Güncelleme Tarihi:
Güler Sabancı, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla yayınladığı mesajında, "Ben, bugünü bir kutlamanın ötesinde, yaşamın her alanını şekillendiren kadınların önemini bir kez daha hatırlamanın fırsatı olarak görüyorum" dedi ve ekledi:
"1970'lerden sonra kadınların iş hayatına katılımında büyük artışlar yaşandı. Elbette çok yol alındı. Bunu inkar edemeyiz. Ama ne yazık ki hala yeterli değil. Diğer taraftan, kadının iş hayatına katılımını, sadece rakamların yükselmesinden ibaret görmemeliyiz. Aynı zamanda kadınların iş hayatına yaptıkları niteliksel katkılar, yarattıkları katma değer, işin başarısı açısından yadsınamaz. Artık kadınların iş hayatındaki varlığı bir 'tercih' değil, başarıya giden yolda bir 'zorunluluk'. Yaratıcılıktan, karar süreçlerine kadının potansiyelini keşfetmek ve değerlendirmek başarı odaklı organizasyonların daha büyük ölçekte de ekonomilerin, asla göz ardı etmemesi gereken bir konu. Son yıllarda kadının katılımının işin başarısı için vazgeçilmez olduğu araştırmalarla da ispatlanmış durumda.
Çünkü, iş hayatında, üniversitelerde, sivil toplumda kadının katılımı arttıkça araştırmalar daha da anlam kazanıyor. Ve öngörülerin ötesine geçerek daha somut ve derinlemesine çalışmalar yürütmek mümkün oluyor. Fortune 500 şirketleri arasında yapılan bir araştırmaya göre, kadın yönetici sayısı fazla olan şirketler, pazar payı, sermaye ve hisse senedi değerine göre daha iyi performans gösteriyor. Credit Suisse tarafından yapılan bir araştırma,2008 krizinden sonra cinsiyet eşitliği dengesi bulunan şirketlerin, erkek egemen şirketlere göre daha hızlı toparlandığını ortaya koyuyor. Bu sonuçların gerekçeleri çok çeşitli olabilir. Bazı uzmanlar, kadınların riskleri daha iyi yönettiğini söylüyor. Bazıları ise, kadınların aynı anda birçok işi yönetme becerileriyle bu durumu açıklıyor. Kadınlar katılımcı çalışma modellerine daha yatkınlar. Daha çok akıl alma, farklı fikirleri karara katma konusunda daha açıklar. Öte yandan, satın alma kararlarının AB'de yüzde 70, ABD'de yüzde 80'ni kadınlar tarafından veriliyor. Dolayısıyla, kadınların ihtiyaçlarını kadınların daha iyi anlamasının ve buna göre ürün ve hizmet geliştirilmesinin önemi de ortada. Bunların hepsi ve daha bir çok bulgunun asıl ortaya koyduğu kritik nokta şu ki: kadınları dahil etmeden ekonomik gelişmeden bahsetmek mümkün değil!"
"BİZ AYRICALIK İSTEMİYORUZ; EŞİTLİK İSTİYORUZ"
Sözlerini, "Her zaman söylediğimiz gibi biz ayrıcalık istemiyoruz; 'eşitlik' istiyoruz" diye sürdüren Güler Sabancı, "Kadınların niteliklerine, becerilerine, yetkinliklerine göre eşit şekilde değerlendirilmelerini istiyoruz" dedi ve ekledi:
"Ancak eşitliğin sağlanabilmesi için, kadınlarımıza hakları olan eşit fırsatların verilmesi ve desteklenmeleri gerekiyor. Bunun başında, 'başaracaklarına dair özgüven ile yetiştirilmeleri' ve başarıda en önemli unsurlardan biri olan 'eğitim hakkı' geliyor. Bugün geldiğimiz noktada, Türkiye'de kadının işgücüne katılım oranı yüzde 30 seviyelerinde. Dünya Ekonomik Forumu Cinsiyet Eşitsizliği Raporu'na göre; Türkiye'de 100 kadından 13'ü üst düzey pozisyonda çalışıyor. Daha güçlü bir ekonomik ve sosyal kalkınma için bu rakamlarla asla yetinmemeliyiz. Her alanda daha iyi bir gelecek için beklediğimiz reformlar, bu alanda da en hızlı şekilde yapılmalı, kadınların potansiyelini ortaya çıkarmalıyız."
“SABANCI TOPLULUĞU'NDA KADIN ÇALIŞAN ORTALAMASI YÜZDE 38.5"
“Sabancı Topluluğu, iş dünyasında cinsiyet eşitliği konusunda 'örnek' ve 'öncü' konumdadır" diyen Güler Sabancı, "Kadın çalışan ortalamamız yüzde 38.5 olurken, bazı şirketlerimizde yüzde 50'nin üstüne çıkan, Türkiye ortalamalarının üstünde kadın istihdam rakamlarımız olması sevindiricidir. Bize de yakışan budur" diye konuştu ve sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ayrıca 2012 yılında yüzde 7 olan üst yönetimdeki kadın oranımız bugün yüzde 15'e çıktı. Kadın çalışan terfi oranımız ise, yüzde 52 oldu. Sizlerin emekleri ve gayretiyle yürütülen Sabancı Gönüllüleri projelerinin de bu öncü konumumuza daha da ivme kazandıracağına inanıyorum. Sabancı Vakfı olarak da, birçok alanda olduğu gibi, kadın alanında da etkin çalışmalar yürütüyoruz. Meselenin çözümünde topyekûn bir hareket ve işbirliği yattığı inancıyla, toplumun çeşitli katmanlarına ve farklı sorunlara el uzatmak için çalışıyoruz.
Vakıf olarak, kadınların; ekonomik, siyasi ve toplumsal hayata, kızların da eğitime eşit fırsatlarla katılımının önemine ve ülkenin kalkınmasında kilit rollere sahip olduğuna inanarak çalışmalar yürütüyoruz. Örneğin; 2006-2015 yılları arasında İçişleri Bakanlığı ve Türkiye’deki tüm Birleşmiş Milletler kuruluşlarının işbirliğiyle “Birleşmiş Milletler Ortak Programı”nı yürüttük. Çocuk yaşta evliliklere son verilmesi konusunu da 2010 yılından bu yana odak noktası olarak belirleyerek, bu alanda çalışmalar yürüten sivil toplum kuruluşlarına hibe desteği verdik ve 54 ilde bu konuda farkındalık yaratılmasını sağladık. Bu konudaki mücadelemizi küresel boyutta da sürdürüyoruz. Ülkenin dört bir yanında hizmete sunduğumuz kalıcı eserlerle de toplumsal gelişmeye katkıda bulunarak, 17 ilde açtığımız 20 kız yurduyla, kız çocuklarının eğitiminin önündeki engellerin kaldırmasında köklü ve uzun vadeli çözümler yaratmaya çalışıyoruz. Kadın sorunlarının çözümü için ihtiyacımız olan, her şeyden önce büyük bir 'zihniyet dönüşümü'. Bu dönüşüm; verimlilikten inovasyona kadınların işe pozitif etkisini anlamakla başlıyor. Başta söyledim, tekrarlamak istiyorum: Kadınların iş hayatına katılımı bir tercih değil, bir ayrıcalık değil, sadece eşitlik meselesi değil; bizi başarıya götürecek bir 'zorunluluk' tur. Kadının katılımını sağlamak doğru bir iş kararıdır."