Güncelleme Tarihi:
AA- Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı Şakir Ercan Gül, Turkuvaz Medya Grubu’nun ekonomi haber kanalı A Para tarafından düzenlenen Finansın Geleceği Zirvesi’nde yaptığı konuşmada, Türkiye ekonomisinin son 19 yılda geçirdiği yapısal dönüşüm sürecinde güçlü, sürdürülebilir ve dengeli büyüme hedefi doğrultusunda büyük mesafeler kat ettiğini belirterek, bu süreçte finansal hizmetler sektörünün önemli ölçüde büyüdüğünü ve geliştiğini söyledi. Finansal sektörün toplam büyüklüğünün 7,7 trilyon liraya eriştiğini ifade eden Gül, finansal sektörün milli gelire oranının 2020 yılı sonu itibarıyla yüzde 138’e ulaştığını kaydetti.
Gül, sektörün yüzde 86,5’inin bankacılık, yüzde 6-7’sinin sermaye piyasası kurumları, yüzde 4,3’ünün sigortacılık ve yüzde 2,3’ünün ise banka dışı mali kurumlar olarak görüldüğünü aktararak, sözlerini şöyle sürdürdü: “Görüldüğü üzere finansal sektörümüzde en büyük pay hala bankacılık sektöründedir. Bu nedenle reel sektörün temel finansman kaynağı da banka kredileridir. Bankalarımız verdikleri kredileri ağırlıklı olarak topladıkları mevduatla finanse ediyor. Temmuz 2021 itibarıyla bankacılık sektörünün toplam mevduatı 4 trilyon liraya yakındır. Kullandırdığı kredilerin toplamı da aşağı yukarı yine o seviyededir. Toplam krediler içerisinde ağırlıklı pay yüzde 77 ile kurumsal ve KOBİ kredileri oluşturmaktadır. Bankalarımız esasında reel sektörü, üretimi ve istihdamı desteklemektedir. Geçmişte bu böyle değildi. Daha önce TMSF’de göreve başladığımız dönemde çok farklı bankacılık yapısı vardı. Yapılan reformlarla çok önemli aşamalar kaydettiğimizi finansı izleyenler görür. O zaman yaklaşık yüzde 25’ler civarında dolaşan reel faiz yüzde 1-2’ler seviyesindedir. Doğrudan doğruya krediler ve mevduat kredi ilişkisi optimal bir noktada.”
“BORSAYA KOTE OLMANIN AVANTAJLARINI ARTIRMAMIZ VE GELİŞTİRMEMİZ GEREKİYOR”
Gül, bankacılık sektörünün sistem içerisindeki ağırlığının çok da doğru olmadığını belirterek, “Özellikle sermaye piyasası mekanizmasının ağırlığını artırma durumundayız. Bankacılık sistemine bu kadar yüklenmek çok doğru değil.” dedi. Türkiye’nin bu coğrafyada bağımsız, milli bir devlet olma iddiasını güçlendirerek sürdürdüğünü vurgulayan Gül, bunun için ekonomik bağımsızlığın önemli olduğunu, bütün kurumların birbirini besleyecek şekilde etkin olması gerektiğini dile getirdi. Gül, uzun süredir bankacılıkta kredi ağırlıklı bir yapının bulunduğuna, bunu değiştirmeleri gerektiğine işaret ederek, borsaya kote olmanın avantajlarını bir şekilde her zaman artırmaları ve geliştirmeleri gerektiğini söyledi.
Halka açık hissedarların haklarının korumasına dikkati çeken Gül, Bakanlık ve ilgili kurumların bu konuda daha hassas olması gerektiğini kaydetti. Gül, bankaların karşılaştığı temel risklerden birinin aktiflerle pasifler arasındaki vade uyumsuzluğu olduğunu belirterek, kısa vadeli mevduatlar ile uzun vadeli kredileri finanse eden bir sistemin bulunduğunu, bu yapıyı sermaye piyasasına evrilterek çözülmesi gerektiğini, son yıllarda mevduatın vadesinin uzatılmasına yönelik bir takım tedbirlerin alındığını ancak bunun biraz daha geliştirilmesi gerektiğini bildirdi.
“DOLARİZASYON SEVİYESİNİ AZALTMAMIZ GEREKİYOR”
Gül, dolarizasyonun önemli bir problem olduğunu ifade ederek, “Türkiye’deki paranın itibarı açısından dolarizasyon seviyesini azaltmamız gerekiyor. Türk lirasına güveni artıracak adımları atmamız gerekiyor. Yabancı para riskini yönetme konusunda güçlü bir kapasiteye sahibiz ancak dolarizasyon sermaye piyasanın gelişimi yönünde önemli bir engel olarak karşımıza çıkıyor.” diye konuştu. Orta Vadeli Program kapsamında çok sayıda eylem belirlendiğini ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kamuoyuyla paylaştığını anımsatan Gül, bunların önemli bir bölümünü 2021 içerisinde gerçekleştirdiklerini, 2023’e kadar sayılan reform eylemlerini tek tek gerçekleştireceklerini söyledi.
Gül, büyümeden fedakarlık yapamayacaklarını vurgulayarak, “Enflasyon ile mücadele etmek durumundayız. İşsizliği tolere edilebilir sınırlar içerisinde tutacağız. Bunları sağlayacak mekanizmalar arasındaki dengeyi muhafaza etmek durumundayız.” dedi. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın vergi toplamak, vergiyi toplarken adil toplamak, vergi kaynaklarını uygun yerlere harcamak, harcama birimlerinin ödenek taleplerine sınır getirmek, bu sınırı getirirken sevimsiz olmayı da kabullenmek durumunda olduğunu belirten Gül, şunları kaydetti: “Ekonominin dengesi popülizme kurban edilemeyecek kadar önemli. Bu anlamda gelir ve gider açısından dengeyi sağlamak durumundayız. Sene başında belirlemiş olduğumuz yüzde 3,5’luk bütçe açığı hedefini koruyoruz, bunun altında bir rakamı arzuluyoruz. Dolayısıyla bütçe anlamında sıkı bir bütçe programı yürütüyoruz. Gelişi güzel harcama yapılmaması noktasında bir çabamız var. Sürdürülebilirlik bu anlamda çok önemli.”
“DİJİTAL PARA VE KRİPTO PARA AYRIMINI BİR ŞEKİLDE GÖZETMEK DURUMUNDAYIZ”
Gül, hem yeşilin, temiz üretimin, temiz sanayinin gereklerini yapacaklarını hem de Türkiye’nin büyüyeceğini belirterek, uluslararası kurumlardan önemli fon kullanan ülkelerden biri olarak bu konuya maksimum riayet edeceklerini, Yeşil Mutabakat eylem planının hazırlandığını ve bu çerçevede yollarına devam ettiklerini dile getirdi. Yeşil Mutabakat’a uyum kapsamında yeşil bankacılık uygulamalarının geliştirilmesi için gerekli çalışmaları hayata geçireceklerini aktaran Gül, sürdürülebilir bankacılıkla ilgili olarak risk yönetimi, raporlama, kurumsal yapılanma ve kamuoyuna açıklama alanlarında düzenleme hazırlanacağını, OVP kapsamında çevreye duyarlı yatırımların finansmanı amacıyla rehber hazırlanarak yeşil tahvil ve sukuk ihraçları teşvik edileceğini kaydetti.
Dijital finansal faaliyetlerine de değinen Gül, “Yasa hazırlığı var. Bunlarla birlikte ekonomimiz daha ciddi bir derinlik kazanacak. Bunu yaparken, kripto paranın yarattığı, yaratacağı tahribatları minimize edecek düzenlemeler yapacağız. Dijital para ve kripto para ayrımını bir şekilde gözetmek durumundayız. Karşılığı olan net bir otorite olan para ile karşılığı ne olduğu bilinmeyen, arkasında kimin olduğu bilinmeyen bir parayı aynı kefede değerlendirme imkanımız yok.” diye konuştu.
“KAYNAKLARI DAHA ÇOK TİCARETE VE SANAYİYE VERMEK DURUMUNDAYIZ”
Gül, ay başında Türkiye’nin ihracat rakamının, ikinci çeyrek büyüme rakamının açıklandığını anımsatarak, “Denildi ki 'Türkiye Avrupa’nın en yüksek ikinci büyüyen ülkesi.' Doğru bilgi ama eksik bilgi. Türkiye Avrupa’nın en iyi büyüyen ülkesi. İngiltere ikinci çeyrekte bizden bir puan yüksek büyüdü ama İngiltere geçen sene ikinci çeyrekte yüzde 20 küçülmüştü, net büyümesi yüzde 2 bile değil. Bizim net büyümemiz yüzde 10’unun üzerinde. Türkiye, Avrupa’nın net olarak en iyi büyüyen ülkesi hiç tartışmasız, açık ara. Türkiye’ye yaklaşan yok. İngiltere'nin çok üzerinde. Hem de kalitesi yüksek bir büyüme. Bunu sürdürmemiz gerekiyor.” diye konuştu.
Sağlıklı bir kredi mekanizması kurulmadan gelişi güzel kredi hacmini artırarak bunun yapılamayacağını bildiren Gül, “Selektif olmak durumundayız. Özellikle ticareti, sanayiyi, iyi bir şekilde finanse ederek gerekirse tüketici kredilerinden fedakarlık yaparak onları biraz daha pahalandırarak bunu yapmamız gerekiyor. Kaynakları daha çok ticarete ve sanayiye vermek durumundayız. Parayı en optimum düzeyde en gerekli yerlere vermek durumundayız.” dedi. Gül, faizi düşürmeye çalıştıklarını aktararak, faizi, bütçe açığı ve cari açık ile mücadele ederek düşürebileceklerini, bunlarla mücadele etmeden faizi düşürürlerse sermaye kaybına uğranabileceğini, bu konuda hassas olunması gerektiğini söyledi.
Süreç içerisinde Türk parasına dayalı borçlanma unsurlarını artırmaları gerektiğini vurgulayan Gül, Türkiye’nin aslında, total anlamda bakıldığında, borç problemi olmadığını ifade etti. Gül, finansal sistemi güçlü tutmak durumunda olduklarını belirterek, "Popülizmden uzak durmamız, ekonomik verimliliği maksimize etmemiz, kredileri selektif yapmamız, kaynakları doğru yerde kullanmamız lazım. Hepimizin arzusu minimum faiz vermektir ama verilmesi durumunda da veriyoruz. Çünkü açıklarımız var, açıklarımızı finanse etmek için belli oranda belli faize katlanmak durumundayız. Ekonomide dengelerimizi muhafaza etmemiz lazım. Bir sene iyi, bir sene kötü büyüme mekanizması oluşturmak istemiyoruz." diye konuştu.