Güncelleme Tarihi:
ABD’Lİ dev enerji ve teknoloji şirketi General Electric (GE), Türkiye’deki yenilenebilir enerji sektörünü yakından takip ediyor. Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanı (YEKA) modeli ile yakında daha büyük kapasiteli yenilenebilir enerji santralleri de kurulmaya başlanacak. Bu modelle aynı zamanda yerli üretim ve teknolojinin de gelişmesi hedefleniyor. GE Yenilenebilir Enerji Dünya Başkanı Jerome Pecresse, “Türkiye’de güneş ve rüzgâr daha fazla kullanılacak. Bu ülkede 1 gigavat (GW) üzerindeki kurulu GE rüzgâr türbinleri ile oldukça güçlü bir müşteri tabanımız bulunuyor. Türkiye’de daha fazla proje için ihale teklifi vermeye devam edeceğiz ve YEKA ihalelerini takip edeceğiz. Türkiye, bizim için çok önemli bir pazar olmayı sürdürecek” yorumunu yaptı.
TÜRKİYE İLK 5’TE
İstanbul’da sorularımızı yanıtlayan GE Yenilenebilir Enerji Bölümü Başkanı Pecresse, “Dünya genelindeki fırsatlar açısından bakacak olursak, Türkiye’nin ABD’nin ardından gelen ilk beş ülke arasında olduğunu söyleyebilirim. Bunun nedeniyse Türkiye’nin, rüzgâr enerjisinin geliştirilmesi konusunda sürdürülebilir bir politikasının olması. Türkiye’de iyi rüzgâr kaynakları bulunuyor ve Türkiye’deki rüzgâr türbinlerimizin bileşenlerini yurtiçinde üretme konusunda yüksek bir kapasitemiz var” dedi. Türkiye’nin yerli ekipman üretimi konusundaki hedeflerini hatırlattığımızda ise Pecresse, şöyle devam etti: “Her ülke, üretimin yüzde 100 oranında yurtiçinde yapılmasını istiyor. Türkiye’de rüzgâr türbinleri söz konusu olduğunda, son derece yerel bir üretime sahibiz. İnsanlar, yenilenebilir enerjiyi seviyor ve karbon emisyonu düşük enerjiler kullanmak istiyor. Ancak görmek istedikleri iki öğe daha var. 1) Yenilenebilir enerjinin maliyet anlamında da rekabet edebilir düzeyde olması; 2) İstihdam olanağı yaratma anlamında bir etkide bulunması. İnsanlar, iş olanağı kazanmak ve tedarik zinciri görmek istiyor. Ticari olarak ölçeğimizi büyütmeye çabalıyoruz. Türkiye, her iki konuda da gelişme olduğunu görebileceğiniz bir yer.”
5 YILDA RÜZGÂR VE GÜNEŞ REKABETİ
PECRESSE, önümüzdeki beş yılda daha fazla yenilenebilir enerji, daha az termik enerjiye yönelik trendlerin hakim olacağını söyleyerek, “Mevcut teknolojilerle ülkelere bağlı olarak yüzde 10 ila 30’luk bir kurulu sistem yüzdesi ile yenilenebilir enerji penetrasyonu gerçekleşecek. Bu penetrasyon düzeyi, mevcut teknolojilerle idare edilebilir. Yedek kapasite olarak hidroelektriği ya da gazı kullanabilirsiniz. Bu, önümüzdeki beş yıl için kabul edilebilir bir durum. Bu süreden sonra şebekede daha fazla yenilenebilir enerji penetrasyonu elde etmek istiyorsanız, muhtemelen depolama teknolojisinde kademe atlamanız gerekecek. Önümüzdeki beş yıla ilişkin temel nokta, yenilenebilir enerji kaynakları olan güneş ve rüzgârın kendi içinde birbiriyle nasıl rekabet edeceği olacak. Bu da, maliyet odaklı bir denklem” yorumunu yaptı. Yenilenebilir enerji için doğrudan GE Başkanına bağlı yeni bir iş kolu oluşturduklarını anlatan Pecresse, “Yenilenebilir enerji, artık GE için yalnızca bağımsız bir iş kolu değil aynı zamanda büyümeyi teşvik eden faktörlerden biri. Bu durum, Türkiye için de geçerli. 2014 piyasasında dünya genelindeki yeni elektrik santrali ekipmanlarının yarısından fazlası, yenilenebilir enerji alanı için geliştiriliyordu. Bu durum, 2015 ve 2016 yıllarında da devam etti. COP21 konferansının ardından karbondioksit (CO2) içermeyen enerjiye yönelik eğilimler arttığından, bu gidişat daha da devam edecek” dedi.
DİJİTAL RÜZGÂR ÇİFTLİĞİ DEVRİMİ
YENİLENEBİLİR enerjide en büyük yenilikçi gelişmenin hangi alanda olacağını sorduğumuz Pecresse, “Donanım alanında. Baktığınızda, termik enerji alanında 100 yıldır, rüzgâr enerjisi alanında ise sadece 10 yıldır inovasyon yapıyoruz. Rüzgâr türbinlerinin bundan 10 yıl sonra nasıl olacağını öngörmek oldukça güç. Karadaki tesislerde daha büyük türbinler görmeye başlayacağımızı düşünüyorum. Ayrıca türbinlerin kurulumu konusundaki çalışmalarda da birçok inovasyona imza atılacaktır. Aynı zamanda yazılım ayağı da en az donanım kadar önem kazanacak. Her şey kontrole ve dijital çözümlere yönelik hale gelecek. Böylelikle, işlettiğimiz binlerce rüzgâr türbininden elde ettiğimiz milyonlarca veriyi işleme, daha iyi hava tahmininde bulunma ve üretimi iyileştirme imkanımız olacak. Zaman içinde sürekli olarak türbinlere insan girmesine gerek duymadan hizmet verir hale geleceğiz. Türkiye’deki bazı müşterilerin de kullandığı üzere, dijital rüzgâr çiftliklerini hayata geçirdik. Bu, devrim niteliğinde bir unsur” yanıtını verdi.