Güncelleme Tarihi:
MÄ°RASIN BELGESÄ° 90 YIL SONRA ARŞİVDEN ÇIKTI-FOTO GALERÄ°Â
İşte davaya ret gerekçesi yapılan malvarlığı listesine, 90 yıl sonra Hançerli’nin çocukları ulaştı. Babaları 1996’da vefat eden Hançerli kardeşler, Girit’teki 127 parça gayrimenkulün yer aldığı listeyle bir kez daha idare mahkemesine dava açtı. Davacı kardeşler, mübadil komisyonunun 127 gayrimenkulün bedeli olarak belirlenen 2 bin 425 Reşat altınını istiyor. Karar, benzer durumdaki mübadiller için emsal oluşturacak.
90 yıllık miras davasının arkasında geçen yüzyılın en büyük karşılıklı göçünün, dünyanın ilk büyük mübadelesinin yüz binlerce insana yaşattığı bir dram yatıyor. Bu dramdan payını Hançerli ailesi de fazlasıyla almış. Emekli kameraman Yüksel Hançerli, babasının 8-10 yaşlarında amcası ve teyzesiyle Adana’ya getirildiği mübadeleyi "Parçalanmış Ailelerin Öyküleri" adı altında kitap haline getirdi. Bu öyküler Çağan Irmak’ın "Dedemin İnsanları" filmine ilham kaynağı oldu.
Hançerli, Irmak’ın belki filme çekmek için son kitabı "Babam ve Amcam-Giritli Öksüzler"i de incelediğini söyledi. Kitapta Rum aşkı Stella uğruna son anda gemiye binmeyerek Girit’te kalan, geçim kaynağı keçisinin peşinde Nazi kurşunuyla can veren amca ile Adana’ya daha çocukken inip, mirasını alamadığı gibi Türkiye’nin kıyı şehirlerine dağıtılan aile fertlerinden uzak, yoksulluk ve mücadele içinde bir hayat süren ünlü fotoğrafçı babanın öyküsüne ve 90 yıllık alacak davasına yer veriliyor.
70 YIL ÖNCE DAVA AÇTI
Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte imzalanan Lozan Antlaşması gereği (Rum ve Türk Ahalinin Mübadelesine Dair Mukavelename) yaşanan dünyanın ilk büyük mübadelerinde, Türkiye’deki Rum nüfus ile Yunanistan’daki Türk nüfus yer değiştirdi. Anlaşma, Misak-I Milli sınırları dışında yaşayan yüz binlerce Türk nüfusla, bu sınırlar içinde kalan Rumların karşılıklı terk ettikleri gayrimenkullere yerleştirilmelerini, malvarlığı bedellerini ödenmesini öngörüyordu. İşte İbrahim Hançerli (Karpeta) de Girit’te yaşayan varlıklı bir Türk ailenin oğluydu. Anne babasını kaybetmiş, 8-10 yaşlarında yüzlerce mübadili taşıyan Sakarya adlı gemiyle, 1924’te Adana’ya getirilmişti. O tarihte reşit olmadığı için bir hak verilmedi.
 |
RUM AÅžKI STELLA UÄžRUNA NÄ°KÄ°TAS OLDU |
7. kitabını çıkaran Yüksel Hançerli, sadece babasının değil, Girit müdadillerinin yaşam öykülerini, kültürlerini Gemlik, Mudanya, Erdek, Ayvalık, İzmir, Antalya, Muğla, Dörtyol, İskenderun, Niğde, Mersin, Tarsus ve Adana’da yaşayan binlerce parçalanmış ailenin izini sürdü. Babasının yıllarca aradığı, mübadele listesinde adı yer almasına rağmen 1924’te Girit’ten gemiye binerken izini kaybettiği kardeşi, amcası Mustafa’nın izine de ulaştı. Rum kızı Stella’ya aşkı yüzünden gemiye binmekten son anda vazgeçen ve 1943’te Alman karargahına giren keçilerinin peşinde Nazi kurşunu ile can veren amcasının hikayesini de, adada ortaya çıkan kuzenlerinden öğrendi. |
90 YIL SONRA BELGE ORTAYA ÇIKTI
Baba Hançerli reşit olup, Girit’te pek çok malvarlıkları olduğunu öğrenince, 1946’da Adana 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açtı. Mahkeme, İskan Müdürlüğü’nden ailenin Girit’teki mallarını gösteren, mübadele komisyonu tarafından düzenlenmiş "tasfiye beyannamesi"ni istedi. Müdürlük belgenin "zayi" olduğunu bildirince dava reddedildi. Baba Hançerli bu kez Girit’teki vasisi olan amcasının peşine düştü.
Amca Arif Karpeta’nın mübadelede Erdek’e gönderildiğini 1949’daki ölümünden sonra öğrendi. Erdek Kaymakamlığı’na başvurarak hak talep etti, "aile" değilsin denildi, son başvuruyu yaptığı İskan Müdürlüğü de, "çiftçi değilsin" diyerek ret yanıtı verdi. 90 yıl sonra Dersim olaylarıyla ilgili tartışma sürecinde Devlet arşivleri halka açılınca, reddedilen davayı oğulları devraldı. Çünkü 70 yıl önce devletin "zayi" deyip davasının reddine neden olan belgeye çocukları ulaşmıştı.
127 PARÇA GAYRİMENKUL, 2 BİN 425 REŞAT ALTINI ETTİ
Belge şaşırtıcıydı. Girit’in önde gelen zenginlerinden dede Cafer Ağa’nın adada 127 parça halinde 5 ev, 800 dönüm zeytinlik ve bağı vardı ve mübadele ile Adana’ya gelen oğlu adına Mübadele Beyannamesi olarak kayıt altına alınmıştı. Hançerli kardeşler usulen önce Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Yapı İşleri Genel Müdürlüğü’nü dava etti ve belgede karşılığı 2 bin 425 Reşat altını olarak belirlenen haklarını istedi. Müdürlük Lozan Antlaşması’na göre Hançerli’nin o tarihte "aile" kabul olmadığı, vasisi de bulunmadığı için istemi reddetti.
BABA ÖLDÜ, ÇOCUKLAR DAVAYI AÇTI Kuzenlerinin anlatımına göre baba Mustafa, Sakarya gemisi Türkiye’ye mübadilleri taşımak için Girit limanına yanaştığında kardeşi, amcası ve teyzesinden "Bir Ruma altınları emanet ettim, onları alıp geliyorum" diyerek dönmek üzere ayrıldı. Mustafa limanı gören bir yükseltiden bir süre gemiyi seyretti ve demir alırken kardeşi, amcası ve teyzesine el sallayarak veda etti. Rum Stella’ya aşıktı o. Adada kaldı, Stella’yı buldu, aşkı uğruna Hıristiyan oldu ve Nikitas adını aldı. Evlendiler, 4 çocukları oldu. Kendisi geçim kaynağı keçisinin peşinde Nazi kurşununa kurban giderken, Stella da keçilerini otlatmaya çıktığı bir gün çocuklarını tipiden korumak isterken donarak hayatını kaybetti.  KEÇİLERİN PEŞİNDE BİR NAZİ KURBANI
Hançerli kardeşler usuli başvurunun ardından müdürlük aleyhine Ankara İdare Mahkemesi’nde ret kararının iptali ve 2 bin 425 Reşat altını olarak belirlenen miras hakkının tahsili istemiyle dava açtı. Başvuruda 70 yıl önce talebin reddine gerekçe gösterilen belgenin ortaya çıktığı, ayrıca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne göre mülkiyet haklarında zaman aşımının olmadığı vurgulanarak, "Babamız tüm uğraşmalarına rağmen mübadele sırasında reşit olmadığı için mübadeleden doğan haklarını alamadan 1996’da vefat etmiştir" denildi.
80 YIL SONRA Ä°LK KUCAKLAÅžMAÂ
Hançerli anlatıyor: Babam yıllarca ağabeyini aradı. Rumca bildiği için hac zamanlarında Adana’dan geçen turistlere rehberlik yapardı. Bir gün Giritli bir Rum, onu tanıdığını, 2. Dünya Savaşı’nda Alman bombardımanında öldüğünü anlatır, çocuklarından söz eder. Babam bu adrese bir mektup yazar, aradan 4 yıl geçer. 1965’te babama Almanya üzerinden bir mektup gelir. Yıllarca saklanan mektubu 2005’te Lozan Mübadilleri Vakfı’na gönderdim. Girit’ten bir telefon geldi. Vakıftan Bilal Türkoğlu kuzenlerimi bulmuş. Girit’e gittik. En büyüğü 80 yaşındaki kuzenlerimiz, çocukları, hemen kaynaştık. Babamın doğduğu köye gittik. Müthiş bir duygu. Sonra onlar Adana’ya geldiler.
Â
MÄ°RASIN BELGESÄ° 90 YIL SONRA ARŞİVDEN ÇIKTI-FOTO GALERÄ°Â
Â