Oluşturulma Tarihi: Mart 10, 2008 21:25
YAKLAŞIK 2 aydır, bir iç giyim markasının medya etkinlikleri rüzgár gibi esiyor. Bu esinti
’markalaşmayla ilgili’ olduğu için daha çok
magazin basınında boy gösteren firmanın patronu
Özcan Sümer’in girişimcilik öyküsü geçen hafta Ekobi sayfasında da yayınlandı.
Sümer, Eko Tekstil Sanayi ve Ticaret Ltd. Şirketi’nin patronu. Bu firma Almanya’daki ikiziyle birlikte çok büyük üretim gücüne sahip. Bu yıl 30 milyon
Euro ciro bekliyor ve 1.500 kişilik istihdamı var. Dünya iç giyim markalarından pek çoğuna üretim yapıyor.
Sümer, şimdi
’Suwen’ markasıyla içerde ve dışarda mağazalar açacak.
Sümer ile geçen hafta
"Suwen Yılın Kadını" etkinliğinde tekrar karşılaştık. Yaklaşık 250 davetlinin katıldığı bu etkinlikte uzun bir aradan sonra Kızılay Kadın Kolları’nı yeniden kuran
Gülay Kuriş tüm Kızılay kadınları adına
’Suwen Yılın Kadını 2008’ ödülünü aldı. Gecede Kızılay’a yardım da toplandı. Sonuç olarak,
Banu Ergin Demirci’nin
Suwen için ortaya koyduğu
’hedef kitleye çok uygun’ medya strateji çok başarılı oldu ve
’Suwen’ adı kısa sürede zihinlere yazıldı. Ancak ben
Özcan Sümer’e o kritik soruyu yine de sordum;
"25-30 yıldır tekstil ve hazır giyimde çıkış trendi olan bir ülkenin üreticileri markalaşmakta geç kalmadı mı". Bazı şeyler kapıya gelmeden hazırlanmadığımızı kabul eden
Sümer, "Yine de geç kalmadık. Güçlü üreticilerimiz hızla markalaşma projeleri yapmalı. Bu sektörde organizatör ülke olma şansımız çok güçlü. Asıl büyük kazançlar bundan sonraki dönemde" dedi. Markalaşmanın önemini sözde değil
’icraatta’ kavramış tekstil patronları çoğalırsa
Sümer’in dediği olacak. Ama yine de ben
"İşgücü maliyetlerimizi düşürün Mısır’a gitmeyelim" diyenlere sormak istiyorum;
"Mısır’da konfeksiyon işçisinin maaşı 60 dolar. Türkiye’de asgari ücret, yemek ve ulaşımla birlikte 1000 dolar. Acaba devletin size 940 dolar ödemesini mi istiyorsunuz? Böyle bir para var mı? Olsa da bu değirmen böyle döner mi?" Sonuç: Artık tekstil ve hazır giyim işini, başka türlü yapmak zorundayız. İtalya, Fransa gibi..