Güncelleme Tarihi:
GEZİ eylemleriyle birlikte gündeme gelen Y kuşağını en iyi tanıyanlardan biri 10 yılı geride bırakan Toplum Gönüllüleri Vakfı (TOG). Gençlerin gönüllü olarak sosyal sorumluluk projelerine katılmasını sağlayan TOG’un Eşbaşkanı Kerim Paker’e birlikte projeler gerçekleştirdikleri gençleri sorduk.
* Şu sıralar Y kuşağı sanki uzaydan gelmiş gibi… Geçen yıl “Eyüp’te Alkol içirmeyiz” diye kampanya yapan bir grup nedeniyle müzik festivalinde ne kadar mutsuz olduklarını görmüştüm. Siz bu gençleri nasıl tanımlıyorsunuz.
- Gençler sözlerinin dinlenmesini istiyor. Çünkü ancak böyle değerli hissediyor kendisini. Aile düzeninde de böyle. Anne, baba “Bunu şöyle yap” diye buyuramıyor onlara. Buna alışkın değiller. “Gel bunu şöyle yapalım. Çünkü…” diyor. Bekledikleri bu. Başbakanın tarzında eleştirdikleri de tam olarak bu.
* Aile içi değişen ilişkiyi devletten de bekliyor, diyebilir miyiz?
- Kesinlikle. Bizde devlet ve polis şiddeti hep böyleydi. Ama şimdi Y kuşağı bunu kabul etmiyor. Gelinen bu nokta, insanlığın yolculuğunda vardığı doğal aşama. Devletler de çağa uygun olarak insanlara uyum sağlamalı. İnsanlar değişti. Devletler de değişmeli.
* Kutsal devlet değil kutsal vatandaş... Kendini vatandaşa sevdiren devlet… Sert ‘devlet baba’ artık istenmiyor mu?
* İkna ve diyalog üzerine kurulu bir dünya geliyor. Burada monologlara, tepeden inen buyurgan devlete yer yok. İnsan değerlidir, kıymetlidir evrensel değerini çoktan keşfetmişler. Bunu istiyorlar.
* Devlet ile ilişkileri nasıl şekillenecek? Yeni bir vatandaşlık tanımı mı gelecek, ne olacak?
*Bakın bizim Anayasa’nın 58’inci maddesi şöyle der: “Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır.” Gençler koruyan devlet istemiyor, kanka devlet istiyor. Çünkü koruyu devlet tepeden buyuruyor. Zaten bu koruyucu zihniyet köhne ve geçen yüzyılda kaldı. Türkiye’de alkolle ilgili son yasaklar da öyle; olaylar olmadan korumaya yönelik. Ama ABD veya Avrupa’da bakıyorsun yasa korumaktan ziyade, yasanın ihlali durumunda verilecek cezalara odaklanıyor.
‘İş koçu’ gibi olmazsak
yönetmeyi beceremeyeceğiz
* Bu kuşağı 31 Mayıs’a kadar daha çok tembel, alıngan, aşırı özgüvenli gibi pek de şık olmayan özellikleriyle anıyorduk.
- Kötü anılmalarının nedeni, önceki kuşakların kendileri gibi olmalarını beklemeleriydi. O dünyayı onların içinden değerlendirmek gerek. Öbür türlüsü haksızlık. Aidiyetleri yok deniyor; yanış. Var ama sürekli değişiyor. Bugün çevreci, yarın liberal, öbür gün sosyal demokrat olabiliyorlar. Konuya göre tavır alıyorlar.
* “Ya hep ya hiç” demiyorlar yani. Bu daha objektif olmalarını sağlıyordur.
- Kesinlikle.
* İş yaşamında bu kuşak nasıl var oluyor?
- Yönetilmesi ve iş açısından kolay bir kuşak değil. Bütün dinamikleri farklı. Tepeden inme yaklaşım bu kuşakta ters tepiyor. Bütün yöneticiler bir nevi ‘iş koçu’ olmalı. Yoksa bunları yönetmeyi beceremeyeceğiz. Bizim durağan dünyamız onlara sıkıcı geliyor. İnteraktif oyunlar oynayarak büyüdüler, bir diyalog dünyası arıyorlar.
Yeni gençlik ‘Maksimalist’
* Aslında apolitik, en fazla olsa olsa iPolitik diyebileceğimiz kitlenin harekete geçmesi… Birbirinden farklı siyasi görüşleri yan yana getiren ne?
- Bu kuşağın en büyük özelliği ‘maksimalist’ olması. Tek bir siyasi partiye veya ideolojiye bağlanmıyor. A konusunda beni bu, B konusunda şu, C konusunda da o temsil ediyor, diyebiliyor. Farklı bir aidiyet duyguları var. Maksimumun peşinde. Başbakan “Benim dediğim olacak” diyor ya, onlar da böyle aslında. Plebisiti kabul etmediler örneğin, Gezi park olarak kalacak diyorlar. İnatlaşılacak bir kuşak değil bunlar.
Klasik demokrasi kesmiyor
modern demokrasi isteniyor
* Siz de bunu temel demokratik hak arayışı olarak mı görüyorsunuz?
- Burada modern demokrasi talebi var ancak daha klasik demokrasiyi tam oturtamadan bu arayış başlamış görünüyor. Seçim barajı, parti içi demokrasi tesis edilmeden, klasik demokrasinin sorunları çözülmeden modern demokrasiyi tesis etmek de güç. İkisi iç içe girdi ama buradan iyi bir yere varmak mümkün aslında.
336 bin kişiye dokundu
TOG 2002 yılında, gençlerin sosyal sorumluluk çalışmalarına katılımını sağlayarak hem toplumsal katılımlarını hem de kişisel gelişimlerini desteklemek amacıyla kuruldu. Geçen yıl Türkiye’de 40.295 gencin katılımıyla 989 proje ve 469 eğitim gerçekleştirdi, 572 burs verildi. 2012 yılında 71 ilde 336.111 kişiye çeşitli alanlarda hizmet götürdü. 20 milyon TL’ye yakın katma değer üretildi.