Güncelleme Tarihi:
Gelin yorumlarınızı bizimle paylaşın Harvard Business Review Türkiye Eylül sayısında yerinizi alın!
Hürriyet ve Harvard Business Review Türkiye işbirliğinde yapılan bu çalışmaya yorumlarınızla katılmak için yorum@hbrturkiye.com adresine e-mail göndermeniz yeterli.
Yorumlar HBR Türkiye editörleri tarafından seçilecektir.
Yıldız bir satışçı, iş arkadaşıyla yaşadığı kötü bir ayrılıkla baş etmenin yolunu arıyor.
J. Neil Bearden
Brad: Son toplantıdan sonra içki?
Elizabeth: Bütün ekip mi?
Brad: Sadece ben. Diğerleri uçakla dönüyor.
Elizabeth: Tamam. Saat 7’de otelin barında?
Brad: Orada görüşürüz!
İlk buluşmanın gerçekleştiği o akşam hiçbir şey olmadı. Evet, Brad flört etti ve Elizabeth de karşılık verdi. Barda iki saat geçirdiler. Ama Elizabeth flörtü bir adım ileriye taşımaması gerektiğinin bilincindeydi. Brad, 75 kişilik bir yazılım start-up’ının CFO’suydu. Elizabeth ise o şirketin en iyi satışçısıydı. Şirket için gittikleri bir konferansta birlikteydiler, etrafta da sektörden birçok kişi vardı ve masraflarını şirket ödüyordu. Bu flörtleşme bir yere belki varırdı belki de varmazdı. Ama eğer herhangi bir şey olacaksa, Elizabeth bunun doğru başlamasını istiyordu.
Ada: Büyük buluşma için hazır mısın?
Elizabeth: Gerginim.
Ada: O senin yöneticin olduğu için mi? ;)
Elizabeth: Yöneticim değil! Sadece üst yönetimden biri. Ve süper zeki.
Ada: Kötü de görünmüyor.
Evet, doğruydu. Brad onun üstü değildi. Brad, finans ekibinin başındaydı. Elizabeth, satış müdürüne bağlıydı ve satış müdürü de COO’ya. Yani O ve Brad, iş içinde fazla etkileşimde değillerdi. Yalnızca birkaç ay önce tanışmışlardı ve bu Elizabeth’in daha önce pek çok müşteriye yaptığı başarılı konuşmalar gibi, bir yatırımcı konferansı için yapacağı sunumu yeniden düzenlemeleri gerektiği zaman olmuştu. Yine de oteldeki içkilerinden sadece birkaç gün sonra Brad ona “gerçek bir randevu” teklif etti. “Acaba iyi bir fikir mi?” diye düşünen Elizabeth öncesinde biraz tereddüt etti. Ama Brad hiçbir kuralı ihlal etmediklerine dair ona güvence vermişti. Brad onun performansını değerlendiren kişi değildi, maaşını da o belirlemiyordu. Elizabeth’in şirketteki pozisyonunu düşününce daha çok iş arkadaşı gibiydiler. Brad ondan hoşlanıyor, ona saygı duyuyordu ve onu daha iyi tanımak istiyordu. Bunun üzerine Elizabeth de ‘’evet’’ dedi. Birlikte keyifli vakit geçirdiler.
Brad: Eğlenceli bir geceydi.
Elizabeth: Belki biraz fazla eğlenceli?
Brad: Eğlencenin fazlası olmaz. Cuma tekrar akşam yemeği? Yeni Thai’de?
Elizabeth: Tamam ama şimdilik bunlar aramızda kalsın?
Brad: Tabii ki ;)
Henüz yeni yeni gelişen ilişkilerini 3 hafta boyunca sır olarak saklamayı başardılar. Ama işten tanıdıkları iki arkadaşları onları cumartesi akşamı etraftaki restoranlardan birinde görünce ilişkilerini açıklamaya mecbur kaldılar. Pazartesi gününe kadar görünen o ki ofisteki herkes duymuştu. Kadınlar arasında fısıldaşmalar ve satıştaki erkeklerden gelen durmak bilmeyen fakat iyi niyetli alaylar da vardı.
“Hey Lizzie! Ben senin müşterilerin peşinde koştuğunu sanıyordum, iş arkadaşlarının değil!” Elizabeth sızıntının en kötü sonucunun bu olacağını düşünmüştü. Ertesi gün patronu onu kenara çekti.
“Bak Elizabeth, seni de Brad’i de çok severim. Özelde ne yaptığınız sizi ilgilendirir ama lütfen bunu işin dışında tutun. Bunun senin dikkatini dağıtmasını ya da buradaki itibarını zedelemesini istemiyorum.”
Elizabeth’in mahcubiyeti hızla öfkeye dönüştü. Brad’in de aynı dersi aldığını umuyordu.
Ada: Kız buluşması! Hala Brad’le misin?
Elizabeth: Hayır
Ada: ?
Elizabeth: Uzun hikaye.
Ada: Şarap içelim ve neler oldu bana anlat. Saat 8’de, Sal’s‘de…
İki ay süren romantik akşam yemekleri, günlük mesajlaşmalar, hatta aileyle kısa bir tanışma sonrasında Elizabeth ve Brad bir tıkanma yaşadılar. Brad işle çok meşgul olduğunu söylüyordu ama çeyreklik dönemin ortasıydı ve hiçbir önemli görüşme ya da yönetim kurulu toplantısı yoktu. Perşembe işten sonra akşam yemeği için buluşacaklarına söz vermişti, bu yüzden Elizabeth Ada’nın davetini reddetti. Ama akşam için son aramasını bitirdiğinde Elizabeth Brad’in odasına uğradı ve boş olduğunu gördü.
“Brad’i gördünüz mü?” diye sordu oradan tesadüfen geçmekte olan CPA’lerden birine.
Adam Elizabeth’e baktı sonra tekrar başını öne eğdi. Yanakları bir anda kızarmıştı. “Aa, sanırım onun, şey, bir son dakika toplantısı çıktı. Ofis dışında.”
Kekelemesi Elizabeth’i şüphelendirmişti. “Peki” dedi rahatça. Ona toplantı öncesinde bazı istatistikler ulaştırmam gerekiyordu. “Toplantıya başka kim gitti biliyor musun?”
Genç adam biraz daha kafası karışık gözüktü. “Sanırım Claudia? Birlikte çıktılar.” Elizabeth zorla gülümsedi.
Claudia, satış ekibinin en yeni üyesiydi - genç, hırslı ve güzel.
“Harika, teşekkürler.” Bunu söyledikten sonra Brad’i aramayı ve mesaj atmayı denedi ama o cevap vermedi. Bu yüzden, Ada’yla ve kızlarla bir süreliğine buluşup sonrasında eve yalnız döndü.
Brad: Dün için üzgünüm. Acil bir iş durumu. Telefonu Uber’de unutmuşum.
Elizabeth: Birisinden bir telefon ödünç alamadın mı? Ya da mail atabilirdin?
Brad: Yönetim Kurulu işleri vardı. Bütün gece çalıştım.
Elizabeth: Claudia ile birlikte mi?
Brad: Konuşmamız lazım. Saat 11’de kafe?
Sonradan, Elizabeth anladı ki Brad’in şirket kafesini seçmesinin sebebi kendisinin sert bir tepki vermesine engel olmaktı. Ve Elizabeth de tepki vermedi - o gece ve önceki gece ve diğer başka gecelerde Claudia’yla birlikte dışarda olduğunu söyleyince bile. “Aniden gelişen bir ilişkiye karşı elinden bir şey gelmediğini” söyledi. İşler ciddileştiği için de başka insanlarla görüşmemeye karar vermişti. Elizabeth, kendisinin Brad’in bugün bu konuşmayı yaptığı tek kişi olup olmadığını merak etti. Hiçbir zaman kendilerininkinin özel bir birliktelik olduğundan bahsetmemişlerdi. Ama Elizabeth öyle olduğunu varsaymıştı… Kendini kör, incinmiş ve öfkeli hissetti. Yine de kendine hâkim oldu.
“Elbette, biraz şaşkınım ve haklı olarak da üzgünüm.” Zar zor toparlayabildiği bir ses tonuyla söylemişti. “Düşündüğüm şey bu değildi. Sen de olduğunu düşündüğüm kişi değilsin. Bu yüzden bitmesi belki de çok iyi oldu.”
Brad gülümsedi. “ Teşekkürler Lizzy. Senin bu konuya profesyonel yaklaşacağını biliyordum.”
O gittikten sonra, Elizabeth tuvalete girdi, kendini kabinlerden birine kapatıp ağlamaya başladı.
Ada: Bu akşam dışarı çıkalım?
Elizabeth: Gelirsem sadece enerjinizi düşürürüm.
Ada: Hala kötü müsün?
Elizabeth: Yoğun bakımdayım.
Ada: Gel, biraz kafanı dağıtırsın.
Elizabeth: Teşekkürler ama hayır. Kendimi işime gömdüm!
Bunun üstesinden gelebileceğine emindi ama keşke herkesin önünde ilişkileriyle ilgili bu kadar gösteriş yapmasalardı. Genç şirkete göz kulak olmak üzere göreve getirilen tecrübeli bir profesyonel olan yeni İK yöneticisinin şirket içindeki ilişkilerle ilgili yeni politikalar uygulamaya koyduğunu duyunca kendini kısa bir süre rahatlamış hissetti. Fakat sonra bunun sadece aralarında ast-üst ilişkisi bulunan çalışanlar için uygulamaya konulduğunu öğrendi ki bu durumda Claudia ve Brad kapsam dışında kalıyordu.
Şirketin CEO’su bile personel toplantısında yeni kuralları duyururken ikisine referans vererek açıklama yapıyor gibiydi - “Elbette, hiçbir mutlu çifti ayırmak istemiyoruz!” -ki bu da ön sırada oturan Brad ve Elizabeth’in de şakaya katılmasına yönelik bir beklenti oluşturmuştu. Elizabeth tepki vermesini bekleyen insanların bakışlarını hissedebiliyordu. Bazıları kaygı ile pek çoğu da eğlencenin körüklediği bir merakla izliyordu. Elizabeth hiçbir şey görmemiş gibi davrandı, telefonuna baktı ve çok acil bir maili cevaplıyormuş gibi yaptı.
Elizabeth: Bir iyilik isteyebilir miyim?
Brad: ?
Elizabeth: Ofiste Claudia ile biraz daha ağırdan alabilir misiniz?
Brad: Neyi ağırdan alalım?
Elizabeth: Neyi kastettiğimi biliyorsun.
Brad: Çok emin değilim. Senin yoluna çıkmamaya çalışıyoruz. Ama sen de bunun üstesinden gelmelisin.
Ertesi sabah Elizabeth ofise girdiğinde, Claudia onu durdurdu. “Birkaç dakikan var mı Elizabeth?”
Brad ona çoktan söylemiş miydi yani?
“Konu nedir?” diye cevapladı Elizabeth niyetlendiğinden daha da soğuk bir tonla.
Claudia alıngan bir şekilde, “Sadece, yönetimin seninle birlikte New York’daki yatırımcı konferansına gelmemi istediğini söyleyecektim. Sen sunumunu yaparken benim izlememi istiyorlar” dedi. Daha sonra biraz duraksadı ve devam etti “Ve bunu ilk önce benden duymalısın: Brad ve ben nişanlandık.”
Elizabeth konuşamayacak gibi oldu. Bu şekilde mi yoluna çıkmamaya çalışıyorlardı.
“Ah,” dedi duygularını frenlemeye çalışarak. Ne yazık ki işe yaramamıştı. “Güzel,” diye ekledi öncekinden daha da buz gibi bir ses tonuyla, “İkinize de iyi şanslar diliyorum. Birlikte mükemmel görünüyorsunuz.”
Toparlanmak için kendine birkaç dakika verdi ve sonra boş bir konferans salonunda çalışmakta olan yöneticisini buldu. “Claudia onun da New York’a geleceğinden bahsetti.” dedi. “Hâlâ bu ay için tutturmamız gereken satış hedefleri varken ikimizin de orada olması mantıklı mı? Bu bir yatırımcı konferansı, satış etkinliği değil.”
Yöneticisi ona anlamlı bir şekilde baktı ve kapıyı kapatmasını söyledi.
“Elizabeth, senin de bildiğin gibi bazen yatırımcılar yeni müşterilerimiz olabiliyor ya da bizi yeni müşterilere ulaştırabiliyor” dedi. “Ama yönetimin Claudia’yı istemesinin ana sebebi senin sahnede ne yaptığını görmesi. Eğer onun bu işi yapabilmesini sağlayabilirsek, senin de başka şeyler yapacak daha çok zamanın olur -ki aramızda kalsın bu, kaynakları değerlendirmenin daha iyi bir yoludur. Dürüstçe konuşmak gerekirse, burada kişisel duruma takılmazsan onun için harika bir rehber olabilirsin.”
Elizabeth buna inanamadı. Tabii ki bir şeye takılmıyordu. Ama onu, eski erkek arkadaşı ve onun nişanlısıyla iş gezisine göndermeleri ve kadına ileride kendi yüksek profilli işini devralması için rehberlik yapmasını istemeleri? Bu, çok fazlaydı.
Elizabeth: İstifa etmek zorunda kalabilirim.
Ada: İşini seviyorsun! Çok başarılısın. Çok para kazanıyorsun!
Elizabeth: Artık çok sevmiyorum.
Ada: Onların hayatını mahvetmesine izin veremezsin.
Elizabeth: Böylece onları her gün görmek zorunda kalmam.
Elizabeth yetenek avcılarından sürekli telefonlar alıyordu. Ama gelen telefonları hep yok saymıştı. İşini, iş arkadaşlarını, şirketini ve şirketinin girişimci kültürünü seviyordu. Sektörün en çok konuşulan şirketlerinin birinde en yüksek performansı gösteren çalışanlardan biriydi, şimdiki yöneticisinin bulunduğu pozisyonun en güçlü talibiydi ve belki üst yönetim için adaylardan biriydi.
Ada, tesellisinde haklıydı. Maaş, ek gelirler, hisse seçeneklerini (faydalanabilmesi için hâlâ bir yıl gerekiyordu) düşününce, eline geçen çok iyi bir kazanç paketiydi. Ama Brad’le yaşadığı her şeyden sonra belirgin bir kopuş daha cezbedici görünmeye başlamıştı. Bir yetenek avcısı Fortune 500 şirketlerinden birinde bir pozisyon için onunla tam da bir hafta öncesinde temasa geçmişti. Büyük, kurumsal, kimsenin kimseyi tanımadığı ya da aşk hayatıyla ilgilenmediği bir kurumdu. Ama daha üst bir pozisyona değil, benzer pozisyona gidecekti, aynı zamanda daha az özerklik ve finansal avantaj getirecekti. Yeni kurulan başka şirketlerden de her gün teklifler alıyordu fakat küçük bir şirkette yeniden bir kumar oynamak istediğinden emin değildi.
Bir diğer seçenek transferdi. Yönetim kurulu Londra’da bir ofis açmaya karar vermişti. Avrupalı satış müdürü ofis için bir “iki numara” arıyordu. Fakat bu kariyerinde bir adım geri gitmek ve ailesinden, arkadaşlarından uzaklaşmak demekti.
Bütün bunlara katlanabilir miydi, katlanmalı mıydı? Ya da kendi hayatına aynen eskisi gibi devam etme zamanı mı gelmişti?
Elizabeth şirkette kalmalı mı?
Yorumlarınız için: yorum@hbrturkiye.com
Daha fazlası için hbrturkiye.com