Gemileri yaktık, dönüş yok

Güncelleme Tarihi:

Gemileri yaktık, dönüş yok
Oluşturulma Tarihi: Nisan 16, 2001 00:00


Sedat ERGİN / ANKARA
Haberin Devamı

Dün gazetelerin Ankara temsilcileri ile biraraya gelen Devlet Bakanı Kemal Derviş, ekonomik programın açıklanması ile başlayan yeni dönemi, ‘‘ ‘‘Artık geri dönüş yok. Gemileri yaktık. ’’ sözleriyle değerlendirdi.

Hazine'den sorumlu Devlet Bakanı Kemal Derviş, ekonomik programın açıklanmasından sonraki döneme bakarken, 8. yüzyılda İspanya'yı fethe giden ve Cebelitarık'ı geçtikten sonra karaya çıkan ordusunun geri dönememesi için gemilerini yakan Arap Komutan Tarık Bin Ziyad'ın davranışını hatırlattı. Derviş, ‘‘Artık geri dönüş yok. Gemileri yaktık. Köprüleri yaktık’’ dedi.

Kemal Derviş, bu açıklamasını dün Türkiye'nin belli başlı gazetelerinin Ankara temsilcileriyle Merkez Bankası Lokali'nde düzenlediği kahvaltılı sohbet toplantısında yaptı.

Derviş, açıklamaları sırasında programın açıklanmasından sonra şimdi uygulamanın önem kazandığını anlatarak, ‘‘Dışarıda ve içeride programın kararlı ve ciddi bir şekilde uygulandığı konusunda bir güvenin oluşması, dış dünyanın girdiğimiz bu yeni yoldan şaşmadığımızı görmesi lazımdır’’ dedi.

Yapısal değişikliklerle piyasaya dönük önlemlerin birbirini desteklemesi gerektiğini belirten Kemal Derviş, şöyle konuştu:

‘‘Piyasayı rahatlatmak kuşkusuz önemli. Ama önceliği buna vermek kısa vadeli bir olay olur. Örneğin Merkez Bankası isterse piyasaları üç günlüğüne rahatlatabilir. Ama bunun yüzeysel bir rahatlama olduğu üç gün sonra anlaşılır. Asıl önem taşıyan programın yerleşmesi, güven kazanmaya ve yapısal değişikliklerin gerçekleşmesiyle birlikte piyasaların kalıcı ve istikrarlı bir şekilde yerli yerine oturmasıdır.

Derviş, ‘‘Pazartesi sabahı açılacak olan piyasalara mesajınız nedir?’’ sorusuna da şu karşılığı verdi:

‘‘Bence kamuoyu programı çok olumlu karşıladı. Hükümet destekliyor. Takım çalışmamız iyi. Önümüzde bir mucize yok. Program açıklandı diye herşey birden düzelecek diye birşey yok. Gemileri yaktık, köprüleri yaktık. Geri dönüş yok. İşimizin zor olduğunu biliyoruz. Topluma sürekli anlatacağız.’’

Derviş, bundan sonra en önemli aşamanın dış finansman desteği alanında yaşanacağını açıkladı. Buna göre, önce Uluslararası Para Fonu ile yeni bir anlaşma yapılacak. Bunun ardından Derviş, bu ayın sonunda Washington'a giderek IMF ve Dünya Bankası ile görüşmelerde bulunacak. Üçüncü aşamada Mayıs ayının ilk haftasında IMF İcra Direktörleri Kurulu IMF ile yapılmış olan ve finansman desteği içeren anlaşmayı onaylayacak. Bir başka düzlemde ise dünyanın en zengin 7 ülkesinin oluşturduğu G-7 Grubu'nun sağlayacağı destek ile toplam 11-12 milyar dolara ulaşması beklenen dış finansmanın çerçevesi belli olacak. Kemal Derviş, ‘‘Ben dış finansman konusunda iyimserlik taşıyorum’’ diye konuştu.

Haberin Devamı

Gemisiz asker savaşı kazanmak zorunda kaldı

Kemal Derviş dün ekonomik programla ilgili kararlılığını ve Türkiye'nin önündeki seçeneği, Arap komutan Tarık Bin Ziyad'ın ünlü ‘‘Gemileri yaktık, artık geri dönüş yok’’ sözünü vurgulayarak aktardı. İspanya'nın müslümanlarca fethine önderlik eden Tarık Bin Ziyad, ordusuyla Cebelitarık Boğazı'nı geçtikten sonra gemileri yaktırır. Ve ordusuna, ‘‘Gemileri yaktık, artık geri dönüş yok’’ mesajını verir. Böylece onlara önlerinde tek seçenek olduğunu vurgulamaktadır: ‘‘Ya İspanya'yı alırsınız, ya burada ölürsünüz. Gemilerle geri dönmeniz, kaçmanız mümkün değildir.’’ Böylece askerlerini savaşı kazanmak ‘‘zorunda’’ bırakır.

REZERVİMİZİ KAYBEDEBİLİRDİK

Doların yüksek değeri nedeniyle insanların satın alma gücü düşüyor, işletmeler zora giriyor, Türkiye'nin ekonomik varlıklarının değeri düşüyor. Neden dolara müdahale etmiyorsunuz?

- Merkez Bankası'nın kura müdahalesi hata olur. Bunun örnekleri geçmişte başka ülkelerde yaşandı. Örneğin, Güney Kore'de Merkez Bankası kura müdahale edince döviz rezervleri üç günde 26 milyar dolar eridi. Bizde de Merkez Bankası dolar için 1 milyon liralık bir hedef koyabilir. Ama bu kurdan dolara öyle bir hücum olabilir

ki, belki bir günde Merkez Bankası'ndan 8 milyar dolar gider. O zaman herşey çöker. Dövizi serbest bıraktığınız zaman bu kurala uymalısınız. İkisinin arası olmaz. Türkiye belli bir rezervi elinde tutmak zorundadır. Türkiye bulunduğu bölgede Kafkaslar'da, Orta Doğu'da hiç beklemediği durumlarla karşılaşabilir. Merkez Bankası rezervleri Türkiye'nin son güvencesidir. İnsanlar zaten bugünkü kurdan dolarda işlem yapmıyorlar. Zaten doların değerinin aşağı ineceği yolunda bir beklenti var. Döviz tutanlar zaten bir noktada satmaya başlayacaklar. Programa güven yaratıp, ekonominin dengeleri oturmaya başlayınca dolar da makul bir seviyeye inecektir. Merkez Bankası şu an doğru olanı yapıyor.

Şirketler ucuza satılmamalı

KEMAL Derviş, girilen kriz döneminde yabancı yatırımların Türkiye'deki işletmeleri gerçek değerlerinin altına inen bedellerle satın almalarının üzücü bir durum olacağını belirterek, şöyle dedi: ‘‘Hepimiz yabancı sermaye girişinin istihdam arttırıcı boyutunu biliyoruz. Türkiye yılda 5-6 milyar dolar yabancı sermaye çekebilir. Ama bunalım anında devlet ya da özel Türk hissedarlarının hisselerinin değerinin altında yabancılara geçmesi de sakıncalı olur. Ama ben çok büyük bir sıkıntı görmüyorum. Çünkü kriz dönemleri yabancı yatırımcıları da ürkütüyor. Durum düzelince değişik bir noktaya geleceğiz. Ama bizim dikkatli olmamız gereken nokta bu hisselerin olmayacak bir fiyattan satılmamasıdır. Devlet bu konuda toplumun çıkarlarını korumak mecburiyetindedir.’’

Altyapı projesine kár garantisi yok

DEVLET Bakanı Kemal Derviş'in en önemli açıklamalarından biri, devletin bundan böyle Türk ve yabancı yatırımcılara tahsis edeceği altyapı projelerinde kár garantisi üstlenmeyeceğini vurgulaması oldu. Derviş, ‘‘Devlet ticari risk üstlenmez. Piyasa riskini yatırımcı üstlenir. Kuraklık oldu, barajın geliri düştü diye işletmecinin zararı üstlenilemez’’ dedi. Bir gazeteci, ‘‘Ama geçmişte bu tür kár garantileri verildi’’ hatırlatmasını yapınca, Derviş ‘‘Ben bundan sonra neyin olmayacağını söylüyorum’’ karşılığını verdi.

Bankalar ümitsiz durumda değil

DEVLET Bakanı Kemal Derviş, bankacılık sektörünün durumu ile ilgili olarak şu değerlendirmeyi yaptı: ‘‘Mart ve Nisan başı gibi değişken bir ortamda bankaların sağlıklı bir analizini yapmak bayağı zor. Birçok bankanın finans dışındaki sektörle ilişkileri var. Dolayısıyla banka sahipleri bankalarının yürümesini istiyorsa, başka yerlerinden o bankaya sermaye koyma şansı var. BDDK'nın banka banka bakıp, ekonomiye en yararlı yararlı adımların atılması gerekiyor. Biz bankacılık sektörünün aşırı biçimde battığına, ümitsiz bir durum olduğuna inanmıyoruz. Bence kur oturduğunda, faizler de makul düzeye indiğinde özel bankacılık da kendine bir çeki düzen verebilecektir. Bankalar da şu andaki kriz ve bunalım durumundan çıkıp, reel ekonomiye katkılarını kazaya uğramadan verebilirler. Bir banka belli kriterlere uymazsa da bu bankaya tabiki BDK'nın hızlı karar verip neyin yapılması gerektiğine karar vermesi gerekiyor. Orada bir bekleme olmaması gerekiyor. 24 saat, 48 saat gecikme böyle birşey olmamalı. BBDK hazır beklemeli. Ama öte yandan da amaç bankacılık sistemini çökertmek ya da devletleştirmek değil tabii.’’

Haberin Devamı

Asker, tasarrufta çok yardımcı oldu

KEMAL Derviş, Silahlı Kuvvetler'in bazı projeleri erteleme kararını şöyle değerlendirdi:

‘‘Bütçede tassarruf hazırlıkları görüşülürken onlar bazı kararları daha önceden vermişlerdi. Her bakanlık harcamaları kısarken onlardan da yanıt aldık. Çok ciddi bir şekilde yardımcı oluyorlar. Bu ayrıntıları burada konuşmam doğru değil. Modernleşme programlarını aksatmadan ne yapacaklarını söylediler ve tasarruf eylemine ciddi bir şekilde katıldılar, yardımcı oldular. Onlar da çok ciddi bir tasarruf çabası içindeler.’’

Ucuz popülizm dönemi artık bitti

Kamu bankalarının görev zararlarını 1992'de başlatıyorsunuz. Bu Demirel'in Başbakan, Çiller'in Hazine Bakanı olduğu dönem. Sizce nerede hata yapmışlar?

- Tek bir hata değil. Bir sürü hatadan söz edilebilir, özellikle Ziraat Bankası'nda. Hata değil de bir anlayış, bir yönetim tarzı, bu sene idare edelim de gelecek sene bakarız anlayışı hakim oldu herhalde. Ondan sonra bu reel faiz yükselince 1999'a kadar bu süreç devam etti. 1999'da bir baktık bu iş devam edemez.

Programınızın siyasilerin ekonomi üzerindeki yetkilerini sınırlıyor. Bu Türkiye'de siyaset yapma anlayışını nasıl etkileyecek?

- Bir demokraside toplumun her kesimi muhtelif taleplerle ortaya çıkabilir. İşverenler de sendikalar da hükümetten belli şeyler isteyebilir. Ancak Türk toplumu bu işlerin kısa vadeli politikalarla gitmediğini artık görüyor. Popülist siyaset anlayışına toplum da sıcak bakmıyor. Ucuz popülizme artık son vermek gerekiyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!