Güncelleme Tarihi:
Ayşe Yüce, 31 yaşında. Yasin Bahadır Yüce’yle bundan yedi sene önce, bir arkadaşları vasıtasıyla tanıştı. Evliliği hiç düşünmüyordu ama kendini iki ay içinde evlenmiş buldu: “Çok güzel bir çift olduk. Nazar değmesin diye kimseye anlatmıyordum. Bana çok değer verdi. Sevilmek o kadar güzel bir şey ki...
Eşim çok sosyal bir insandı, vakit bulduğumuzda evde durmak istemiyordu. Eski mesajlarımızı okuyorum da. Hep ‘Akşam ne yapıyoruz?’ yazıyordu.”
Ayşe Yüce, eşinin sık sık “Senin ayaklarının üzerinde durmanı istiyorum, güzel yerlere gel. Güzel yerlerde senin gibi iyi insanlar olsun istiyorum” dediğini anlatıyor. Bir de uzun uzun sohbetler ettiklerini... “Her konuda konuşabilirdik, bilgi ve birikimi çoktu. Kendine hayran bırakıyordu.”
Bebeğini sadece ultrasonda gördü
Kanallar ‘Son dakika’ anonsları geçtikten çok kısa bir süre sonra mesai arkadaşları Yasin Bahadır Yüce’yi aradı. Ayşe Yüce, o anları şu sözlerle anlatıyor: “Biz o zaman hâlâ darbe teşebbüsü olduğunu bilmiyorduk. Eşim gitti. 15-20 dakika geçti. Evin içinde dolaşıyorum, içim yanıyor. Bir şey olacak ama ne olacak, bilmiyorum. O anı anlatamam size. Yasin beni aradı, ‘Ne yapıyorsun, nasılsın’ diye sordu. O kadar sakindi ki... ‘Göreve gidebilirim, bana kıyafet hazırlar mısın’ dedi. ‘Tulumunu (iş kıyafeti) koyayım mı’ diye sordum. Öyle bir ‘Koy’ dedi ki... İster koy ister koyma dercesine... Düşünüyorum şimdi, sanki sadece sesimi duymak için aramıştı.”
Telefonu kapattılar. Ayşe Yüce, sırt çantasını aldı, içine birkaç çamaşır koyduktan sonra bir patlama sesi duyuldu. Ama duyduğu sesin bomba sesi olduğunu anlamadı. ‘Bir bina yıkıldı herhalde’ diye düşündü, dışarı baktı. Karşıdaki binalar yerinde duruyordu. Özel Harekât Daire Başkanlığı’na saldırı olabilir diye düşünerek eşini aradı. Ama o telefon hiç açılmadı. Ayşe Yüce, üst komşusuna çıktığında o sesin, Özel Harekât Daire Başkanlığı’na atılan bombanın sesi olduğunu öğrendi.
Sincan’da oturan kayınpederini aradı, tam o esnada kuvvetli bir bomba sesi daha duyuldu. Sekiz buçuk aylık hamile olan Yüce, o an yere yatıp karnını korumaya çalıştığını hatırlıyor.
“Ambulans gelirse bilin ki Yasin şehit”
Bir süre sonra eşinin arkadaşları geldi. Onu lojmandan çıkarmak istiyorlardı. Havacılık Dairesi Başkanlığı’nın bombalandığını söylemediler. O gece eşinin ailesinin evinde bekledi Ayşe Yüce: “Kayınvalideme ‘Biri beni arayacak, sizin adresinizi isteyecekler çünkü ambulans gönderecekler. Ambulans gönderirlerse de bilin ki Yasin şehit oldu’ dedim. 10 dakika geçti geçmedi, en yakın arkadaşı aradı. ‘Yanına geleceğim. Bana bir adres ver’ dedi. Verdim.
Evet, o ambulans geldi. ‘Yasin yaralı. Seni hastaneye götürüyoruz’ dediler. Ambulanstayken komşumuz aradı. Meğer o, gece almış haberi ama bana söyleyememiş. O an başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Hemen önceki akşam yemek yediğim, film izlediğim, bir gün sonra çarşıya çıkıp çocuğuna alışveriş yapacak insan artık yoktu hayatımda.”
Defin işlemlerinden sonra evine hemen dönemedi Ayşe Yüce. Döndüğündeyse içtikleri çaylar duruyor, evlerinin ışığı hâlâ yanıyordu... Hazırladığı sırt çantası, eşinin üzerinden çıkardığı eşofmanları...
İşte o an bağıra bağıra ağlamaya başladı: “Çocuğumuz için daha alışveriş yapmamıştık, doğuma az bir süre kala yapacaktık. Sanki planlamış gibi. Onunla aldığım şeylerin hatırası kalacakmışçasına bir şey aldırmadı. Düşünüyorum, belki de oyalanayım diye...”
Yasin Bahadır Yüce, hayatını kaybetmeden bir süre önce, doğacak oğulları için isim arayan Ayşe Hanım’a “Benim ismimi koyalım” demişti. Ayşe Hanım, “Kesinlikle koymayacağım” dese de eşinin ismini yaşatmak istedi. Bebek Yasin Bahadır, 20 Ağustos 2016’da dünyaya geldi: “Doğuma gittim. Herkes vardı ama o kalabalıkta ruhen yalnızdım. Size anlatıyorum ama anlayamazsınız. Özlemekten burnumum direği sızladı.”
Baban gelmeyecek, biz ona gideceğiz
Yasin Bahadır şimdi dört yaşında. Mutlu ama içine kapanık bir çocuk. Bundan tam yedi ay önce, bir gün evde birlikte oyun oynarlarken annesine “Babam gelsin” dedi. Ne diyeceğini bilemedi Ayşe Yüce. Psikologlarla yaptığı tüm konuşmalar o an aklından gitti. “Baban gelmeyecek. Baban orada yatıyor, gelemez. Biz ona gideceğiz” dedi.
Yasin Bahadır, o günden tam bir ay sonra bu kez “Anne... Gelmeyecek mi?” diye yeniden o soruyu sordu: “Kuzenlerinin babalarıyla oynayıp sarıldıklarını gördüğünde ben ölüyorum. Eşimin acısını, neredeyse her şeyi unutuyorum, çocuğum üzülüyor diye yerin dibine giriyorum.”
Olay sonrası bilinç kaybı olduğunu, hâlâ ara ara yaşadığını anlatıyor, hatta bana “Sizinle konuştuğumu yarın hatırlamayacağım” diyor Ayşe Hanım. Konuşmamızın sonunda, eşiyle ilgili unutamadığı anıları paylaşıyor:
“Bir de bana hep ‘Kendi ayaklarının üzerinde dur. Her işini kendin yap, bana bağlı olma. Ben yarın hayatında olmayabilirim; ölüm olur, ayrılık olur ama sen ayaklarının üzerinde duracaksın’ derdi. Araba kullanmayı sevmezdim, ‘Öğrenmen gerek’ deyip zorla araba kullandırırdı mesela.
Bir gün ablam, eniştem, ben ve Yasin otururken ablama döndü, ‘Ayşe çalışacak. Senin alt katına taşınacağız, çocuğumuza sen bakacaksın’ dedi. Olay oldu. Doğum yaptım. Ablamın alt katı boşaldı. Oraya taşındım. Eşim vasiyet ettiği için değil. Rast geldi... İşe başladım. Çocuğuma ablam bakıyor.”