Güldeniz Şeşen: İzleyici çoğu zaman “Bana ne?” diyor

Güncelleme Tarihi:

Güldeniz Şeşen: İzleyici çoğu zaman “Bana ne” diyor
Oluşturulma Tarihi: Haziran 05, 2018 22:38

C-Section Kreatif Direktörü Güldeniz Şeşen yaptığı açıklamada; "Geleneksel reklamcılıkta neyin komik ve ilginç olduğunu daha çok reklamcı belirlerdi ya da belirlediğini zannederdi. Defalarca kez denenmiş formülleri reklamcılık hileleriyle makyajlayıp arkasına yeteri kadar medya yatırımı yaptığınızda da başarılı olduğunuz düşünülürdü. Oysa ki artık ne istediğini bilmese de en azından ne istemediğinden emin olan bir tüketici kitlesi var ve onlar “reklam” izlemek istemiyor. Lafınız ne kadar süslü, oyuncunuz ne kadar ünlü olursa olsun izleyici çoğu zaman “Bana ne?” diyor. Bizim “dijitalleşme” olarak adlandırdığımız ama ortalama tüketiciye hiçbir şey ifade etmeyen bu süreçte, en iyi işleri yine sağduyulu reklamcılar çıkarıyor. Formül ezberlemekten çok, tüketicinin hangi reklama “Bana ne?” demeyeceğini tahmin edenler başarılı oluyor. TV ünlüleri yerine Instagram ünlülerini kullanarak ya da reklam videosunun köşesine hashtag ekleyerek çağa ayak uyduramıyorsunuz yani. İnsanları ve dünyayı iyi tanıyarak uyduruyorsunuz. Geriye sadece detaylar kalıyor" dedi.

Haberin Devamı

Bu yıl Kırmızı Dijital/En İyi Online Reklam Filmi/Hızlı Tüketim kategorisinde Kırmızı kazandığınız The Coca-Cola Company için hazırladığınız “Bende Son Durum: Oyuna Geldim!” çalışması ile ilgili biraz bilgi verebilir misiniz? Fikir nasıl ortaya çıktı? Süreci nasıl yönettiniz? Müşteriyi ikna etmekte zorlandınız mı?

Amacımız, Sevgililer Günü’nü Coca-Cola’nın gençlik iletişim çatısı altında ele almak ve ana hedef kitlemiz olan gençleri yakalarken, onlar üzerinden daha geniş bir kitleye de hitap edecek bir içerik üretmekti. Bunu yaparken, aynı dönemde aynı konuyu işleyen pek çok farklı marka olacağını biliyorduk. Dolayısıyla bu kalabalıktan ayrışacak şekilde, konuya daha önce yaklaşılmadığı gibi yaklaşmak ve bunu sıradan bir kutlamadan ayrıştırmak istedik.

Haberin Devamı

Gerçek bir event ile birbirinden farklı çiftleri, erkeklerin kolay olacağını zannettiği bir challenge’a davet ettik. Onlara, “Sevgilinle Fifa oynayacaksın, eğer kazanırsan PlayStation senin olacak. Ama kaybedersen, Facebook ve Instagram şifrelerini ona vereceksin.” dedik. Erkekler halihazırda bir PlayStation’a sahip olduklarını düşündüler ama bilmedikleri bir şey vardı; aslında maç yaptıkları kişi sevgilileri değil, profesyonel bir Fifa oyuncusuydu. Sonucunda, eksiksiz tüm erkekler maçları kaybetti. Biz de şakamızı ortaya çıkardık ve Sevgililer Günü kutlu olsun diye onlara PlayStation hediye ettik.

Açıkçası markamızı ikna etmekte çok zorlanmadık. Coca-Cola, inovasyona hem ürün hem de iletişim anlamında değer veren bir marka olarak, oyunun kurallarını değiştirmeye her zaman hazır olmuştur. Sevgililer Günü klişesinden uzaklaşmayı ve konuyu esprili ve alışık olmadığımız bir şekilde ele alan bu projeye en az bizim kadar inandılar. Bu anlamda kendimizi şanslı hissediyoruz açıkçası!

Güldeniz Şeşen: İzleyici çoğu zaman “Bana ne” diyor

Türk reklamcılığındaki değişimler nelerdir? Sektörün geleceğine ilişkin görüş ve beklentilerinizi paylaşabilir misiniz?

Haberin Devamı

Geleneksel reklamcılıkta neyin komik ve ilginç olduğunu daha çok reklamcı belirlerdi ya da belirlediğini zannederdi. Defalarca kez denenmiş formülleri reklamcılık hileleriyle makyajlayıp arkasına yeteri kadar medya yatırımı yaptığınızda da başarılı olduğunuz düşünülürdü. Oysa ki artık ne istediğini bilmese de en azından ne istemediğinden emin olan bir tüketici kitlesi var ve onlar “reklam” izlemek istemiyor. Lafınız ne kadar süslü, oyuncunuz ne kadar ünlü olursa olsun izleyici çoğu zaman “Bana ne?” diyor.

Bizim “dijitalleşme” olarak adlandırdığımız ama ortalama tüketiciye hiçbir şey ifade etmeyen bu süreçte, en iyi işleri yine sağduyulu reklamcılar çıkarıyor. Formül ezberlemekten çok, tüketicinin hangi reklama “Bana ne?” demeyeceğini tahmin edenler başarılı oluyor. TV ünlüleri yerine Instagram ünlülerini kullanarak ya da reklam videosunun köşesine hashtag ekleyerek çağa ayak uyduramıyorsunuz yani. İnsanları ve dünyayı iyi tanıyarak uyduruyorsunuz. Geriye sadece detaylar kalıyor.

 

 

BAKMADAN GEÇME!