Güncelleme Tarihi:
Dolandırmak için hafta sonunu tercih eden hırsızlar, sahibinden ev, araba, arsa satan sitelere verdikleri ilanlarla vatandaşın canını yakıyor. Peki ama nasıl?
Sistem nasıl işliyor?
Örneğin ikinci el temiz ve uygun bir araba arayan vatandaş, internette ‘sahibinden satılık’ ilanlarına bakıyor. Piyasa değeri 20 bin lira olan bir arabanın 17.500 liraya satışa çıktığını görünce, inanamıyor. Özelliklerine bakıyor: Boya yok, değişeni yok, yani kazasız. Kilometresi deseniz, 100 binde… Eğer tüm bunlar gerçekse, süper bir balık tuttuğunu düşünüyor. Tek sorun kendisi Ankara’da, araba Mengen’de… Ama olsun gitmeye değer..
Çeviriyor ilandaki numarayı. Genç bir adam açıyor telefonu. “İlandaki her şey doğru, istediğin ustaya göster. Bolu’ya getireyim istediğine göster” diyor. Alacak adam heyecanla, “Tamam ben geliyorum, sakın kimseye satma” diyor. (Kritik sözcük kimseye satma, ağa düşmek üzere)
Baba devreye giriyor!
Bunun üzerine genç adam, “Ben bilmem, babam bilir” diyor.
Fonda çoluk çocuk sesleri (alıcı için güven duygusu yaratıyor, bunlar gerçek satıcı, diye düşünüyor) o sırada (tesadüf bu ya) baba da içeri giriyor. Telefonu babaya uzatıyor…
Alıcı, bu kez babaya kendisini beklemelerini ve yola çıkacağını söylüyor. Sözde baba ise, “Arabayı görmeye gelecekler. Sana söz veremem adam beğenirse satmak zorundayım” diyor.
Oltaya ‘Kaparo’ sözüyle takılıyor!
Alıcı telaşlanıyor, ‘kaparo göndersem’ diyor. (Oltaya geldi, sayılır)
“Tamam, yarım saat içinde 500 lirayı gönderdin, gönderdin değilse satarım” diyor baba.
Alıcı iyice telaşlanıyor… EFT yapamayacağını biliyor ama satıcı, bankamatikten gönderebileceğini söylüyor. Bunun üzerine hızla bankamatiğe koşturuyor. Ama nafile… Bankalar farklı olduğu için bankamatikten de göndermek mümkün değil. Satıcının bankasında hesabı olan bir arkadaşından yardım istiyor. O da göndermeyi başaramıyor..
Utanın, dağdaki çoban göndermişti!
Tekrar arıyor, adamı. Olmuyor, diyor. Sözde yaşlı baba, “Utanın! İkiniz de üniversite mezunusunuz. Bir para atmayı başaramadınız. Dağdaki çoban şimdiye göndermişti” diyor. Ve yol gösteriyor: “Postaneden posta çeki ile gönderin” deyip posta çeki hesap numarasını veriyor…
Alıcı derin bir nefes alıyor, koştur koştur postaneye gidiyor.
500 lira kaporasını gönderince rahatlıyor. Adamı arıyor, parayı gönderdiğini belirtip, pazartesi buluşmak üzere sözleşip telefonu kapatıyor.
İçine kurt düştü ama geçmiş olsun!
Kısa bir süre sonra adamı arabanın plakasını sormak için arıyor. Adam bir plaka söylüyor. Genç adam not etmiyor ama plaka harflerinin YZ olmasına takılıyor. Oysa 2005 model bir arabanın harfinin böyle olmaması gerektiğini biliyor. İçine kurt düşüyor. Adamın Tarım Bakanlığı Mengen ilçe müdürlüğünde çalıştığına dair sözlerini anımsayıp, ilgili yeri arıyor. Ama bekçiden, öyle bir adam çalışmadığını öğreniyor.
Polis arkadaşı: Hapishaneler dolu, Yakalansa nereye koyulacak?
Nöbetçi savcılığa gidiyor. Adamın verdiği cep telefonlarını dinletip, yer tespitinin sağlanması için.. Ne de olsa dinlemenin kolay olduğunu düşünüyor. Zaten herkes herkesi dinliyor.
Ama o kadar çok kişi sıradaki, herkes savcıyı bekliyor. Sıradakilerin bir ikisinin öyküsünü dinliyor. Onları dinleyince, yasal yollardan telefon dinletmenin hiç de kolay olmadığını anlıyor.. Umutsuzca çıkıyor sıradan…
Ama eğitimli bir insan olarak başına geleni içine sindiremiyor. Kaçakçılık Şubesinden bir polis arkadaşını arıyor, ne yapılabilir, diye soruyor. “Geçmiş olsun abi dolandırılmışsın, yapacak bir şey yok” karşılığını alıyor.
“Nasıl olur, telefon numarası şu, hesap numarası da var. Ayrıca posta çeki hesabı var. İzi sürülebilir” diyor. Polis arkadaşı, “Yakalamak isteyen kim ki, hapishanelerde yer kalmadı. Yakalasan bile nereye koyacaksın” diyor.
500 liraya ülke gerçeği!
İkinci el bir araba almaya çalışırken, “Dolandırıcıların nasıl çalıştığını, savcı ve polise düşen insanların çaresizliğini, hapishanelerin durumunu” öğreniyor. 500 liraya mal olsa da…