Türk imajını düzelttik
Matraş’ın markalaşma süreci planladığınız hızda gerçekleşmedi mi? Neler oldu orada?
Bu planları biraz geciktirdik. Tutucu bir firmayız biraz. Cesur değiliz. Dünyada deri işinde kime sorsanız Matraş’ı bilir ama halkın bilmesi için en kıymetli yerlerde mağazam olmalı. Markalaşma çok büyük ve pahalı bir iş. Türkiye’de markalaşma lüzumu hissetmedik; malımızı hep sattık çünkü. İhracatta da hedefimiz kalitesiz Türk malı imajını yıkmaktı. Bunu başardık. Artık İtalyan lüks devlerine üretim yapıyoruz. Bu hırsızın evine girmek gibi bir şey. Fakat markalaşmayı ihmal ettik.
Matraş perakendede ne boyuta ulaştı?Şu anda 13 mağaza var. Bu yılı 17 mağazayla kapatırız. Öncelikli hedef 30 mağazalık bir zincir olmak. Yurtdışı için de çevre ülkeler daha cazip. Fakat bu markalaşma işine işin içine giren ikinci kuşak çok sahip çıkıyor.
Sanat müziği çalsın, değmeyin keyfimeEt-
balık restoranları arasında tabii ki balık birinci tercihimdir.
Gidilen mekanda en çok hijyen, lezzet, atmosfer, tasarım ararım.
Bunların hepsi insan ruhunu tatmin ve ruhi doymaya katkıda bulunur, çok önemli sayarım.
Müdavimi olduğum bir yer yok.
Türkiye’de Ege ve Akdeniz kıyılarıdaki mekanleri seviyorum.
Türk sanat müziği çalan, deniz kenarında bir yere gidersem değmeyin keyfime.
Bütün Boğaz’ı severim.
Sadece konuşmak bize göre değilAyda bir defa büyük bir değerlendirme toplantımız olur.
Ayrıca haftada bir kısa toplantılarımız vardır. Bazen acil toplantılar yapmamız da gerekebiliyor.
Toplantının içeriğine göre ideal süre değişebilir.
Dinlemeyi de konuşmayı da çok önemli sayarım. Sadece konuşmak bize göre değil.
Önemli bir toplantıysa süre uzasa da sıkılmak olmaz.
Toplantılarımızı daima üretim merkezimizde yaparız.
Sabahları iyi kalkmamSabahlar zordur. Kaşar peyniri gibi her gün 250 gram gelir mi insan? Gelemez.
Ben iyi kalkmam genellikle.
Sabah genellikle 07.00’de kalkarım.
Sabah sporundan sonra kendimi zinde ve mutlu hissederim.
Sabahları işe gitmeden bir saat yürüyüş yaparım.
İşe başlamada evvel mutlaka gazeteleri okur ve televizyon seyrederim.
Genellikle akşamları saat 23.00’de yatağa girmiş olurum.
Yani 8 saat uyurum.
Yer sofrasından bozma tezgahta işimi kurdum Çocukken en büyük idealim bir gün üstat bir derici olmaktı.
Evimizin karşısında bulunan ve deri işlerinin yapıldığı atölyede çocukken zaman zaman çalışırdım.
İlk paramı 10 yaşında bu atölyede kazandım. Kazandığım parayı anneme vermekten büyük gurur duyardım.
Vefa Lisesi’ne gidiyordum ama bitiremedim. Beyoğlu’nda o dönem Türkler pek çalışmazdı. Ben ilklerden oldum.
Askerden dönünce evimde, yer sofrasından bozma bir tezgahta işe başladım.
Hayatım boyunca hep deri mamulleri üretimi ile ilgili işler yaptım.
Sektörümün içindeki değişik branşları da bütün özellikleri ile öğrenmeye çalıştım.
İştahım iyi yemekler lezzetliÖzellikle sebze ağırlıklı bir yeme düzenim vardır.
İştahım yerinde olduğundan yemekler bana hep lezzetli gelir. Özellikle yediğim ve yemediğim bir şey yok.
Kahvaltıda klasik Türk kahvaltısını tek geçerim.
Akşamları evimin dışında balık ve deniz mahsullerini yemeyi tercih ederim.
Zaman zaman Çin mutfağını tercih ederim.
Yemek pişiremiyorum.
Spor ilaçtan iyidirSpor mutlaka yaparım.
Her sabah spora zaman ayırırım.
Genellikle yürüyüş ve jimnastik yaparım.
Sabahları bir saat yürürüm.
Yaz-kış fark etmiyor hep bu sporları yaparım.
Gençlik yıllarımda futbol oynardım.
Yapmak isteğim sporları düşünecek olursam. Yüzme ve futbol oynadığım ve sevdiğim sporlar diyebilirim.
Spor ilaçtan iyidir. Tembelliği sevmemek lazım.
Yılda bir tatilYılda bir defa tatil yaparım.
Ama bunun dışında da iş seyahatlerimde bazı günleri tatile dönüştürerek fazladan kaçamak tatil fırsatları da yakalıyorum.
Ege ve Akdeniz özel merakım. Genellikle Bodrum ve Marmaris’e giderim.
Kış tatili çok nadir olur.
Tekne de otel de yazlık ev de zaman zaman olabiliyor.
Tatil genellikle aileyle beraber olur.
Nadir de olsa ayrı tatiller ve iş gruplarıyla çıkılan tatiller olabiliyor.