Güncelleme Tarihi:
Önceki akşam CNNTürk’te Taha Akyol’un Eğrisi Doğrusu programında soruları yanıtlayan Bilecik, “Döviz ve faizdeki yükselişin ana sebebi paranın gelişmiş ülkelere doğru yolculuğa çıkması. Tüm dünyada dolar yükseliyor ama Türk Lirası neden daha çok yükseliyor derseniz son yıllarda başımıza gelmeyen kalmadı. Ama bunların çözümünde kutuplaşmayı artıran, gerilimi hat safhaya çıkaran siyasi söylemleri yapmasak Türk Lirası farklı bir noktada olabilirdi” diye konuştu.
Bilecik, faiz, enflasyon ve kuru aynı anda yükselmesiyle Türkiye’nin zoru başardığını dile getirerek, şöyle devam etti: “Döviz, faiz, enflasyon üçgenine bakınca Türk Lirası’nın değer kaybetmesi her dönemden daha iyi incelenmeli. Neticede Türkiye’de en önemli sorun enflasyon. Enflasyonu arttıran birinci etki kurun yükselmesi. İthalat ağırlığı nedeniyle tüm girdi maliyetleri arttı ve bu yükselince fiyat da yükseldi. İkincisi mali politika, bir çok esnekliğe için verdi hükümet. Özellikle Kredi Garanti Fonu ile 2 ayda 200 milyar lira piyasaya sürüldü. Can suyu oldu küçük ve orta boy işletmelere ama bir yandan da sonuçlarına katlanılacak bir mali disiplinle baş başa kaldık. Eksisiyle artısıyla gelen bir şey. Bütçede yüzde 1.8’lik bozulma oldu. İster istemez parayı arz ediyorsanız kamu harcamalarıyla katkı yapıyorsanız doğal olarak enflasyonun artması kaçınılmaz, yüzde 12’ye geldi. Gelişmekte olan ülkeler Güney Afrika, Hindistan yüzde 3.5-4 enflasyonları varken bizde yüzde 12. Enflasyonun arttığı noktada yüksek finansmana ihtiyacınız var. Bunun için dış dünyaya dönüyorsunuz haliyle tahvil faizleri artıyor. Konjonktürel bir akım var ama sizin verdiğiniz tepkiler çok önemli. Şöyle düşünün, iki tane geminiz var aynı rüzgar esiyor biri batıya biri doğuya gemilerin. Rüzgarın yönü değil yelkenleri nasıl kullandığınızdır önemli olan.”
HASSAS OLUNMALI
TÜSİAD üyelerinin Türkiye’de kurumsal verginin yüzde 86’sını ödediklerini hatırlatan Bilecik, aralarında yabancı ortaklar veya yabancı yatırımcıların da bulunduğunu belirtti. Bilecik, “Dış politika söylemlerinden ister istemez etkilenmiş vaziyetteler. Yüzyıl üzeri Türkiye’de olan firmalar var, onların bile yatırımlarında eski motivasyonları biraz düşmüş gibi görünüyor. Ama görüyoruz ki yurtdışındaki iletişim stratejisindeki eksiklikten dolayı burada almamız gereken yol var. Bir yandan da 432 milyar dolar dış borcu olan ülkenin evlatlarıyız. Bunun da 130 küsürü devlete ait 300 küsürü yani yüzde 70’i reel sektör tarafından üstlenilmiş. Bizim iletişim stratejimizin çok hassas olması gerekiyor” dedi.
Türkiye’nin yüzünü hep Avrupa Birliği’ne döndüğünü ve bu yönelimin Türkiye’ye kazandırdıklarının haddi hesabı olmadığını vurgulayan Bilecik, şöyle devam etti: “Son dönemde müthiş bir tıkanma içindeyiz ama çift taraflı bakılmalı. AB tarafında da net müthiş bir teşvik mekanizmasından vazgeçmiş nasıl öteleyebilirize geçiş var. Küresel dinamiklerde üç nokta önemli, yapıcı, yaratıcı, stratejik iletişim uygulanmalı. Biz maalesef restleşme üzerine kurmuşuz, akıllı etki yapan stratejilere yoğunlaşmalıyız. Karara gelmeliyiz AB içinde mi olmak istiyoruz, kararlı olmalıyız. En büyük zaman hırsızı kararsızlıktır.”