Güncelleme Tarihi:
TARIM ülkesi Türkiye’nin meyve-sebze üretimi ve organize ticareti hızla büyüyor. Tuncelili Ayhan Karak ile Çorumlu Mehmet Yayla’nın 2000 yılında kurdukları Mango Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş. (Mango Gıda), geçen yıl 67 milyon TL ciro yaptı. Bu yıl ciroda 100 milyon TL’yi aşması beklenen firma yılda 100 bin ton meyve ve sebzeyi işleme, paketleme kapasitesine ulaşmış durumda.
11 yaşında halde işçi
Mango Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Karak şöyle başlıyor anlatmaya: “Tunceli doğumluyum. 1975’te İstanbul’a geldik. Babam Kadıköy Hali’nde çalışıyordu. Ben de 11 yaşımda çalışmaya başladım. Kasaları taşımak dahil hamallıktan itibaren her işi yaptım. O dönemde benim gibi halde çalışan arkadaşım Mehmet Yayla ile tanıştım. Zamanla iyi arkadaş olduk. 1990’lara geldiğimizde artık ‘mal yapmayı’ öğrenmiştik. Ben halde bir yazıhanede kar ortağı olarak çalışıyordum. Mehmet’lerin de firması vardı. 2000 yılına geldiğimizde artık haldeki iş yapma mantığı ile büyümenin mümkün olmadığını ikimiz de anlamıştık. Arkadaşım Mehmet ile halde satışa çıkarılan bir yazıhaneyi borçlanarak satın aldık ve şirket ismimizi de tropikal bir meyve olan mango koyduk.”
Organize perakende için
Mango Gıda Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Mehmet Yayla ise şunları söylüyor: “Bizimkiler de (aile) 1974’te Çorum’dan gelmişler. Hal, evimize yakındı. Ben de ortaokul çağlarımda halde çalışmaya başladım. Ben bir ara halden sıkıldım ve Carrefoursa’da çalışmaya başladım. Bu 3.5 yıl kadar sürdü. Sonra da Ayhan ile ortaklık kurarak özellikle organize perakendenin meyve sebze ihtiyacını tedarik edebileceğimizi düşündük. Hal mantığından çıkıp, depo ve lojistik yatırımı yapmak gerektiğini biliyorduk. İlk depomuzu Samandra’da kurduk. Bursa, Adana, Ankara ve Bayrampaşa’da depolarımızı devreye soktuk. 2005’de 7, 2006’da 9, 2007’de 22, 2008’de 28, 29’da 31, 2010’da 67 milyon lira ciro yaptık. Bu yıl 100 milyon TL’yi aşarız.”
270 kişilik istihdam
Mango Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Karak, şu anda Metro, Migros, Real ve Careffoursa gibi büyük zincirlere 80’e yakın ürün tedarik ettiklerini belirtiyor ve “Bu rakam 140 çıkabilir. Çalışan sayımız 270’e ulaştı. Kendimiz icarla ekim yapıyoruz. Ayrıca çok sayıda çiftçiden de sözleşmeli olarak ürün alıyoruz. Geçen yıl ki ciromuzun yüzde 8’i ihracattan gelmişti. 2011’de 20 milyon liralık ihracat geliri hedefledik ve şu anda hem ciro hem de ihracat hedefimiz açısından çok iyi gidiyoruz” diyor.
Halka arz geliriyle yatırım
Geçen yıl gerçekleşen halka arz ile net 11 milyon lira gelir elde ettiklerini belirten Mehmet Yayla, şunları dile getiriyor: “Yüzde 34’ümüzü halka açmıştık. Sonra ortak satışı da yaptık ve yüzde 64’ümüz halka açık hale geldi. Halka arz gelirimizle Bursa Yenişehir, Ankara, Bayrampaşa ve Adana depo yatırımlarına girdik. Ayrıca 2.5 milyon liraya mal olan laboratuarımızı da tamamladık. Şimdi meyve sebzemizi kendimiz analiz edebiliyoruz. Akreditasyon tamamlanacak ve Rusya’nın AB ülkelerinin istediği analizleri bünyemizde tamamlayacağız.”
Yılda 12 bin ton havuç satıyoruz Adana’ya yeni depo açıyoruz
AYHAN Karak, İstanbul (2), Bursa, Ankara, Antalya’daki depolara Adana’da yeni bir deponun daha ekleneceğini belirtiyor ve “Bu depomuz çok daha büyük oluyor. 18 bin metrekare kapalı alana sahip paketleme tesisiyle yılsonuna doğru açılacak. Saatte 30-40 ton ürün işleyebileceğiz” diyor. Karak, 100 bin tonluk kapasitenin içinde 12 bin ton havuç, 15 bin ton narenciye, 12 bin ton patates soğan, 8 bin ton domates ve 3 bin ton da salatalık bulunduğunu vurguluyor.
İngiltere’ye portakal, kiraz, Rusya’ya sebze
MANGO Gıda Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Mehmet Yayla, son dönemde narenciye ürünleri ihracatının hızlandığını belirtiyor ve şu bilgileri aktarıyor: “Rusya, Ukrayna, İngiltere ve diğer Avrupa ülkelerinden bazılarına hem narenciye hem de sebze ihracatımız hızlı büyümeye başladı. İngiltere narenciye ile öne çıkıyor. Londra üzerinden Avrupa’ya yayılıyoruz. Kiraz da göndermeye başladık. İhracat kalemlerimize incir, patlıcan, kabak ve üzüm de girmiş durumda. Irak’a da ürün satışımız başladı.”
DİĞER E-KOBİ HABERLERİ
GDO’da üretici cesaret bile edemiyor analize bireysel talep artıyor
GENETİĞİ Bozulmuş Organizma (GDO) tarama laboratuvarı Uzman Özel Gıda Kontrol Laboratuvarı Genel Müdürü Seyfettin Parıldar, Türkiye’nin GDO konusunda bakir ülke konumunda olduğunu söyledi. GDO’lu ürünlerin tüm dünyada kabul görmediğini dile getiren Parıldar, “Türkiye’de denetimler 2010 yılının sonundan beri çok sıkı tutuluyor. İstisnalar hariç artık hiç kimse GDO’lu ürün ithal etmiyor. Türkiye’de üretimi zaten yasak. Türk üreticiler de bu işten çok zarar gördü. Tonlarca mal geri döndü ve zarar edildi. Şimdi GDO’lu herhangi bir şeyi ihrac etmeye cesaret bile edemiyorlar. Türkiye’de de devlet, Tübitak ve özel analiz laboratuvarları sayesinde bu ürünler tespit edildiği gibi geri gönderiliyor” diye konuştu. Parıldar, GDO’lu ürünlerin en çok Amerika ve Uzakdoğu’dan Türkiye’ye geldiğini belirtti.
Bireysel talepler
Tüketicilerin, üreticilere göre GDO konusunda çok daha bilinçli olduğunu dile getiren Parıldar, “Bireysel taleplerin sayısı giderek artıyor. Özellikle içki ve süt ürünleri ile ilgili ciddi sayıda tarama yapıyoruz” dedi. Laboratuvar hizmeti de verdiklerini söyleyen Parıldar, “Türkiye’de 3 tane laboratuvar hazırlayıp teslim ettik. Maliyeti 1 milyon dolardanbaşlıyor. Türkiye’de bir tarama hizmetinin bedeli ise 600 lira oluyor” dedi.
Çaykur üretici ile doğrudan temas kuracak
ÇAYKUR Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, çay konusunda sorunu olan herkesin başvurabileceği şikayet ve kapsamlı bilgilendirme servisinin en yakın zamanda hayata geçeceğini söyledi. Çaykur’un daha işlevsel hale gelmesi ve üreticilerle irtibatının artırılması için bazı projeler üzerinde çalıştıklarını belirten Sütlüoğlu, bu projelerden birinin, yaş çay hasat ve alım süresinin kısaltılması olduğunu, bir başka projelerinin müstahsil ile direkt temas kurabilecekleri ve şikayetlerini alabilecekleri Beyaz Masa uygulaması olduğunu, bir diğer projelerinin de tüm müstahsiller ile direkt temas kurabilecekleri kısa mesaj (SMS) sistemi oluşturmak olduğunu ifade etti.
TOKİ devreye girsin KOBİ’lerin kira öder gibi fabrikası olsun
TÜRK Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED), Türkiye’nin ekonomi ve sanayisini güçlendirmek hedefine yönelik olarak hazırladığı “Yeni Dönem Yeni Hedefler” raporunda, yeni fabrikaların tesisi için Toplu Konut İdaresi’nin (TOKİ) konut inşa modelini önerdi. TOKİ’nin dar gelirli vatandaşlara yönelik konut inşa modeli kullanılarak, kısıtlı sermayesi olan KOBİ’ler için nitelikli yatırım tesisi inşa edilebileceğini söyleyen TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Erdem Çenesiz, bu konuda yapılacak her türlü saha ve masa başı çalışmasına katkıda bulunmaya hazır olduklarını söyledi.
Atölye ve fabrika yapılabilir
Erdem Çenesiz, TOKİ’nin kentsel dönüşüm alanında üstlendiği öncü rolle kalkınmaya destek sağladığını belirterek, şunları söyledi: “TOKİ’nin en önemli başarılarından biri, normal piyasa koşullarıyla konut sahibi olamayan dar gelirli yurttaşlarımızı konut sahibi yapmaya yönelik geliştirdiği iş modelidir. Bu sayede binlerce dar gelirli vatandaş kira öder gibi ev sahibi olmuştur. TÜRKONFED olarak TOKİ’nin bu rol modelinin, girişimciler için atölye ve fabrika binası yapımında kullanılabileceğini düşünüyoruz. Model, KOBİ’lerin rekabet gücünü artıracak ve daha verimli üretim yapmalarını sağlayacak.”
Taksitle temin edilebilir
İllerin potansiyeli ve gelişmişlik endeksine göre planlama yaparak, küçük işletmeler için 500-1000 metrekare büyüklüğünde atölye, orta boy işletmeler için ise 2 bin - 5 bin metrekare büyüklüğünde fabrika binası yapılıp kira öder gibi taksitle girişimcilere tahsis edilebileceğini ifade eden Çenesiz, şöyle konuştu: “Böylece kısıtlı sermaye ile iş yapan KOBİ’ler, sermayelerini makine ve işletmeleri için kullanarak daha verimli ve kaliteli üretim yapabilir, girişimlerinin başarılı olma şanslarını artırabilirler.”
Texbridge 10 yıl sonra açılıyor, hazır giyim ve tekstil buluşuyor
TEXBRİDGE Uluslararası Tekstil ve Aksesuarları Fuarı, 13 Ekim Perşembe günü başlıyor. Doğu ve batı arasında bir tekstil köprüsü kurmayı hedefleyen fuarda, hem tekstil hem de hazırgiyim birlikte yer alacak. TİM Başkanvekili Ahmet Akbalık, moda merkezi haline gelmeyi planlayan İstanbul’un fuar sayesinde yeni bir sinerji yakalayacağını söyledi. Akbalık, fuarın en büyük özelliğinin tekstil ve hazırgiyimin bir arada olması olduğunu belirtti. UTİB Başkanı İbrahim Burkay, tekstil ve sektörün etle tırnak gibi ayrılmaz olduğunu vurgularken, CNR Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ceyda Erem de “En başarılı fuarımız geri dönüyor. Bu fuara 10 yıl ara vermiştik ama güçlü geri dönüyoruz” dedi. TGSD Başkanı Cem Negrin, yıllardır ayrı ayrı fuar yapmaya çalışan sektörel birlik ve derneklerin, hep beraber ve güçlü bir fuar yaptıklarına vurgu yaptı. Texbridge, Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliği (UTİB), İstanbul Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB), Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD), Merter Sanayici ve İşadamları Derneği (MESİAD), Laleli Sanayici ve İşadamları Derneği (LASİAD), Örme Sanayicileri Derneği (ÖRSAD), Osmanbey İşadamları Derneği (OTİAD), Bursa Demirtaş OSB ve İstanbul Fuarcılık işbirliğiyle düzenleniyor. Fuara Fransa ve Yunanistan’dan katılan firmalar ile 100 firma katılıyor.