Güncelleme Tarihi:
ZORLU Enerji geçtiğimiz günlerde 4’üncü Sürdürülebilirlik Raporu’nu açıkladı. Zorlu Enerji Kurumsal İletişim Müdürü Esra Çakır, “Önemli olan rapor değil, arkasındaki felsefe” diyor. Sürdürülebilirlik raporuna yansıyan projelerden biri de “Enerjimiz Çocuklar İçin”. Altı yıl önce başlayan proje, çocukların geleceğin kaynaklarına daha bilinçli bakmasını hedefliyor. Bilinen enerji kaynaklarının hızla tükendiği günümüzde, enerjinin verimli ve etkili biçimde kullanımı giderek daha da önem kazanıyor. Geleceğin kaynaklarının ne olacağı ise tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de tartışılıyor. Bugün enerji alanında yaklaşık yüzde 70 oranında dışa bağımlı olan Türkiye, bu oranı yerli ve yenilenebilir kaynaklar ile aşağı çekmeye çalışıyor. Gerek rüzgâr, gerek güneş, gerek jeotermal gibi kaynaklar açısından zengin olan Türkiye’nin, gelecekteki enerji yol haritası için çocukların şimdiden bilinçlenmesi hayati önem taşıyor.
GELECEĞİN ÇÖZÜMLERİ İÇİN
Zorlu Enerji Kurumsal İletişim Müdürü Esra Çakır, “Enerjimiz Çocuklar İçin” projesiyle bugüne kadar 190 binin üzerinde çocuğun enerji verimliliği, yenilenebilir enerji ve sürdürülebilirlik konularında bilinçlenmesinin sağlandığını anlatıyor. Altı yıl önce proje için yola çıkıldığında, çocukların enerji kavramı, enerji kaynakları ve enerjinin verimli kullanımı gibi konularda bilgi sahibi olması amaçlanmış. Yedi il ve 93 okulda üçüncü ve dördüncü sınıf öğrenci ve öğretmenleri kapsayan proje, Türkiye’nin dört bölgesinde valilikler ve il milli eğitim müdürlükleri ile işbirliği içerisinde yürütülüyor. İnteraktif oyunlar, özel aktiviteler ile çocukların bugünü ve geleceği düşünmesi isteniyor. Hatta geleceği düşünmekle kalmayıp, gelecek kuşakların enerjiye ulaşımını sürekli kılacak çözümlere odaklanmaları, yeni çözümler üretebilmeleri hedefleniyor. Çakır, “Çevre ve enerji konusunda doğru bilgilerle donatılan çocukların, gelecekte gezegenimizle ilgili birçok sorunu çözeceğine inanıyoruz. Doğal kaynakları gelecekte koruyacak ve yönetecek olan da çocuklar. 2 çocuğum var. En az bugün yaşadığım refah düzeyinde yaşamalarını diliyorum” diye konuşuyor.
GÜNLÜK HAYATTA UYGULUYOR…
ÇAKIR, “Enerjimiz Çocuklar İçin” projesi çerçevesinde Hacettepe Üniversitesi ve Bahçeşehir Üniversitesi gibi akademik kurumlarla da işbirliği yaptıklarını söylüyor. Bu işbirlikleri ile öğrencilere yönelik tüm içeriklerin eğitim ve pedagoji alanında uzman kişiler tarafından hazırlandığını anlatan Çakır, üç destekleyici eğitim kiti oluşturulduğunu söylüyor. Özetleyecek olursak, ilk ünitede enerjinin tanımı, ikinci ünitede hayatın değişik alanlarında enerjinin nasıl kullanıldığı, ev ve ısınmada enerjinin verimli kullanımı, üçüncü ünitede ise rüzgâr ve benzer kaynaklardan enerjinin nasıl üretildiği anlatılıyor. Sonuçlar, çocukların yenilenebilir enerji ve enerji tasarrufu gibi alanlarda bilgilerinin arttığını, öğrendiklerini yakın çevreleri ile paylaştıklarını, hatta günlük hayatlarında uygulamaya başladıklarını gösteriyor.
NÜKLEERİN GELECEĞİ ‘MİNİ SANTRAL’LARDA MI?
2008 yılında yayımlanan “Mini nükleer santrallar geliyor” başlıklı haberin giriş cümlesi şöyle: “20 bin evin elektrik ihtiyacını karşılayacak mini reaktörler 5 yıl içinde satışa çıkacak.” Haberde özetle Amerikan hükümetinin mini reaktörler geliştirip satması için ruhsat verdiği Hyperion şirketinin, mini reaktörlerin seri üretimine 5 yıl içinde başlamayı planladığı aktarılıyor. Bu haber dikkatimi çekti çünkü benzer bir haber geçtiğimiz günlerde Guardian’da çıktı. “Bu yeni teknoloji, sıkıntılı nükleer enerji sektörünü kurtarabilir” başlıklı makalede, ABD’de Bill Gates gibi yatırımcıların finanse ettiği “mini nükleer reaktörlerin” ortaya çıkmaya başladığı ve geleneksel nükleer santral tasarımlarına daha güvenli alternatif sunduğu kaydediliyor. Ortaya çıkan bu yeni teknolojinin amacının daha ucuz ve daha güvenli nükleer santrallar yaratmak olduğu belirtilen makalede, ayrıca reaktörlerin 50 veya 300 megavat kapasitesinde, yani normale göre çok daha küçük olacağına dikkat çekiliyor. Aradan geçen 8 yıla bakılırsa, nükleer sektöründe teknolojik ilerleme pek kolay kaydedilmiyor…
ŞARAP SEVERLERE KÖTÜ HABER!
İKLİM değişikliği cephesinden gün geçmiyor ki kötü haber gelmesin. Eğer karbon salımı konusunda ülkeler üzerine düşeni yapmazsa, küresel ısınma nedeniyle daha da zor günler bizi bekliyor gibi. Son olarak Uluslararası Bağ ve Şarap Organizasyonu (OIV),iklimsel olaylar nedeniyle küresel şarap üretiminde bu yıl yüzde 5 düşüş öngördüklerini açıkladı. 2015’ten bu yana özellikle güney yarımkürede yaşanan El Nino kasırgası ve sağanak yağışlar gibi aşırı hava olaylarının üzüm hasatlarına zarar verdiği ve şarap üretiminde sert düşüşlere neden olduğu belirtiliyor. OIV Direktörü Jean-Marie Aurand, 2016’daki şarap üretiminin son 20 yılın en düşük seviyelerinden biri olduğunu söyledi. Aurand, Latin Amerika’daki sağanak yağışların üzüm hasadını engellediğini, Fransa’nın da benzer problemler yaşadığını belirtti. Beklenmeyen hava koşulları nedeniyle üzüm üretiminin sekteye uğradığını kaydeden Aurand, “Eğer hava koşullarına karşı savunmasız tek bir ürün varsa, o da şaraptır” dedi.
SON MODA ‘SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK’
ULUSLARARASI perakende devi H&M, üç yıldan beri dünya çapında başlattığı kampanya ile eski kıyafetleri, “dönüştürüp, geri kazandırmak üzere” geri alıyor. Karşılığında hediye çeki veriyor. Kıyafetlerle ilgili herhangi bir kısıtlama da yok. Her markadan, her şarttaki kıyafet kabul ediliyor. H&M’in bu sosyal projedeki çözüm ortağı I:Collect (I:CO). I:CO, H&M’den kıyafetleri alıyor, geri dönüşümünü sağlıyor. Fermuardan, düğmeye, eski iç çamaşırına kadar her şey geri dönüştürülüyor ve yeniden kullanıma sokuluyor. Eğer yeniden kullanılamıyorsa da başka bir tekstil ürününe dönüştürülüyor. Moda döngüleri günümüzde her zamankinden daha hızlı hareket ederken, hazır giyim zincirleri, bu hızlı tüketimin toplumsal ve çevresel etkilerine karşı yeni adımlar atıyor. Örneğin, Levi’s geri dönüşümlü pamuktan yapılan kot pantolon, Zara ise ilk sürdürülebilir koleksiyonunu çıkardı. Ancak çevre kuruluşları, üretim zincirindeki aşırı su ve petrol kullanımı nedeniyle giyim markalarını doğa konusunda sadece ‘görünürde’ değil, gerçekte de sorumlu olmaya davet ediyor. Firmaların, daha çok organik koton ve organik keten kullanması, su tüketimi ve karbon salımını düşürmesi önem taşıyor. Çevre dostu tüketicilerin bu konuda markalardan talepkâr olmaları ve tüketim seçeneklerini buna göre yapmalarına şimdilik en büyük itici güç olarak bakılıyor.