Güncelleme Tarihi:
İSTANBUL Fatih’te Senegalli işadamı Mohamet Ndiaye’nin (43) yazıhanesindeyiz. Ndiaye, mükemmel Türkçesiyle anlatıyor: “Batı Afrika ülkesi Senegal’in Jolof kentinde doğdum. Ekonomik zorluklar nedeniyle erkenden çalışmaya başladım. İki yıl tezgahtarlık yaptıktan sonra Tuba şehrinde hırdavat dükkânı açtım. İşler büyüyünce, Dubai’den mallar getirdim. İthal ettiğim bazı ürünler sahte çıkınca battım. Ufak işlerle sıfırdan yeniden başlarken bir yandan siyasetle uğraştım. Ama kendimi siyasete ait hissetmiyordum. Senegal’in ekonomik şartları zordu. Yurtdışına gitmeye karar verdim. Türkiye’de tekstil sektörünün iyi olduğunu duydum. İstanbul’a ilk defa 2010 kışında, cebimde 240 dolarla ayak bastım. Türkiye’yi bilmediğimden ince kıyafetlerle gelmiştim ve çok üşüdüm. Bütün Senegalliler gibi Beyazıt Oteli’nde kaldım. Ertesi gün sokakta bir Senegalliyle tanıştım. Bana kalacak başka yer buldu.”
TÜRKİYE’DE ÇOK İMKÂN VAR
Ndiaye’nin istediği işe kavuşması kolay olmamış: “Herkes saat işindeydi. Mecbur girdim. Bayrampaşa’dan malları alıp meydanlarda satıyorduk. Ayrıca Senegallilerin okula gidemeyen çocukları için bir kreş kurdum. Gündüzleri kreşi idare edip akşamları saat satıyordum. Sonra bir telefon dükkânında iş buldum. Çok insanla tanıştım. Güvenlerini kazanıp iş ortağı oldum. O zamana kadar kaçaktım. 2012’de çıkan afla oturma iznimi alınca şirketim ‘Jolof Kargo’yu kurdum. Sektörde büyüdük. Senegal ve Gabon gibi ülkelere mal gönderiyoruz. Bebek bezi markamız var. Türk müteahhitlere Afrika’daki inşaat projeleri için mihmandarlık yapıyoruz. Desteğimizle Gine Havaalanı’nın mekanik ve dekorasyon işlerini bir Türk firma kazandı.” Ndiaye, şimdi Türk eşi ve bir çocuğuyla çok mutlu olduğunu söylüyor: “Gelirken elimde hiçbir şey yoktu. Türkiye bana pek çok imkân verdi. Artık ikinci vatanım. Ancak buradaki Afrikalıların ne iş yaptığı bilinmiyor. Afrika’yla ‘iş yapmayı’ tek taraflı yardımdan ibaret zannediyor. Oysa büyük potansiyel var. Türkiye bizim için Avrupa yolunda bir geçişti. Ben kalıp iş yaptım. Diğerlerine de örnek oldum.”
‘MADE IN TURKEY’ ETİKETİYLE TANIŞTI
FATİH’teki ofisinde Daniel Kamba Kunyiba (33) anlatıyor: “Demokratik Kongro Cumhuriyeti’nin başkenti Kinşasa’da doğdum. Üniversiteden sonra dükkân açtım. Nehrin öteki tarafında başkenti Brazzavil olan diğer ‘Kongo Cumhuriyeti’nden ucuza mal alıp satıyordum. İşler büyüyünce Dubai’ye gittim. Ürünlerin üzerinde ‘Made in Turkey’ etiketi gördüm. İstanbul’daki bir Kongolu aracılığıyla sipariş verdim. Beğenince 2010’da bizzat geldim. Her şey ucuz ve kaliteliydi; ‘Vay, çok mükemmel!’ dedim. Malları Kongo’da 10 günde sattım. Kongo’daki dükkânı büyüttüm. İstanbul’a sık gelmeye, Angola’ya da Türk malları yollamaya başladım. 2013’te İstanbul’da kendi şirketim Allianze Kargo’yu kurdum.” Kunyiba, 2016’da Esenyurt’ta kendi evini almış. Ancak kolay olmamış; “Türkiye’de iki Kongo’dan biri ev alabiliyormuş. Vatandaşı olduğum Kongo yasak listesindeydi. Evi şirket üzerine yapabildim” diyor. Kunyiba, oturma ve çalışma izinlerinde belirsizlikten şikâyet ediyor.
ARTIK İSTANBUL’UN HER YERİNDELER
ILLINOIS Üniversitesi Antropoloji Bölümü öğretim üyesi Afrika Uzmanı Profesör Mahir Şaul’le Türkiye’deki Afrikalıları konuştuk. Prof. Şaul, İstanbul’daki Afrikalılarla ilgili 2011’de yaptığı çalışmaları şimdilerde güncelliyor. Verdiği bilgiye göre Afrikalılar genellikle ülkeye havalanından vizeyle giriş yapıyor. Bazıları ticaret için, bazıları öğrenci olarak geliyor. Afrikalı kargo şirketleri Türkiye’den en çok tekstil, mobilya, inşaat demiri ve ilaç ihraç ediyor. Prof. Şaul, sebebini “Afrika’da kaynak çok ama sanayii zayıf” diye açıklıyor: “Son 15 yılda yüzde 7 büyüme oldu. Tüketim ve inşaat furyası başladı. Türkiye’yle diplomatik açılımın ardından ekonomik etkileşim oldu. Öğrenciler de ticareti körükledi.” İstanbul’daki Afrikalıların artmasıyla restoran, berber ve kiliselerinin sayısı da arttı. Eskiden yerleşim merkezleri Kumkapı ve Tarlabaşı’yken şimdi şehrin her yerindeler.
TÜCCAR KAFALI
Şaul, “Nijeryalıların çoğu üniversite mezunu ve çok tüccar kafalı. Sermaye de getiriyorlar. Senegalliler daha küçük ölçekli işletmelere yöneliyor. Eğitimini Türkiye’de yapanlarsa en başarılı örnekler. Öğrenciyken tekstil mağazalarında tüccarlara mihmandarlık yapıyorlar. Sonra kendi dükkânlarını açıp büyüyorlar. Herkesin hayali kendi kargo şirketini kurmak. Oturma ve çalışma izni gerektiğinden Türk ortaklarla çalışıyorlar. Gönderdikleri mallar ‘ihraç’ sayıldığından en büyük gelir vergi iadesinden” diye anlatıyor. Peki nüfusları ne kadar? Prof. Şaul, net rakam vermenin zor olduğunu söylüyor: “Kayıt olmadığından tam bilemiyoruz ama 150 bine yaklaştığını tahmin ediyorum. En büyük grup Senegalliler. Bir ara Somalililer çoktu ama onlar mülteci olarak üçüncü ülkelere gitti. Sonra Nijeryalılar geliyor. 2015’te Avrupa’ya giden yüz binlerce mülteciden çok azı Senegal veya Nijeryalıydı.”
ZABITA SAAT İŞİNİ BİTİRDİ
BAŞKA dükkânda bizi Malick Dieng (28) karşılıyor. Dieng, Senegal’de iş bulamadığından 2012’de Türkiye’ye gelmiş: “Türkiye’den vize almak kolaydı. Başta saat ve parfüm sattım ama artık zabıta izin vermiyor. Şimdi Türk ortakla kargoda çalışıyorum. Türkleri seviyorum. Dürüst iş yapıyorlar. İlk geldiğimde ‘Koş bak zenci’ diye herkes beni gösteriyordu. Şimdi normal karışılıyorlar.” Memleketi Fildişi Sahili’ne gitmek üzere paketlenen kargoları denetleyen tüccar, “Sekiz yıldır Türkiye’den mal alıp satıyorum. En çok pantolon, gömlek ve ayakkabı ilgi görüyor. İki ayda bir Türkiye’ye geliyorum. Fildişi Sahili uzun zamandır savaştaydı. Yeni düzeliyor” diyor.
SİYAHLARDAN KORKULUYORDU
Alseny Diallo (24), Batı Afrika ülkesi Gine Cumhuriyeti’nden. Kuzenlerinden esinlenerek Türkiye’ye gelmiş. Türkçe öğrendikten sonra İstanbul Üniversitesi’nde İşletme Fakültesi’ni bitirmiş. Diallo, devamını şöyle anlatıyor: “Gine-Türkiye arasında nasıl bir iş fırsatı yaratırım diye düşündüm. Etraftan kargo işini duydum. Altı ay önce bu dükkânı açtım. Gine’ye gıda, tekstil, motorin ve yedek parça ürünleri gönderiyorum.” Türkiye’de yaşamanın artık daha rahat olduğunu belirten Diallo şunları söylüyor: “Önceleri Türkler siyahlardan korkuyordu. Kiralık ev bulmakta zorlanıyorduk. Türkiye’de pozitif değişim oldu. Türkler Afrikalıların sadece ‘kötü işler’ yapmadığını gördü.”
HUKUK DİPLOMALI RESTORANCI
Senegalli Alex Dijeng (33) aslında hukukçu. Türkiye’ye ilk defa sekiz yıl önce AISEC bursuyla gelmiş. İlk durağı İzmir olmuş. Ama orayı pahalı bulup İstanbul’a gelmiş. Hikayesinin devamını şöyle anlatıyor: “Saat satıcısı arkadaşımla iki ay saat sattım. Sonra Kumkapı’da bir internet kafede işe girdim. Üç yıl sonra Türk sahibi kafenin işletmesini bana bıraktı. Bir ay kadar önce de burayı kafeye çevirdim. Senegal yemekleri sadece ‘ev restoranları’nda vardı. O yüzden burayı açtım. İşler iyi. Senegal’de diplomam olsa da iş bulmak zordu. Burada İspanyol eşim ve bir bebeğimle yaşıyorum. Hayalim işleri büyütmek.”